İnsan varlığını ele aldığımızda ve tefekkür ettiğimizde, insanın en önemli yeteneğinin gönül olduğunu ve hakikati itibariyle de gönlün insanın en önemli materyali olduğunu müşahede etmemiz mümkündür. Türkçe bir kelime olan “gönül”ün; Farsça karşılığı dil, Arapça karşılığı ise kalptir. Bahse konu bu manevi yeteneğin, insan göğsünde kan pompalayan et parçasından ibaret olmayıp ruh ve beden arasında ilişki kuran ruhani bir latife şeklinde tanımlamak mümkündür.
Kalbi tıbbi yönden incelediğimizde, vücudumuzun ihtiyacı olan kan dolaşımını sağlayan en önemli organlarımızdan birisi olduğunu görürüz. Ancak; kalbi manevi yönden veya Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şerifler ışığında değerlendirdiğimizde, kalp Allah’ın arşıdır, beytidir, kürsüsüdür. Ayrıca Allah’ın en büyük hazinesi olup, maneviyata açılan bir kapısıdır. İşte, tam da o zaman onun adı “gönül” olur.
Gönül, Cenab-ı Allah’ın insanda beyan buyurduğu bir makamıdır. Bu zevkle zevkidar olan bir insan, gönlünü elbette Hakk’a bağlamış demektir. Ancak bu hallerle hallenebilmek için insanın mutlak surette, Allah (c.c)’un hilafet makamının sahibi, Peygamberimiz SAV. Efendimizin Veraset-ül Embiyası ve zamanımızın Sahib-ül zamanı Veli kullarının manevi terbiye sisteminden geçmesi gerekir ki gönlünü Hakk’a bağlamış olabilsin.
Bu hususu daha net anlayabilmemiz için Allah (c.c) Fetih Suresi, Ayet 10’da buyurduğu üzere “Şüphe yok, sana biat edenler, muhakkak ki, Allah’a biat ederler. Allah’ın eli, onların ellerinin üstündedir. Artık kim ahdini bozarsa kendi aleyhine bozmuş olur ve her kim de Allah ile üzerine sözleşmede bulunduğu şeyi yerine getirirse ona da Allah (c.c) büyük mükafat verecektir.’’
İnsan varlığının en önemli manevi yeteneği olan ruh ve gönlü kavram bakımından, her ikisi arasında ilişkili olabilecek farklılıkları arz etmemiz gerekirse; Ruhu, insan varlığına hayatiyet kazandıran ilahi bir nefha; diğer bir ifadeyle Rahmani bir nefes olarak ifade edebiliriz.
Ruhun gönül ile ilişkisini çekirdek üzerinden ifade edecek olursak; gönül, insan varlığının çekirdeği iken ruh, bu çekirdeğe hayat veren ve onu canlandıran su misalidir. Rahmani nefes her varlığa o varlığın kendi kabiliyetine göre sirayet etmiş ve onun mertebesine uygun bir canlılıkla onu var etmiştir. Rahmani nefesin özelliklerini açığa çıkarma bakımından en yetkili çekirdek ise insan varlığının hakikatini teşkil eden gönüldür. Bundan anladığımız şu olmalıdır. Gönül, dervişin hakikatine vuslat etmesine önemli bir etken olduğu gibi, maneviyatın da ana arterinin Hakikat olduğunu değerlendirmek elbette mümkün olabilmektedir.
Mutasavvıflar: "Gönül öyle bir varlıktır ki, bu yedi gök kubbe gibi yedi yüz tanesini oraya yani gönle koysanız kaybolur gider." diye buyurmaktadırlar.
O hâlde gönül güzelliği kendine ait olan bir cevherdir, alem ise güzelliği kendine ait olmayıp gönül cevheri ile güzellik bulan bir arazdır.
Gönül uçsuz bucaksız bir derya olduğuna göre; Vahdaniyet deryasında mevcut olan her şey, gönül deryasında da mevcut olduğu gibi, gönülde bulunan her şey bu alemde de mevcuttur.
Rabbim cümlenizden razı ve hoşnut olsun.
Mustafa AYALTI
15 Haziran 2016, Akçay