Allah u Teâlâ, Üzeyir Aleyhisselâm vasıtası ile “imâte” ve “ihyâ” kudretini bütün beşeriyete göstermeyi murad etmişti.
İhya, hayat verme; imate ise ölüm verme fiilidir. Muhyi ve Mumit isimleri tecelli eder.
Yeryüzünde hayat sahiplerinin yaratılmasıyla birlikte Rezzak, Rahman, Rahim, Şafi gibi nice isimler tecelli eder. Cenab-ı Hakk’ın cemal ve kemaline ayna olan bu canlı varlıklar, bu kainatın yaratılışına sebep oldukları gibi, devam etmesine ve ayakta durmasına da sebeptir.
Buna göre Kayyum ismi ile muhyi ismi arasında yakın bir ilgi vardır. Bedenin ruhla kıyam bulması ve devam etmesi gibi bu alemin ayakta durması, varlığını devam ettirmesi de hayata hizmet içindir. İnsanın yaratılmasıyla yeryüzündeki hayat kemalini bulmuştur.
Allah(c.c) Âyet-i kerime’sinde buyurur ki: “Seni insanlar için kudretimize bir işaret kılalım diye (yüz sene ölü olarak tuttuk, sonra tekrar dirilttik.)” (Bkz. Bakara, 259) Yüzyıldan beri ölü olan bir kimsenin dirilmesi hadisesi apaçık bir mucizedir. Gerek o asırda gerekse sonraki asırlarda yaşayan insanlara ahireti ve yeniden dirilmenin sırlarını anlatmaktadır.
Öldükten sonra dirilmeyi inkâr ve keyfiyetinde tereddüt edenler çoğunlukta olduğu için; Allah-u Teâlâ bu olağanüstü hadise ile hem haşrın imkânını hem de keyfiyetini o zamanda bulunan halka gösterip ispat ettiği gibi, gelecek nesillere de ders ve ibret kılmıştır.
Üzeyir Aleyhisselâm’a Allah-u Teâlâ devamla şöyle buyurdu: “Kemiklere bak! Nasıl onları birbiri üstüne koyuyor, sonra onlara et giydiriyoruz.” (Bakara, 259) Öldükten sonra çürüyen, sadece bir yığın halinde kemikleri kalan bir hayvanı “Ol!” emriyle nasıl dirilttiğini ona çıplak gözle göstererek gönlünü itminana kavuşturdu.
Bu mucize, kalbine şüphe ârız olmuş bir müminin bu şüpheden ancak Allah u Teâlâ’nın lütuf hidayeti ile kurtulabileceğinin bir delilidir.
SAFİYE TURAN
İstanbul, 11.12.2015