İslam âlemi tarafından kabul görmüş kamerî takvimin yedi, sekiz ve dokuzuncu ayları olan Recep, Şaban ve Ramazan üç aylar diye adlandırılır. Üç aylar, Yüce Allah’ın ruhumuza ikram ettiği faziletli ve feyizli bir zaman dilimidir. Aslında manevî rahmet, her an her daim üzerimize yağmaktadır fakat biz yine de rahmet ve mağfiretin bol olduğuna inandığımız günleri beklemekteyiz.
Hadis-i Şerif’te: ”Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz.” diye buyrulmaktadır. Bu tür zaman dilimleri, geçmişimizin muhasebesini yaparak geleceğe azim ve enerji dolu bir şevkle atılmamız ve kendimizi değerlendirerek analiz etmemiz için iyi bir fırsattır. Mübarek gün ve gecelerin hassasiyetinin sebebi; bizi nefis muhasebesine davet ederek içimizde yaktığı sevgi kandilleriyle maneviyatı yüksek aylara kutsiyet kazandırmasıdır. Yüce Allah, ”Ey Müminler! Hepiniz Allah’a tövbe ediniz ki felah bulasınız.” diye buyurmaktadır. (Bkz. Nûr,31) Bu ayet-i kerimede de belirtildiği üzere Rabbimiz bizlerin hidayeti ve selameti için ‘günahlarımızdan arınalım, kalp ve ruh dünyamızda inkişaflar yaşayarak yeni yeni manevî âlemlere açılalım’ diye bizlere açmış olduğu fırsat kapılarını ayrı ayrı güzelliklerle donatmış ve bizlerin hizmetine sunmuştur. Bizden istenen; samimiyet ve gayrette daim olmaktır. İlâhî feyiz ve bereketin zirve yaptığı bu zamanlarımızı en güzel biçimde değerlendirmeliyiz. Bu rahmet iklimlerini “daim salât” ilkesinden yola çıkarak senemizin on iki ayında, her ânımızı ganimet bilerek en güzel şekilde hayata geçirme çabasında olmalıyız.
Hayat, su gibi akıp giderken ömür dediğimiz bir günden ibarettir aslında. Dün geçti, yarın ise meçhul. Kişi, bugününü idrak edip yaratılış gayesine uygun olarak Rabbine ibadet ederek O’nun rızasını kazanmak için sonsuz rahmetinden istifade etmelidir. “(Ey Muhammed) De ki: Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edendir.” (Bkz. Zümer, 39)
Manevî değerlerin kabuğuna takılıp kalmadan, İslam’ın özüne inip tahkikî iman boyutunda yaşayıp değer üreten olmalıyız.
İslam âleminin toplumsal değerlerinden olan üç ayların ilki Recep ayıdır ki bu ay dört kıymetli aydan biridir. Bir ayet-i kerimede Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günden beri ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram(hürmetli) aylardır.” (Bkz. Tövbe, 36) Bu haram aylar ise eşhuru’l hurum diye bilinen Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep aylarıdır. Haram ayların özelliği; amel-i salih işlemenin ecrinin diğer aylara göre daha büyük olmasıdır. Her ne kadar diğer zamanlarda zulüm işlemek büyük günah ise de bu aylarda yapılan zulmün günahı çok daha büyüktür.
Haram ayların senenin birinci, yedinci ve son iki ayının olmasının sebebi; barışın tüm seneye yayılabilmesini sağlamaktır. Haram aylardan olan Muharrem ayının önemi de çok büyüktür. Bu önem, öncelikle ”Muharrem” adından gelmektedir. Muharrem, “haram kılınmış, hürmete layık” anlamlarına gelmektedir. Haram aylar diye adlandırılan ayların genel adı anlam itibariyle bu aya özel bir ad olarak verilmiştir. Muharrem ayını önemli kılan en önemli sebep ise İslam tarihinin en üzücü olayı olan Kerbela’nın bu ayda gerçekleşmiş olmasıdır. Ayrıca Muharrem ayının 10.günü (10 Muharrem) aşure günüdür ve bu günde de birçok önemli olay vuku bulmuştur.
Efendimiz bir Hadis-i Şerifinde: ”Ey Allah’ım! Recep ve Şaban’ı bize mübarek kıl. Bizi Ramazan’a kavuştur.” diye buyurmaktadır. Recep ayı hem İslam’dan önce hem de İslam’dan sonra mukaddes kabul edilmiştir. Bu ay; Regaip ve Miraç gibi mübarek geceleri ilahî tecellilerle şereflendirmiştir. Recep ayının ilk Cuma gecesi Regaip kandilidir. Regaip kelimesi; herhangi bir şeyi istemek, arzulamak, ona karşı meyletmek, onu elde etmek için çaba sarf etmek anlamlarına gelir. Bu gecede Allah-u Teâlâ müminlere ragıbetlerde (ihsanlarda, ikramlarda) bulunur.
Recep ayı içerisinde bulunan bir diğer gece de Miraç Gecesidir. Miraç; Allah’ın, sevgili kulu ve Resulü Hz. Muhammed’i Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya ve oradan da göklerin ilâhî derinliklerine yükselttiği gecedir. Miraç Gecesi, Yüce Allah’ın Sevgili Peygamberimize büyük hakikatlerin ilâhî sırlarını gösterdiği, vasıtaları kaldırarak ilâhî vahye muhatap kıldığı, kendi ayatını ve kâinatın sırlarını seyrettirdiği gecedir. Bu gece, biz Müslümanlar için ilâhî lütuflarla dolu olan mübarek bir gecedir. Bu gecede namaz farz kılınmıştır.
Üç ayların ikincisi olan Şaban ayı ve onun on beşinci gecesinde eda edilen Berat Gecesi Müslümanlarca kutsal sayılmıştır. Berat Gecesi meleklerin yeryüzüne inmesi ve duaların geri çevrilmeyerek kabul olunması gibi birçok fazilete sahip olduğu için içinde bulunduğu ayı da değerli kılmıştır.
Üç ayların sonuncusu olan Ramazan ayının dinî hayatımızda ayrı bir yeri ve önemi vardır. Ramazan’ın diriltici özelliği, bütün insanlığı huzura ve saadete kavuşturmak için yeryüzüne gönderilen Kuran-ı Kerim’in bu ayda indirilmeye başlamasından gelir. Bin aydan hayırlı olan Kadir Gecesi de bu ay içerisinde bulunmaktadır. Ayrıca İslam’ın beş esasından biri olan oruç, yine bu aya tahsis edilmiştir. Yüce Allah, Bakara Suresi 185. ayette “O Ramazan ayı ki insanları irşad için Hak ve batılı ayıracak olan hidayet rehberi ve deliller halinde bulunan Kur’an onda indirildi. Onun için sizden her kim bu aya şahit olursa onda oruç tutsun. Kim de hasta yahut yolculukta ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde kaza etsin. Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez. Sayıyı tamamlamanızı, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı kendisini yüceltmenizi istiyor. Umulur ki şükredersiniz.” diye buyurmaktadır. Üç aylar, kalplerimizin manevî doyum ve duyum mevsimidir. Keşkelerin öğütülüp iradî başlangıçların yapıldığı aylardır. Hakk’ın rahmetine bir sergidir. Mevlana der ki: ”Ondan iste, başkasından bir şey umma. Suyu deryada ara ırmakta değil. Başkasından istesen de ihsan eden Hak’tır. O’nun elini cömertliğe meylettiren de O’dur.”
Safiye TURAN
01 Mayıs 2014, Altınoluk