Bu yazı 'şehîdlik' üzerinde durmayı, bu vesile ile şehîdlik ve şâhidlik arasındaki yakın münasebeti hatırlatmayı hedeflemektedir.
Şehîd ve şâhid aynı kökten gelen iki kelime... Şehîd kelimesinin sözlük karşılığı bir şeye şahit olan, gören, bir şeyi tasdik eden veya şahid olunan, görülen ve tasdik edilen demektir. İslami literatürde “şehîd” anlam yüklü bir kelimelidir. “Şehit” tabiri Allah yolunda can verenler için de kullanılır. Bu tabiri ilk kez Efendimiz (s.a.v.) kullanmıştır.
“Allah (c.c), Şâhid'dir.” (Bu isim, Esmâ-i Hüsnâ'da 51. sırada zikredilmektedir.) “O Şâhid için şehîd olunmaz mı?!" diyen tasavvuf ehli şehîdlik ve şâhidlik arasında latif bir bağ kurmuştur.
Sa'dî der ki: "Ey bülbül! Aşkı, pervâneden öğren. O yandı, cân verdi ama sesi çıkmadı." (Gülistân, s.6)
Ey derviş! Hak aşkıyla ölen kimse şehîddir. O kişinin, kan parası da Hakk'a aittir. İlâhî tecellîlerin bir kısmı Allah Teâlâ'nın kibriyâsından ve azametinden kaynaklanır. Buna celâlî tecellî denir. Diğer bir kısmı ise Allah u Teâlâ'nın lûtfundan ve kereminden kaynaklanır. Buna cemâlî tecelli denir. Hak âşıklarının bir kısmı celâlî tecellînin diğer bir kısmı ise cemâlî tecellînin kurbanıdır. (Baklî, 211). Sûfî her iki tecellînin kurbânı olmayı lûtuf bilir. ‘Âşık'ı şehîd eden âşktır’ denir ama aşkın var olma sebebi de ilâhî cemâldir. Aslında âşık'ı şehîd eden cemâldir (Mevlânâ, Mesnevî V,179,1).
"Şehâdet arzusuyla yananların işidir şehîdlik! Şehâdet arzusuyla yanmak ise tam bir teslimiyet işidir" der büyükler.
Dervişin seyr-i sülûkunda görebilmenin önemli bir yeri vardır. Tevhîd'in aslı; Cenâb-ı Hakk'ı ilme'l-yakîn ve ayne'l-yakîn görebilmek, kendisini ise hakka'l-yakîn fehmedebilmekten geçer. Vuslat, görmekle noktalanır. “Bir”i gören, o ânı defalarca yaşamak ister. Özlem ve iştiyâkla o yolculuğa tekrar en başından girişmeye hazırdır. Aslında bu aşk-ı ilâhî, sûfilere göre yaratılış safhasında başlamıştır. Rabbimiz, Elest bezminde ruhları toplayıp "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye sorduğunda insanoğlu Rabbini tanımıştır. Tasavvufun yaptığı şey özetle o ânı insana hatırlatmak ve tekrar yaşatmaktır ki kişi kendisini ve kendisine ilişkin Allah'ın hilkatten murâdını bilebilsin. Bu durum insanın Allah'ın varlığına, birliğine şâhid olma çabasıdır. Şahîdlik, öyle kolay ulaşılabilecek bir menzil değildir. Bu yolculuk aşk gerektirir. Öyle ki bu yolda dervişin, "Ölmeden önce ölünüz" sırr-ı hükmünce kendinden geçmesi ve varını vermesi gerekir. Şehadet öyle yüce bir makamdır ki, onu istemeyenin imânından şüphe edileceğini bizzat Efendimiz (s.a.v.) haber vermiştir. İster imân etsin ister etmesin, nihayetinde herkes son nefesinde şâhid olacaktır. Ancak büyük bir farkla...
"Sûfîlerin nezdinde, şâhid olabilmenin bedelidir şehîdlik!" Şehîdlikle, şâhidlik arasındaki zarif bağ da işte budur. Kelime-i Şehâdet'te ' Eşhedü...' (Şâhid oldum ki) diye başlayan ifadenin derûnuna varmak; taklîdden tahkîke geçmeyi ve bu doğrultuda Kelime-i Şehâdet'i deneyimleyerek zikretmeyi yani hem dil hem gönül ile telaffuz etmeyi gerektirir.
Bu açıdan bakıldığında, nefsiyle cihâda giren bir kimse hâlis niyet üzere Allah yolunda bir ömür sürse, ruhu kabzedildiğinde yani öldürüldüğünde şehîddir ve ona ölü denmez. Öyle zatlar vardır ki aldığı her nefeste canını Allah yoluna feda eder, bir kez değil her an şehâdet mertebesinde bulunur. Bu sebeple tertip edilen cemiyetlerde Kur'ân-ı Kerîm’i tilavet eden hafız sonunda 'Sadakallahu'l- azîm' demez, bu sözü şeyh efendiye bırakır. Böylece 'Azîm olan Allah u Teâlâ doğru söyledi' sözünü her an müşâhede makamında olan, gördüğüne şâhidlik eden zât zikreder.
Nasıl gazâ şehîdleri, dünyaya dönüp tekrar canlarını Hak yolunda savaşarak vermek isterlerse Şehîd-i Aşk-ı Hak için de durum böyledir. Ölmek onlar için mesele değildir. Onlar için asıl dert, Allah'ın ilgisinden uzak kalmaktır.
Cenâb-ı Hak, aynaya baktığımızda vehmettiğimiz benliklerimizi değil sadece O'nu müşâhede edebilmeyi nasip etsin. O müşâhedenin zevkiyle, şevkiyle cânını kendisine kurban etmeyi, şehâdet arzusuyla yaşayıp öylece cân vermeyi bizlere lûtfetsin, ikram etsin. Bizleri cânânını bulan cânlardan kılarak, bayram edenlerden eylesin. Vesselam.
Aslıhan KETENCİOGLU
İstanbul, 22.02.2016