Çerezler, içeriği ve reklamları kişiselleştirmek, sosyal medya özellikleri sağlamak ve trafiğimizi analiz etmek için kullanılmaktadır. “Kabul Et” seçeneği ile tüm çerezleri kabul edebilirsiniz veya “Çerez Ayarları” seçeneği ile ayarları düzenleyebilirsiniz.Çerez Politikası

11 Eylül 2024
7 Rebiü'l-Evvel 1446
halveti
MENÜ
SOHBETLER HAZRET-İ MUHAMMED'IN
(S.A.V) HAYATI
SEVGİLİ PEYGAMBERİM KUR'AN-I KERİM İLMİHAL İSLAM VE TOPLUM 40 HADİS HADİS-İ ŞERİFLER OSMANLICA SÖZLÜK RÜYA TABİRLERİ BEBEK İSİMLERİ ABDÜLKADİR BİLGİLİ
(SEBATİ) DİVANI
NİYAZİ MISRİ DİVANI HİKMETLİ SÖZLER KUR'AN-I KERİM ÖĞRENİYORUM KUR'AN-I KERİM (SESLİ ve YAZILI) SESLİ ARŞİV İLAHİLER KVKK ve GİZLİLİK POLİTİKASI
İSLAM ve TASAVVUF
TASAVVUFUN TARİFLERİ TASAVVUFUN DOĞUŞU TASAVVUFUN ANADOLU'YA GİRİŞİ HALVETİLİĞİN TARİHİ HALVETİLİĞİN TARİHİ GELİŞİMİ HALVETİLİĞİN TÜRK TOPLUMUNDAKİ YERİ HALVETİYYE SİLSİLESİ PİRLERİMİZİN HAYATLARI MEHMET ALİ İŞTİP (VAHDETİ) ABDÜLKADİR BİLGİLİ (SEBATİ) İBRAHİM GÜLMEZ(KANÂATÎ)
EHLİ - BEYT
EHL-İ BEYT KİMDİR? EHL-İ BEYTİ SEVMEK
RESÛLULLAH'I SEVMEKTİR
EHL-İ BEYT EMANETİ RESÛLULLAH'TIR EHL-İ BEYTİN HALİ NUH'UN GEMİSİ GİBİDİR EHL-İ BEYT OLMAK HEM NESEBİ HEMDE MEZHEBİDİR
ONİKİ İMAMLAR
HZ. İMAM ALİ K.A.V RA HZ. İMAM HASAN-I (MÜCTEBA) HZ. İMAM HÜSEYİN-İ (KERBELA) HZ. İMAM ZEYNEL ABİDİN HZ. İMAM MUHAMMED BAKIR HZ. İMAM CAFER-İ SADIK HZ. İMAM MUSA-İ KAZIM HZ. İMAM ALİYYUL RIZA HZ. İMAM MUHAMMED CEVAD (TAKİ) HZ. İMAM ALİ HADİ (NAKİ) HZ. İMAM HASAN’UL ASKERİ HZ. İMAM MUHAMMED MEHDİ

ZİYARETÇİ DEFTERİ
Yeni Mesaj Yaz

Şifremi Unuttum



Tüm Mesajlar



Enver Efe  11.09.2024 19:08   İstanbul

Allah dilese idi sizi tek bir inançta olan tek ümmet olarak yaratırdı; fakat O dilediğini saptırır, dilediğini hakikate erdirir. Yaptıklarınızın sonuçlarını yaşayacaksınız..(Nahl-93)
Eğer Allah dilese idi sizi tek bir inançta olan ümmet kılardı. Fakat Allah dilediğini rahmetine dahil eder. Zalimlere gelince, onların ne bir velisi vardır ne de yardım edeni. (Şura-8)
Ayette belirtildiği üzere, insanların farklı inançlara mensub olması, Allah'ın ilminde irade ettiği nasib sebebi iledir. Allah dilese idi herkesi İslâm olarak yaratırdı. Allah farklı ümmetlerin olmasını dilediği için ilminde farklı ümmetler yaratmıştır.
Bütün insanlar Allah ilmine göre belirli esmaların açığa çıkışıdır. Dolayısıyla insanların hepsinin varlığındaki yegane varlık Hakk'ın esmasıdır. Allah farklı esmaların zuhurlarını seyretmek için farklı kişilikler ve farklı ümmetler yaratmıştır. Bütün insanlar Allah esması olduğundan herhangi bir insanın varlığını inkâr etmek ve beğenmemek, Allah'ın varlığını inkâr etmektir ve Allah'ın varlığını beğenmemektir.
İnsaların farklı dinleri, farklı mezhepleri, farklı inanışlarda olan insanları hazmedememesi bulunduğu şirk hali sebebi iledir. İnsan bilinç altında kendini Allah yerine koyduğu için farklı dinleri, farklı inanışları hazmedemiyor, kınıyor, küçümsüyor, rekabet içine giriyor, onlar öyle biz böyle algısı içine giriyor savaşıyor, mücadele ediyor. İnsanların bütün bu davranışları şirk hali ve kendini insanların Rabbi zannetme hali sebebidir. (alıntı)
Enver Efe  10.09.2024 18:35   İstanbul

HZ. ALİ VELİLİK ve TASAVVUF
Resullerin ve Nebilerin Şahı Hz. Muhammed sav., velilerin şahı da Hz. Ali' (kav)dir tüm hakikat ehlinin gönlünde.
Büyük veliler her zaman Hz. Ali'yi velâyetin şahı olarak görmüş ve velilik kapısının anahtarı olarak kabul etmiştir. Muhyiddin Arabi kendisine, Hz. Ali'nin velâyetinin açıldığını ve veliliğini Hz. Ali velâyetinden aldığını açıkça kitaplarında belirtmiştir.
Cafer-i Sadık, Abdulkadir Geylâni, Ahmet Yasevi, Hacı Bektaş Veli, Niyazi Mısri, Ahmet er Rıfa-i, Muhyiddin Arabi, Mevlâna Celaleddin Rumi, Seyyid Nesimi, Beyazıd Bestami gibi bir çok veli, velâyetin şahını Hz. Ali olarak görmüş ve manevi âlrmde gerçek velilik makamının sahibinin Hz. Ali olduğunu bu tasavvufun Hz. Ali ile ile başladığını ve Muhammed Ali yolu olan tasavvufun devam ettiğini belirtmişlerdir. Büyük velilerin hepsi Hz. Ali ile Hz. Muhammed'in hakikatine ulaşmışlardır.
İlk İslâm tasavvufunda mürşit ile mürid ilişkisi Hz. Muhammed'in, Hz. Ali'ye mürşidlik yapması ile başlamıştır.
Hz. Ali en küçük yaşlardan itibaren Hz. Muhammed'in yanında kaldı ve Hz. Muhammed'in ahlâkı ile yetişti. Daha bebeklik ten beri Hz. Ali, Hz. Muhammed'in yanında yetişti ve Hz. Muhammed'e talebe oldu; hiç bir insana böyle bir lütuf nasip olmamıştır.
Hz. Muhammed'in en büyük öğrencisi Hz. Ali' dir tartışmasız. Hz. Muhammed bütün gizli sırları ve ilimleri Hz. Ali'ye öğretmiştir.
Hiçbir sahabeye bebeklikten beri Hz. Muhammed'e öğrenci olma şansı nasib olmamıştır.
Hz. Ali'ye bağlanmayan, Hz. Muhammed'in hakikatini inkâr eder.
Hz Ali, alevilikten ve sünnilikten öte bir kavramdır.
Tasavvuf yolu Hz. Muhammed ve Hz. Ali'den günümüze ulaşmıştır. (alıntı)
Raci Başar  10.09.2024 11:40   Balıkesir

insan,sadece şeriatın ahkamını ve akidesini hayatına uygulamakla gönlü huzur bulmaz,mutmain olmaz..insan sadece namaz oruç ,hafızlık ile gönlü huzur bulmaz,çünkü insan,ancak rabbi ilemütmain olur..kendini ve rabbini bilmeyen ne yaparsa yapsın hakka vasıl olmadıkça gönlü huzur bulmaz..mutmain olmaz ,olmuyorda zaten..
Enver Efe  09.09.2024 19:54   İstanbul

İNSAN VARLIĞI SONSUZ ve SINIRSIZDIR
Hakkın varlığı sonsuz sınırsız bir varlıktır. Hakkın varlığının sonsuz sınırsızlığının açığa çıkışı da insan-ı kâmildir. Hakkın varlığının açığa çıkışı insan-ı kâmil olduğuna göre insan-ı kâmilin varlığı da sonsuz sınırsızdır. Her ne kadar insan kendini sınırlı bir beden zannetse de hakikati itibariyle insan tüm mevcudu cem eden sonsuz sınırsız bir varlıktır.
İnsanın kensi sonsuz sınırsızlığını keşfetmesi kendi hakikatine miraç etmesi ile olur. Kendi hakikatine miraç eden insan kendi varlığının sonsuzluğunu yaşar. İnsan tüm mevcudun cemidir. İnsan bütün esmaların camisidir. Hakikatte esmalar sonsuz sınırsızdır. Sonsuz sınırsız esmalar insan-ı kamilin varlığında açığa çıkar. İnsan-ı kâmil lâinatın her zerresinde mevcut olan hakikatinin açığa çıktığı mahaldir.
Hakkın sonsuz sınırsızlığını insan-ı kâmil de açığa çıktığı için, insan-ı kâmil Allah'ın yer yüzündeki halifesi vasfını almıştır. İnsan-ı kâmil Allah'ın halifesi olması sebebi ile Allah'ın sonsuz sınırsızlığının açığa çıkışıdır.
Seyyid Nesimi hazretleri insanın sonsuz sınırsız oluşunu aşağıdaki şu şiiri ile dile getirmiştir:
Bende sığar iki cihan
Ben bu cihana sığmazam
Cevher-i lâ mekân benim
Kevn ü mekâna sığmazam.
(İki cihan (dünya ve ahiret) benim içime sığar, ancak ben bu dünyaya sığmam.
Mekân dışı olma cevheri benim, ancak yine de varlığa ve mekâna sığmam.)
AŞKIN MİRACI (Hiç Aşık EREN)
Enver Efe  08.09.2024 19:46   İstanbul

Ve kullarım sana, Benden sorduğu zaman, muhakkak ki Ben, (onlara) yakınım. Bana dua edilince, dua edenin duasına (davetine) icabet ederim. O halde onlar da Bana (Benim davetime) icabet etsinler ve Bana iman etsinler. (Bana ulaşmayı dilesinler.) Bakara 186
Umulur ki böylece onlar irşada ulaşırlar. Bazılarımız bu daveti olaylar (tecelliler) sonunda görebiliyor ve Ondan tardım isteyebiliyoruz. Ve yolun bundan sonrası tamamen Allah'ın yardımı ile gerçekleşiyor.
Bizi Allah'a götürecek olan mürşit ile insanları Allah bizzat Kendi buluşturuyor. Bazılarımız da bu daveti anlayamıyor, her iki cihanda huzursuzluk ve mutsuzluğa mahküm oluyoruz. (Alıntı)
Enver Efe  07.09.2024 21:47   İstanbul

Allah, Kehif Suresinde şöyle buyurmuştur: "Musa, genç arkadaşına, 'Ben iki denizin birleştiği yere ulaşmaya, yahut yıllarca yürümeye kararlıyım' dedi."
İki deniz, Peygamberlik ahlâkı olan şeriat ilmiyle Mevlâ'nın hakikat ilmidir. Hızır'ın iki denizin birleştiği yerde olması, onun her iki ilme de sahip bulunmasına; Allah'ın Musa Aleyhisselam'ı Hızır'a göndermesi, insan kemâlinin ancak ledün ilimle tamam olacağına; birinci ilim her ne kadar ülül azam peygamberlerde, ikinci ilim rütbe itibariyle onlardan aşağıda olanlarda ise de ikincisinin arandığına, ledünni ilim sahibine Allah'a ibadet edecek kadar şeriat öğrenmesinin kâfi olduğuna işarettir. Bunun içindir ki Hz. Peygamber Aleyhisselâm amel edeceğini söyleyen insana "Âdem anladı" buyurmuştur.
Hızır as. Musa'ya: "Sen benimle sabredemezsin. Haberin olmayan bir şeye nasıl sabredebilirsin." demesi, ilk çarpışmada hakikat ilminin şeriat ilmine mukavemet edeceğine işarettir. Velev bu şeriat ilminin sahibi zamanında insanların en bilgini olsa da Hatta Musa as. dahi olsa. Hz. Musa'ın ilk itirazı, ilmi icabı, dini gayretinden ileri gelmişti Sonra özür dilemesi, ledün ilmini kabule istidatlı olduğunu gösterir.
Ey kardeş, ilminle hakikat erbabına karşı geliyorsan, itiraf (kusur) edip özür dilemede de Musa gibi ol. Münkir olma ki onların ilimleri bereketinden mahrum kalmayasın.
Sefineyi delmek, halka, şeriatle amel etmede daima noksan yaptıklarını düşünmeye işarettir. Ta ki kendini beğenme kibir meliki gemiyi zaptetmesin.
Hızır'ın, duvarı yıkıp sonra yapması, Musa'nın tabii vücudunu yok edip Hakk'ın varlığı ile baki kılmasıdır. Gemiyi delmekle fi'iller tevhidine ulaştı; çocuğu öldürmek ile Sıfatlar Tevhidine vasıl oldu; duvarı yapmakla da Zat Tevhidine kavuştu. Bu suretle Musa as.ın irşadı tamam oldu. Bu konuda çok şeyler söylemişlerdir ama gerçek böyledir.
İRFAN SOFRALARI (Niyazi MISRİ)
Enver Efe  06.09.2024 19:12   İstanbul

BİR LOKMA BİR HIRKA
Zahidlik ve taaavvuf düşüncesinin insanları pasifliğe ittiği, yoksulluğu özendirdiğini, bir lokma bir hırkayla yetinmeye yönelttiği gibi bir yanlış karar vardır. Acaba işin doğrusu nedir.
Bu söz çok defa "Dervişe bir lokma bir hırka yeter" veya "Geçim için bir lokma bir hırka kâfidir." tarzında kullanılır. Böyle bir ifade muhtemelen Hz. Peygamberin şu hadisinden çıkmış olmalıdır: "Şu üç şey müstesna, kıyamet günü her şeyden sorulacaksınız: Sırtınızı örtecek bir hırka, açlığınızı giderecek birkaç lokma ve soğuk sıcaktan koruyacak bir yuva." (Ahmet b. Hanbel) Barınmanın umumi yerlerde de mümkün olduğunu düşünürsek, hadise göre insanın asli ihtiyacı olarak, bir lokma yani bir miktar yiyecek ile bir hırka, yani basit bir giyecek kalıyor.
Zahidliği ve tasavvuf düşüncesini benşmseyenler "bir lokma bir hırka" ölçüsünü, kişinin kendi şahsı için yapacağı harcamalarda savurganlıktan kaçmak için benimserler. Bu üretimde, i'sarda ve infakta yani verme alanlarında söz konusu olan bir ölçü değildir. Onlarda bir sınırlama yoktur.
İnsanın özünde hırs, tamahkârlık ve sınırsız arzular vardır. Bu yüzden ebediyyen kalacakmış gibi ve taparcasına dünyaya sarılır. Bu hâl manevi gelişmeye engeldir. Böylesi kötü hasletlerin etkisinden kurtulmanın yollarından biri, ihtiyaçları sınırlamaktır.
Yukarıdaki hadisten kaynaklanan zahidlik görüşü bu düşünceden doğmuş, ihtiyaçlara bir sınır getirmek istemiştir. Bu anlayış yaygınlaşırsa, sadece kendini düşünen bencil insanların yerini özgeci, başkalarını da düşünen kimseler alacaktır.
O halde "bir lokma bir hırka" anlayışı, bir üretim ölçüsü değil, şahsi kullanım sınırıdır. Yani insan maddi varlığını ve parasını, kendisinin ve ailesinin sadece zorunlu ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadarını (bir lokma bir hırka) ayırdıktan sonra, tamamen başkalarına (ihtiyaç sahiplerine) verebilmelidir.
HADİSLERLE TASAVVUF KÜLTÜRÜ (Mehmet DEMİRCİ)
Enver Efe  05.09.2024 20:09   İstanbul

E D E P
Edep, her varlıkta Hakk'ı müşahede ederek varlığa güzel ahlâk ile davranmaktır.
Hz. Ali demiştir ki: "Edep insanın kemalidir" bu sözü açıklamamız gerekirse, bildiğimiz gibi kemâl olgunluk demektir. İnsanın olgunlaşmış hali edepli halidir. İnsan olgunlaşmadan edepli bir hale bürünemez. İnsanın olgunlaşması ancak tevhit hakikatini yaşaması ile mümkündür. Tevhit hakikatini yaşayan insan sadece Allah'ın var olduğu gerçeğini yaşar. Sadece Allah'ın mevcut olduğu gerçeğini yaşayan insan da olgunlaşma olur. Olgunlaşan insan ise olgunlaştığı oranda edepli olur.
Edep, Allah'a karşı olan acizliğini bilmektir. Acizliğini bilen haddini bilir. Haddini bilen hiçliğini bilir. Hiçliğini bilen edebini bilir. Edebini bilen Allah'ı bilir.
İmam-ı Şah Hz. Ali'nin dediği gibi: "Hiçbir süs edep kadar güzel değildir." İnsanı güzelleştiren edeptir. İnsan edebi kadar güzel insandır.
AŞKIN MİRACI (Hiç Aşık EREN)
Enver Efe  04.09.2024 19:13   İstanbul

AHİRETE İMAN
Bir gün dünya boyutundan çekip gideceğiz. Fakat dünyada iken beynimizi devamlı dünyevi değerler ile meşgul ettiğimizden dolayı dünyadan ayrılınca, beynimiz sadece dünya ile dolu olduğundan dünya ile birlikte tüm değerlerimiz ölecek. Bu kaybın acısı büyük olacak.
Dünya kaybında yani bedenen öldüğümüzde, dünya ile ilgili her şeyimizi kaybedeceğimizden bilinç azab duyacak, işte bu azabı Hz. Muhammed sav. kabir azabı diye açıklamıştır. O yüzden insan bilincini dünyaya bağımlılıkyan kurtarıp, varlığındaki sonsuzluğa uruç etmek zorundadır.
Esmaü'i Hüsna zikri bu yüzdem çok önemlidir. Tüm kâinat Esmaü'l Hüsna ile yaratıldığından esmalarda bütün kâinatın enerjisi vardır. İnsan en basit esmaları zikrettiğinde sonsuzluğun enerjisi ruhuna yüklenecektir.
**********
Aşıkların en büyük özelliği iyi niyetli olmalarıdır. Kötü niyetli olan aşık olamaz. Aşk insandaki tüm kötü niyetleri eritip yok eder ve aşık saf bir niyete kavuşur. Âşık, safi niyeti olan insandır. Âşık saf kâlplidir.
Aşıkta hiçbir zaman ölüm korkusu yoktur. Âşığın kapıları her zaman Azrail'e açıktır. Âşık her an teslimiyet halinde olduğundan ölümden korkmaz. Ölümün Allah'ın emri ile olacağını bildiğinden, ölümün geleceği zamanın konusunda bir tereddüdü yoktur.
Âşık Allah'ın iradesine tam teslimiyet halindedir. Allah'ın iradesine tam teslimiyet halinde olan aşık ölümün Allah'ın iradesi ile olduğunu bildiğinden ölme endişesi yoktur. Sevgilisi (Allah) ne zaman canını alırsa seve seve vermeye hazırdır. (alıntı)
Enver Efe  03.09.2024 22:46   İstanbul

Ve kullarım sana, Benden sorduğu zaman, muhakkak ki Ben, (onlara) yakınım. Bana dua edilince, dua edenin duasına (davetine) icabet ederim. O halde onlar da Bana (Benim davetime) icabet etsinler ve Bana ulaşmayı dilesinler." (Bakara 186)
Umulur ki böylrce onlar irşada ulaşırlar. (İrşad olurlar) Bazılarımız bu daveti olaylar sonunda görebiliyor ve O'ndan yardım isteyebiliyoruz. Ve yokun bundan sonrası tamamen Allah'ın yardımı ile gerçekleşiyor. Ve bizi Allah'a götürecek olan Mürşid ile insanları Allah bizzat Kendi buluşturuyor. Bazılarımız da bu daveti anlayamıyor, her iki cihanda huzursuzluk ve mutsuzluğa mahkum oluyoruz.
ALLAH'A YOLCULUK (Gülay OZAN)
Enver Efe  02.09.2024 19:07   İstanbul

Bil ki sulük eden nefsin merhaleleri hakikatte sayısız ise de ehlullah bunun esaslarını yediye ayırmışlardır. Nefis, her merhalede bulunduğu merhaleye münasip bir isimle adlandırılır. Ammare, Levvame, Mülhime, Mutma'inne, Razıyye, Marzıyye, Safiyye. Salik, ilk dört merhalede koyu bir karanlık içerisinde, gizli badiyelerde, her türlü haşerat ve yırtıcı hayvanlarla dolu ıssız çöllere gider. Son üç merhalede ise yavaş yavaş bildiği bir yolda süluk eder. Bazen hidayette gider, bazen sapar. Yani önce kalpten yılsız kadar bir pencere açılır. Sonra beşeriyet galebesiyle kapanır. Sonra ay kadar açılır, yine kapanır. Sonra güneş kadar bir pencere açılır, yine kapanır. Sonra gölge vücut evi, aradan kalkar, "nerede" sözü aradan kalkar (mekân kalkar). O zaman salik, kâlp yüzünü gökleri ve yeri yaratan Allah'a yöneltir.
Bil ki bu nur, cüz'i ruhun nurudur. Kâlp penceresinin MELEKÜT ÂLEMİNE ilk açılışında yıldız şeklinde görünür. Sonra Kamer şeklini, sonra Güneş şeklini alır. Sonra salik, ruh makamından MUTLAK HAZRET'e geçer. O zaman kendisine "Nerede olursanız, gökleri ve yeri yaratan'ın yüzü oradadır." sırrı zuhur eder. (alıntı)
<< < 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 > >>

Derneğimiz
Mekke Canlı Yayın
Medine Canlı Yayın
Eserlerimiz
İlahiler
Sure ve Namaz
Namaz Kılmayı Öğreniyorum
Tecvid Dersleri
SON EKLENENLER
GÜNÜN AYETİ
Şübhesiz, Allah’ın velî (kul)larına hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun
(da) olmayacaklardır.
(YÛNUS - 62)
ÖZLÜ SÖZLER
  • Ezeli ervahta nur-u Muhammedi ile beraber olmaya halvetilik denir.
  • Adem "ben hata yaptım beni bağışla " dedi, İblis ise" beni sen azdırdın" dedi ya sen!... sen ne diyorsun?
  • Edep, söz dinlemek ve gönle sahip olmaktır.
  • Güzelliğin zekatı iffet ve edeptir. (Hz. Ali)
  • Zeynel Abidin oğlu Muhammed Bakır'a "Ey oğul, fasıklarla cimrilerle yalancılarla sıla-i rahimi terk edenlerle arkadaşlık etme." diye buyurmuştur.
  • Kemalatın bir ölçüsü de halden şikayet etmemektir.
  • En güzel keramet gönlü masivadan arındırmaktır.
  • Alem-i Berzah insanın kendisidir.
  • Zahir ve batının karşılığı aşk-ı sübhandır.
  • Mutaşabih ayetler ledünidir.
NAMAZ VAKİTLERİ