A
B
C
D
E
F
G
H
I
J
K
L
M
N
O
P
R
S
T
U
V
Y
Z
oba : Ev biçimi, birkaç direkli, uzun bölüntülü keçeden yapılmış göçebe çadırı. * Çadırlardan müteşekkil küçük topluluk. * Göçebe ailesi. Çadır halkı. objektif : Fr. Hakikatı olduğu gibi aksettiren. * Fotoğraf makinası ve dürbün gibi cihazlardaki mercekler. * Gaye. * Fls: Varlıkla alâkalı. od : t. Ateş, nar. ofis : Fr. Yazıhane, daire, büro. oğlak : Keçi yavrusu. ok : Yay veya keman denilen kavis şeklinde bükülmüş bir ağaç çubuğa gerili kirişe takılarak uzağa atılan ucu sivri demirli ince ve kısa değneğe verilen addır. Ok, silâhın icadından evvel insanlar More…okiyye : (Veya hemzenin hazfı ile 'Vekiyye') Eskiden kullanılan bir ağırlık ölçüsü. Yerlere ve muhitlere göre değişir. Dörtyüz dirhem ağırlık. Yedi miskal veya kırk dirhem ağırlık. More…okka : t. Eskiden kullanılan bir ağırlık ölçüsü. Dörtyüz direm ağırlık. Okiyye. (Bak: Direm) okyanus : Büyük deniz. Bahr-ı muhit. * Arapça büyük lügat kitabı. oligarşi : Yun. Siyasi iktidarın, bir zümreden olan kişilerin elinde bulunması. ömr : Yaşama, hayat, yaşayış. ömre : (Bak: Umre) operasyon : Fr. Bir cerrahın canlı bir vücut üzerinde yaptığı cerrahi müdahale. Ameliyat. oran : Ölçü, mikyas. * Biçim, tenasüb, endam. * Tahmin, keşif. ordugâh : f. Ordunun konakladığı yer. Açıkta konaklayan ordunun konaklama yeri. örf : İnsanlar arasında güzel görülmüş, red ve inkâr edilmeyip mükerreren yapılagelmiş olan şeydir. örf-i nâs : f. İnsanların âdet edindikleri, beğendikleri alışkanlık hâlleri, an'aneleri ve telâkkileri. örfen : Örf bakımından, âdetlere göre. örfî : Âdete âit ve onunla alâkalı. örfî idare : (İdare-i örfî) Askerî kuvvete ihtiyacı gerektiren ve cemiyet hayatında zuhur eden müşkil hallerde vaktin icablarına göre ve vaziyet düzelinceye kadar sivil idare yerine askeri idare konması. More…örfiyat : Örf, âdet ve geleneğe bağlı olan şeyler. organ : t. Uzuv. Canlılarda belli bir vazifeyi yapmak için bir arada yaratılmış nesiclerin teşkil ettiği vücud parçası. (El, ayak, baş, göz.. gibi) * Bir fikre, bir gayeye hizmet için çalışan. * More…organizasyon : Fr. Düzenleme, hazırlama, tanzim. * Teşkilât. orijinal : Fr. Bir şeyin aslı. Tuhaf, garib hâli olan. * Değişik. * Nev'i şahsına mahsus, kendine mahsus. * Vasıf ve keyfiyetleri cihetinden benzerlerinden ayrı ve üstün. * Bir nümuneye göre olan. More…orsa : Yelkenleri mümkün olduğu kadar rüzgârın estiği cihete yaklaştırarak seyretmek hâli. * Geminin sol tarafı, iskele. ortodoks : Yun. İtalya'daki Papalığa bağlı olmayıp, İstanbul'daki Fener Patrikhanesine bağlı Hristiyan. Doğu kilisesine ve an'anelerine sıkı sıkıya bağlı Hristiyanların mezhebi. osmanî : (Osmaniye) Osman'a ait, mensup. * Osmanlı devletine mensup. Osmanlılarla alâkalı. Osman oğullarına ait. osmaniyân : (Osmanî. C.) Osmanlılar. osmanli : Osmanlı Devleti teb'asından olan. * Anadolu Selçuklu Devleti'nin Bizans sınırındaki Beyliğin reisi olan Ertuğrul Bey'in vefatından sonra, Mi: 1288'de yerine geçen Osman More…osmanlica : Osmanlıların konuştuğu dil olup, Türkçe, Arapça ve Farsçadan müteşekkildir. ost : (Bak: Heme ost) öşür : Ondalık, onda bir. Mahsullerden, Kur'an-ı Kerim hükümlerince onda bir olarak alınan zekât. otağ : Padişahlarla vezirlere mahsus çadırlar. Bunlardan padişahlarınkine 'Otağ-ı Hümayun', sadrazamınkine ise 'Otağ-ı Asafî' denilirdi. otomatik : Fr. Kurularak veya vakti gelince harekete geçen, işleyen. otorite : Fr. Kumanda etme hakkı, itaat ettirme iktidarı. * İdari veya siyasi iktidar. * Muhakemeleri veya doktrini umumiyetle doğru olarak kabul edilen ve bir sahada derinleşmiş olan şahıs veya eser. More…ozan : t. Edb: Eski Türk şâiri ve âlimi. özür : Bir kusurun afvı için gösterilen sebep. * Bahane, sebep. * Mâni, engel. Kusur, nakise, sakatlık. * Fevz. Zafer. * Bir adamın kusur ve kabahatinin çok olması. * Fık: Abdesti bozucu ve devamlı More…özürhâh : f. Özür dileyen. Özür dileyerek affını isteyen.