Zekât, İslâm’ın beş şartından biridir. Hicretin ikinci yılında farz kılınmıştır. Mal ve paranın İslâmi hükümlere göre temizliğinin ve helâlliğinin korunması için senede bir, kırkta birinin veya % 2,5 oranındaki kısmının muhtaçlara verilmesi demektir.
Zekât, aynı zamanda cömertliktir. Her ne kadar verilen maldan azalıyor gibi görünse de artma, arttırma, çoğalma ve berekettir. Zira Cenab-ı Hak, cömertlerin en cömerdidir.
Cenab-ı Hak, zekâta o kadar çok önem verir ki Kur’an-ı Kerim’de 27 yerde, namazla birlikte olmakla kaydıyla da 30 yerde zikredilmiştir. O halde zekâtımızı malımızla ve canımızla vermeye gayret edelim.
Namaz, dinin direğidir ve bedeni ibadetlerin asli mümessilidir. Zekât da mali ibadetlerin mümessil-i aslisidir. İkisine de hâkim olan ruh, Allah'a ibadetle yaklaşır. Şu halde zekât verirken daha cömert davranalım ki Rabbimizin bize ihsan ettiklerini bizler de dağıtalım. Sonra halimize ve bize verdiği nimetlere şükredelim.
Zekât, elindeki malın cinsine göre verilir. Buğday, hurma, büyük ve küçükbaş hayvan, para, altın ve gümüş üzerinden hesaplanarak verilir. Âlimler, âlim yetiştirmekle; sanatkârlar da usta yetiştirmekle ilimlerinin ve ustalıklarının zekâtını verirler. (Mü'minun 4)
Zekâtın kimlere verileceğini Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyruluyor: "Sadakalar, zekâtlar Allah'tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlar, borçlular, Allah yolunda cihat edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah hakkıyla bilendir. Hüküm ve hikmet sahibidir." (Tevbe, 60) Bu ayet-i kerimeyi iyi okursak hem maddi yönden hem de manevi yönden ihtiyaç sahiplerine zekât verileceğini anlarız. Maddi yönden varlıklı olabiliriz belki ama ilim yönünden maneviyatımız fakirse biz de zekâta muhtaç olabiliriz.
Zekât, çoğalma ve berekettir fakat aynı zamanda cinsi cinsine olmalıdır. Şu halde para verip karşılığında maneviyat alamazsın veya maneviyat verip karşılığında para alamazsın. Bu da maneviyatın zekâtıdır. Allah, böyle kulların maneviyatlarını arttırır.
İnsanın vücudunda her azasının zekâtı vardır. Örneğin, gözün zekâtı kusur görmemek, elin zekâtı cömert davranmak, dilin zekâtı yalan konuşmamak ve Hakk'ı zikretmek, boğazın zekâtı helal yemek, yüzümüzün zekâtı Hakk'ın karşısında secdeye varmak, bedenin zekâtı halkın hizmetinde olmak, güzel işlere vesile olmak ve çoluk çocuğunun nafakasını kazanmaktır. Bu misalleri istediğimiz kadar çoğaltabiliriz. Fakat bunları 3 ana başlıkta toplarsak;
1. Nefsin zekâtı
2. Kalbin zekâtı
3. Ruhun zekâtı
NEFSİN ZEKÂTI
Kişi, bütün sıfatlarını ve azalarını Allah'ın istemediği hallerden korur. Bundan büyük mutluluk duyar. Allah'a ibadet adına her şeyi yapmaya gayret eder, fakat bunların karşılığında hep Cennet beklentisinde olur, Cennet arzular. Dualarında hep Allah'tan Cennet’ini ister. Yani hep bir beklenti karşılığı içinde ezaya sabreder, cefaya katlanır.
KALBİN ZEKÂTI
Allah için herkesi sevmektir. Ahde vefa göstermektir. Böyle kullar için Cenab-ı Hak "Verdikleri sözde duranlar ve misakı bozmayanlar da işte onlardır." diye buyurmaktadır. (Rad, 20) Herkesi sevmek çok kolay gibi görünse de uygulaması çok zordur. Herkesi kusurlarını görmeden sevebilmek, iyi-kötü diye zannımıza göre tavır koymak, kolay bir iş olmamakla beraber tahammül ve sabrımız neticesinde Hakk’a ve kendi gerçeğimize giden yolumuz daha kestirme olur.
RUHUN ZEKÂTI
Nefsin zekâtı % 2,5, kalbin zekâtı % 100 olursa ruhun zekâtı da bundan daha fazla olmalıdır. Çünkü bu makam, sevgi makamıdır. Bu makam, can-ı gönülden hizmet makamıdır. Bu makam, Hakk’a kulluk yapmak değil, kul olma makamıdır. Bunu biraz açarsak sevgi makamı aslında aşkın makamıdır. Aşkta, rağmen sevmek vardır. Bu sevgide ne bir beklenti ne de bir pazarlık olur. Bu sevgi karşısında akıl mat olmalıdır ki kişi aşk-ı Sübhan’a ulaşsın.
Hakk’a kul olmak demek artık her şeyini Hak adına yapmak demektir. Artık affedilen değil affeden, alan değil veren, sevilen değil seven, huzur bozan değil huzur veren olacaksın. Hakk’ı arayanlara yol gösteren rehber, karanlıkta kalanlara ışık, karamsarlara ümit olacaksın. Hakk’ı halkta seyredip halkla gönülden dost olacaksın.
Rabbim bizleri zekâtın şuuruna erenlerden eylesin. Bu uğurda Allah cümlemizin gayretini arttırsın. Mevlam hepimizin yar ve yardımcısı olsun.
Enver EFE
İstanbul, 22.03.2015