Öncelikle bizleri varlığından halk eyleyen, varlığından haberdar eyleyen, kulluğuyla şereflendirip bizi kendine muhatap kılan Rabbimize varlığının sonsuzluğunca hamd ve şükür eyleriz. Onun Habib-i Edibine, yaratılmışların en seçkini, varlığımızın bânisi Cenâb-ı Resûlullah’a ve onun aziz pâk Ehlibeytine ebeden salât ve selam ederiz.
Değerli dostlar, bu geceyi dolu dolu yaşamaya çalışarak gecenin feyzinden ve bereketinden istifade edelim. Bir kadir gecesine daha ulaşabilmenin arzusu ve duasıyla gecemizden neşat bulalım inşallah.
Ramazan ayının rahmete, berekete ve günahlardan kurtuluşa vesile olmasının başında Kur’an ayı olmasının hususiyeti gelir. Kulluk ayında, kulların ayında, kullukta yanmak, kadre yücelmek, arif olmak ve bayrama ermek… Bu büşra hallerin insanlığa beyanı, Kur’an’ın bu gece inzal edilişi ile başlamıştır.
“Şüphesiz, biz onu (Kur’an’ı) Kadir Gecesinde indirdik. Kadir Gecesinin ne olduğunu sen ne bileceksin! Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.” (Kadir1-5)
Tabi Kadir Gecesinden murad, Ramazandan maksat; kulluktan hâsıl olacak değerlerin tefekküründe olmaktır. Gecenin feyzinden, pirlerin himmetinden istifade etmiş olmaktır.
İslam, sadece kulluk adına olan rutinleri ezberlemek ve bilmekten ibaret değildir. İslam, şuurlanmak ve Hakk’a dost olabilmek için ânları ve günleri fırsata dönüştürmektir.
Dolayısıyla Allah’ın boyasına boyanabilmek, O'na muhatap olabilmek, Resûlullah’ın hali ile hallenebilmek, Ehlullah’a yâr olabilmek, Cenâbı Resûlullah’a ümmet olabilmek, kullukta Hüseynî bir duruş sergileyebilmek, kulluk ve dervişlik adına değer üretebilmek… İşte bu haller, kulun kadrini belirler.
Hayatımızı münferit, ben merkezli yaşamayı bırakıp oruç etmeli ve ‘fâil Allah’tır, mevsuf Allah’tır, mevcut Allah’tır’ gerçeğini manamızda hâkim kılmalıyız.
Tevhidî ikrarımızı yaşantımızla ispat edebilmek için sa’y ve gayrette daim olmalıyız. Duygularımızda, düşüncelerimizde ve yaptıklarımızda her daim Allah’ı ve Resûlullah’ı önceleyerek kulluğumuzu yaşamalıyız.
Bizler yaşantımızda, taleplerimizde, sevgilerimizde Ehlibeyti, Resûlullah’ı ve Allah’ı öncelemezsek –unutmayalım- Allah da bizi öncelemez. Dolayısıyla duygularımız, yaptıklarımız ve tercihlerimiz, bizim için yarının ve mahşerin hasadı olacaktır. Bizim bu âlemde ekeceğimiz hal, duygu, düşünce, tavır ve davranış tohumlarının bizi memnun edecek bir hasada dönüşebilmesi için bizim duygularımızın, düşüncelerimizin ve duruşumuzun mutlaka Rabbimizin rızasına uygun olması gerekir.
Dolayısıyla Cenâb-ı Resûlullah’ın bizlere önemle telkin etmiş olduğu ‘birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız’ uyarısı, O’na ümmet olmanın ancak birbirimizle olan kardeşlikle mümkün olduğunu işaret etmektedir. Bunu asla unutmayalım!
Değer üretebilmek için gerek halde gerek tavırda gerek affetmede gerekse paylaşmada olsun yaptıklarımızı sadece Allah ve Resûl’ü için yapalım ve her zaman kullukta devamlılığı esas alalım. Bu manada bizim amel olarak namaz, abdest, zikrullah, orucumuz ve bunların bir tamamı bizim kulluktaki devamlılık talimlerimizdir.
Beş vakit namaz, hayatımızın tamamını namaza dönüştürmek için bir provadır. Ramazan ayını daim oruç için talim ediyoruz. Orucun bizlere yüklemiş olduğu bâtınî hikmetleri, diğer on bir aya yayabiliyorsak halimiz ve yaşantımız daim oruçla bizi kadre taşımış olacak.
Rabbimizin rızası olmayan hiçbir dava ile hiçbir düşünce ile hiçbir işle meşgul olmayalım. Mâsivâya ve her türlü olumsuzluğa oruçlu olalım ki bizim iftarımız, kadirimiz ve bayramımız Rabbimiz ile olsun.
Bu âleme zuhur edişimizden maksadın hâsıl olduğuna şahit olabilmemiz için bu ânları fırsat ve ganimet bilerek her ânımızı daim oruca, daim salâta dönüştürebilmeliyiz. Paylaşmayı ve affetmeyi duygularımızda önceleyebilmeli ve bunların bir tamamında da ‘fâil Allah’tır’ düşüncesini yaşantımızla ispat edebilmeliyiz.
Allah’a dost olabilmek adına tercih edeceğimiz bütün duygu ve düşüncelerden kendi gerçeğimize yol bulabilmenin gayreti içerisinde olalım. Yani Allah’ın ve Resûlullah’ın dertlisi olalım ki Allah’a olan yakınlaşma derdimiz de bizi Allah’a ulaştırsın.
Gayrilerle meşgul olanın âkıbeti, mutlaka gayriler olur.
Allah ve Resûl’ü ile meşgul olanın âkıbeti, Allah ve Resûl’ü olur.
Bizler, inşallah gayretten geri kalmayalım. Gayrette yeni bir idrake, yeni bir anlayışa, yeni bir hale daha ulaşabilmek, bir olumsuzluğumuzdan daha vazgeçebilmek ve günahlarımızdan arınabilmek için bu geceler dua geceleridir, duaların kabul olacağı af, mağfiret ve rahmet gecelerdir.
İnşallah bu gecemizden dualarla, yakarışlarla, içtenlikle gönüllerimizi Rahmân ile şâdân kılacak şekilde istifade eden olalım. Kişilik adına olan duruşumuzdaki bazı kırılmazlıklarımızdan kurtulabilmek için gecenin feyzinden pirlerimizin himmetinden neşat bularak bundan sonraki günlerimizi Rabbimizin muradı üzerine yaşama gayretinde olalım.
En mükemmel hallere dahi ulaşsak yine daha mükemmeli yaşayabilmek için yeniden gayret etmeliyiz. Zaten bizde ‘oldum, bildim’ gibi anlayışların açığa çıktığı anın her şeyi kaybettiğimiz ân olduğunu sakın aklımızdan çıkarmayalım dostlar.
İrfan ocaklarında olmak için değil; hiç olmak için gayret etmeliyiz. Hiçlik makamına ulaştığımız zaman, şirkten arınmış ve müstakime ulaşmış olacağız.
Dolayısıyla biz, varlıklardan vazgeçerek kendimize bent ettiğimiz, ben dediğimiz, benim dediğimiz bütün meselelerden arınmalıyız. Zira varlık ile gelenin dost meydanında yeri olmaz.
Eskiden dergâhların giriş kapılarının üstünde ‘Edep Ya Hu’, çıkış tarafında ise ‘HİÇ’ yazardı. İrfan sofralarındaki talibin talim özeti, kendi hiçliğini fehmetmesidir.
Bu noktada ruh-u iradeyi güçlendirmek, tâbi olmak ve rızaya ulaşmak için oruç çok önemli kombine bir talim ibadetidir. Yani hiçlik talimidir, ilâhî iradeyi kelamullahı hayatımızda hâkim kılmak talimidir.
Hak âşıkları, Resûlullah’a gönül verenler ve her gece Rabbine yakarış içerisinde olanlar için her gece kadirdir, her gece arifedir.
Her geceyi Kadir Gecesi bilenlerin ânı, dost ile bayram olur.
Rabbim, bizleri bu gecenin hürmetine bağışlasın ve kurbiyetine dâhil olan bahtiyar kullarından eylesin.
Rabbim, cümlemizin gönlünde Ehlibeyti Resûlullah’ın aşkını, muhabbetini ganî eylesin.
Rabbim, gönlümüze öyle bir sevgi versin ki ne gayri sevgilerle gayri dertlerle uğraşacak bir zamanımız ne de gayri ile meşgul olacak nâdânlığımız kalsın.
Rabbim, bütün ihvanımızın ve insanlık âleminin kadirini âli, makam-ı huzurunu cemalullah eylesin.
Ya Rabbi, bizleri Nur-u Yezdân ve nur-u tevhid ile inşa eyle. Necât, ancak senin hidayetin ile mümkün olacaktır. Bizi bizliğimizden al ve sende ebed eyle.
Ya Rabbi, bizleri razı olduğun kulların zümresine dâhil eyle. Cenâb-ı Resûlallah’ın ‘bizimdir’ hitabına bütün ihvanımızı ve insanlık ailesini mazhar eyle.
Ey güzeller güzeli Rabbim, pirlerimizin ve sultanlarımızın himmetlerini üzerimize daim ve hazır eyle.
Rabbim, cümlemizi neticesi Hakk’ta ebed olanlardan ve kadre erenlerden eylesin.
Gecemiz hayırlı kadrimiz yüce olsun.
Rabbim yâr ve ayânımız olsun.
Ali BEKTAŞ
İstanbul, 05.09.2010