Allah (cc), Kur’an’da “Yeryüzü için bir halife halk edeceğim.” diye buyuruyor. Halife, bilinmeyi murad ettim diyen Allah’ı en güzel şekilde anlatacak, bildirecek ve sevdirecek olan insandır. Bir insanın, Allah’ı (cc) anlatabilmesi için O kişinin ilk önce kendisini ve Rabbini bilip tanımış olması gerekir. Bu nedenledir ki halife demek, O’nun adına iş gören, O’na vekâlet eden ve O’nu tanıyıp temsil eden demektir. Dolayısıyla “Ben Âdem’e kendi ruhumdan ruh nehy ettim, sizde ona secde edin.” ayet-i kerimesi bunun delillerinden biridir. (Hicr, 29)
İnsan, bu dünyaya gelmezden evvel Hakk’ın varında var idi. Ete kemiğe bürünüp bu âleme geldikten sonra kişide Hakk’a doğru bir arayış, merak ve iştiyak başlar. Bu merakını, iştiyak ve arzusunu gidermek için Hakk’ı araştırıp tanıma arzusuyla Hakk’a doğru bir yolculuk başlar. Bu yolculuk esnasında kişiye en büyük rehberliği Resuller, nebiler ve mürşid-i kâmiller yapar.
İnsan, dünyaya geldikten sonra Hakk’ı kendisinden ayrı zannetti. Fakat biz, hakikate arif değiliz. Biz Allah’ı ulaşılmaz, erişilmez ve çok uzaklarda bir yerde düşünürdük. Hâlbuki Allah (cc) özümüzde var olan, bizden iş görenmiş. (bkz. Saffat, 96 )
Sevdi de halk etti O Allah seni
Sevdi de lütfetti nimetlerini
Sende sır eyledi Allah kendini
Nerede ararsın sende olanı
Evet, Allah (cc) insanda kendisini sır etmiştir. Bundan dolayıdır ki, herkes Allah der fakat Allah’ı ayrı, kendilerini ayrı görür. Allah, insanda insanın fiilleri ile (yaptığı işler) fail, insanın sıfatları ile (göz, kulak, dil v.s) mevsuf, vücudunun bi tamamında mevcuttur (vardır). Tasavvufda buna “lâ faili İllallah” (senden iş gören), “lâ mevsufe İllallah” (senden görünen), “lâ mevcude İlla Hu” (sende var olan) denir. Ancak bu talimi kişi kendi başına yapamaz. Mutlaka bir mürşid-i kâmilin (Sultanın) nezaretinde talim etmesi şarttır. (bkz. Rahman, 33) Burada dikkat edeceğimiz husus, kimse yanlış duygu ve sapkın düşüncelere kapılmasın. Allah, kulun özünde “Hay” olandır. Kulun eti kemiği değildir.
Bizim gönlümüze gelen iyilikler, güzellikler, ibadet istekleri, Allah’ı arzulama, O’na ulaşma isteği hep O’nun lütf u ihsanıdır. Bizden görünen bütün güzellikler, Allah’tandır. (bkz. Nisa, 79) Allah, insana bu kadar yakınken, kişi bunlardan “benim” diye kendisine pay çıkarmasın. Bu benimseme ve sahiplenme kişiyi ilahlaştırır. Kişi, Hakk’a kulluk yapıyorum zannederek aslında bencillik şirkine düşer de haberi olmaz.
Tûrabi’m derki gafil olma bunda
Böyle buyurmuştur Allah kuranda
Sana yakınım ben şah damarında
Nerede ararsın sende olanı.
“Ben size şah damarınızdan da yakınım’” diyen Allah’ı dışarılarda aramamız, yolumuzu uzatıp aşırı yorgunluk ve zaman kaybetmemize sebep olabilir. (Kaf, 16) “Men arefe nefse Hu” hadis-i kutsisi gereğince insan, önce kendisinin ve kendinde olanın arifi olmalıdır.
Bu bağlamda Rabbim, bizleri kendine arif olanlardan eylesin.
Rabbim bizleri ahdinde vefalı, hedefinde kararlı olanlardan eylesin.
Rabbim bu yolda bizlerin gayretini arttırsın.
Rabbim cümlemizin yar ve yardımcısı olsun.
Enver Efe
İstanbul, 01.11.2015