Her dinin, her milletin kutsal saydığı, kabul ettiği, kendine özgü farklı belirli günleri ya da ayları vardır. Yüce dinimiz İslâm’da da bu tür günler, geceler ve aylar mevcuttur. Şüphesiz insan için en değerli mefhumlardan birisi de zamandır. Çünkü her şey zaman içinde var olmakta, gelişmekte ve yok olmaktadır. İnsan için önemli yere sahip olan, bazı değerler de zaman içinde elde edilmektedir.
Böyle değerli zaman dilimlerinden olup, birçok önemli olayı bünyesinde barındıran ve yüzyıllardır insanlar tarafından hürmet edilen, her sene tazeliğiyle gönülleri hareketlendiren Muharrem Ayı, kameri ayların ilki olup İslâm âleminin Hicri yılbaşıdır. Hicri tarih, Hz.Muhammed’in Mekke’den Medine’ye göç edişi ile başlar.
Hicret’in takvim başlangıcı oluşu, Hz. Ömer devrinde kabul edilmiştir. Muharrem Ayı, “Eşhur-ul Hurum” yani Allah katında haram olan aylardandır. Haram Aylar, hürmete lâyık aylardır. Bu aylar savaş yapmanın yasak olması sebebiyle bu ismi almıştır.
‘Onun için bu aylarda nefislerinize zulmetmeyin’ kavlinden murat; haram aylarda isyan etmek, itaatleri terk etmek, haram işlemekle bu aylara hürmetsizlik etmek suretiyle, nefislere zulmedilmemesidir. (Bkz.Tevbe,36)
Bu önemli ayın 10. Günü aşure günüdür. Aşure günü, dinler tarihinde çok büyük öneme haiz olan kutsal bir gündür. Dinler tarihinde ki Hz. Adem’in tövbesinin kabul edilmesi, Hz. Musa’nın Firavun’un elinden kurtulması, Hz. Yusuf’un kuyudan kurtulması, Hz. Yakup’un Hz. Yusuf’a kavuşması, Hz. Nuh’un tufandan kurtulması ve gemisinin Cudi Dağı’na oturması, Hz. Yunus’un balığın karnından kurtulması, Hz. İdris’in tevbesinin kabul edilmesi, Hz. Eyyüp’ün şifa bulması, Hz. İbrahim’in ateşten kurtulması, Hz. İsa’nın göğe yükseltilmesi ve Hz. Hüseyin’in şehit edilmesi gibi bir çok önemli olay bugünde meydana gelmiştir. Bu özel günde Yüce Allah, Peygamberlerine çeşitli ikramlarda bulunmuş ve kutsiyetini arttırmıştır.
İslâm Tarihi’nde sabır ve teslimiyetin en güzel örneklerinden birisi olan Hz. Hüseyin Efendimizin evlatlarının, akraba ve arkadaşlarının, Muharremin 10. Gününde, yani aşure gününde şehit edilmesi, bütün insanlık âlemini derinden etkilemiştir. Dini, ahlâki ve sosyal boyutlarda vuku bulan bu olay evrensel bir mesajdır.
Nuranî bir şecere olan Efendimiz’in (s.a.v) pak soyu, mukaddes bir emanet olarak kabul edilmiş, daima hürmet ve muhabbetle muamele görmüştür. Müslümanlar, Ehlibeyt’e sahip çıkmayı ve onların meseleleriyle ilgilenmeyi âdetâ bir vazife kabul etmişlerdir.
Cenab-ı Hakk’ın ‘(Habibim Ya Muhammed) de ki: Vazifem karşılığında sizden bir ücret istemiyorum. Sizden istediğim, ancak akrabaya sevgi ve Ehlibeyt’ime muhabbettir’ şeklindeki mukaddes beyanları, bu anlayışının tezahüründe tesirli olmuştur. (bkz. Şurâ,23)
İşte böyle manalı ve üzücü hadiselerin yıldönümü olan Muharrem Ayının gün ve geceleri, Saadet Asrından beri Müslümanlarca hep yâd edile gelmiştir. Aşure gününde veya Muharremin ilk on gününde ilk akla gelen ibadet ise oruçtur. Aşure gününde oruç tutma hususu, bütün ümmetler arasında bilinen bir ibadettir.
Hatta Ramazan orucu farz kılınmadan önce, Aşure günü oruç tutmak farz idi. Resulullah Efendimiz bu mübarek günlerde, Muharrem’in dokuzuncu ve onuncu günleri mutlaka oruç tutardı.
Hicri Takvimin başlangıcı olarak esas alınan hicret; aslen manevi anlamda ruh dünyamıza yapılan hicrettir. Halktan Hakk’a veya nefisten ruha yapılan hicret için olan cihattır. En büyük cihat, nefse karşı yapılan cihattır. Burada bahsi geçen savaş, nefsin kendisiyle değil, onun meşru olmayan aşırı arzuları, hevesi, hırsı ve bencilliği ile savaşmak ve bunları dengeye oturtmak demektir.
Cihat, insanın harekete geçişi ve Allah için mücadele edişidir. Her yeni seneyi karşılayışımız, insanın hak ve adalet için kendi çapında cihat etmesi gerektiğini bu cihadında o devirde olduğu gibi kılıçla değil, gönülle, aşkla, edeple yapılması gerektiğini bizlere öğretmektedir. Ezelden Hz. Hüseyin’in mübarek başını istekle verişinin manası her hatırlandığında insanın Yezid olan nefsiyle mücadelesi için gayret etmesi gerektiğini düşünmemizi sağlar.
Dünyaya ve hevaya açık olan nefsimizi, Ehlibeyt’in sevgi ve muhabbeti ile doldurmayı, bu sevgi ve muhabbeti, Ehlibeyt Ahlâkı ile itâatlerimizdeki kuvvet ve istikametlerimizle Cenab-ı Hakk’a kulluğa dönüştürebilmeyi Rabbim cümlemize nasip eylesin. Rabbimiz, Muharrem Ayın’da kendilerini hayırla yad ettiğimiz O güzel Ehlibeyt’in şefaatine bizi ve ümmet-i Muhammedi mazhar eylesin inşallah.
“Üzülme! Herkes ölür. Kimi toprağa, kimi yüreğe gömülür”
Hz.Mevlana
Bütün kardeş ve dostlarımızın Hicri yıllarını tebrik eder, bu yeni yılın hayırlara, fetihlere, barışa, kardeşliğe, âlem-i İslâm’ın problemlerinin çözümüne, birlik ve beraberliğine ve ittihad-ı İslâm’a vesile olmasını Rabbimiz’den niyaz ederiz.
Safiye Turan
ALTINOLUK, 20.10.2014