Hz.Muhammed Mustafa(SAV) Efendimizin doğumu,en muteber rivayetlere göre,fil vak'asından 50 gün kadar sonra,miladi 571 yılının Nisan ayına,Arabi aylardan ise Rebiül-evvel ayının 12.pazartesi gecesine rastlamaktadır.
Beni İsrail peygamberleri Fahri Kainat Efendimizi,Muhammed ve Ahmed isimleriyle zikretmiş ve alametlerini söylemiş olduklarından,Arabistan'da ve bilhassa Mekke'de gereke hıristiyan ve gerek yahudi kahinleri arasında Hatem'ül Enbiya ya dair hıristiyan ve gerek yahudi kahinleri arasında Hatem'ül Enbiya ya dair bir çok mevzular konuşulur ve geleceği beklenirdi.Ayrıca o devirdeki çeşitli rivayet ve ilhamlara göre,Hz.peygamberin dünyaya teşrifleri anında sema da yeni bir yıldızın doğacağına inanılırdı.Hz.Muhammed (SAV) in doğumuna yakın bütün kahinler artık son peygamberin doğumunun yaklaştığını söyleyerek ,Ahmed'in yıldızı diye bahsedilen yeni teşekkül edecek yıldızı gözlüyorlardı.Ayrıca Haniflerden pek çoklarıda Resullah'ın zuhuru ile ilgili bir çok olaylarla karşılaşmakta,çeşitli manalar görerek büyük bir iştiyakla doğum müjdesii beklemekte idiler.
Cenabı Resullah'ın dünyayı şereflendireceğine dair en büyük müjdeyi,Rebiül evvel ayının 11.pazar gecesi bizzat Hz.Amine R.A.aldı.Hz.Amine o gece rüyasında bedeninden bir nurun çıkıp,doğu ile batıya doğru hızla yayılarak her tarafı aydınlattığını gördü.Rüyasının sonlarına doğru Cebrail Asçbütün peygamber annelerine haber verdiği gibi onada;
-”Ey Amine!iyi bilmelisin ki sen alemlerin en hayırlısına hamilesin.Doğduğu vakit oğluna Ahmed ve Muhammed adını koy”dedi. Hz.Amine uyanınca ziyaretine gelen kayınpederi Abdülmuttalib'e müjdeyi verdi.
Nihayet alemlere rahmet olarak gönderilen Fahri Kainat Efendimizin dünyaya teşrif edeceği an geldi.O gece Hz.Aminenin olanlarla ilgili olarak şöyle söylediği rivayet edilmektedir.
-”Ben başka kadınlar gibi gebelik zahmeti çekmedim.Gebelikte olan ağırlıkları duymadı.Doğum yaklaşınca kulağıma şiddetli bir ses geldi.Ürktüm.Bir ak kuş gelerek kanadı ile arkamı sıvadı.benden o ürkme ve korku halleri geçti.Yanıma bakınca bir beyaz kase ile şerbet verildiğini gördü.Onu alıp içince her tarafımı nur kapladı.O anda Muhammed (SAV) dünyaya geldi.” Ayrıca Hz.Muhammed (SAV) doğarken Hz.AMine'nin gözünden perdenin kalktığı,Cennet huri ve melekleri ile daha birçok harkulade halleri temaşa ettiği rivayet olunmuştur.
Hz.Amine'nin yanında Abdurrahman bin Avf'ın annesi Şifa Osman bin Ebil As.'ın annesi Fatıma ve daha bir çok kadınlar ile birlikte ebe olarakta Ümmü Eymen bulunuyordu.
O devirde Mekke'de yaşıyan ve yıldız ilmi ile uğraşan bazı yahudi kahinleri,zuhura gelen bir çok olaylardan etklenerek son Peygamberin doğumunun yaklaştığını anlamışlar,her gece gökyüzünü inceleyerek yeni teşekkül edecek olan yıldızı arıyorlardı.Hatemül Enbiya'nın doğduğu gece bu yahudi kahinlerinin “Ahmed'in yıldızı doğdu.”diyerek sokaklarda bağrıştıkları rivayet edilmektedir.
Y,ne Fahri Kainat Efendimizin doğduğu gecenin sabahı Mekkeliler bütün putların yüzüstü yere düşmüş olduklarını gördüler.Aynı gece Arabistan dışındaki ülkelerde de pek çok mucizevi haller zuhura gelmiştir.Bunlardan bazıları şöyledir. İran hükümdarı (kisrası)Nüşirevan'ın sarayı sarsıldı ve 14 kulesi (Burcu-Dakkı-Şehnişi)yıkıldı.İran'in İstahrabat şehrindeki ateşperestlerin tapınaklarında 1000 yıldan beri hiç sönmeden yanmakta olan ateşleri söndü.
O zamana kadar mukaddes sayılan Save gölünün suları bir anda çekilerek kurudu.Şam'da asırlardan beri kurumuş olan semave vadisi,su ile doldu,taşarak akamaya başladı.
Peygamberlerin sonuncusu Hz.Muhammed Mustafa (SAV) Efendimizin sünnetli ve göbeği kesilmiş olduğu halde doğduğu bilinmektedir.Ayrıca arkasındaki iki küreği arasında kalbinin hizasında Nübüvvet mührü,Peygamberlik mührü gibi bir çok isimler verilen bir nişan bulunmakta idi.
Peygamberimizin mübarek isimlerinden en meşhurları,sırasıyla MUHAMMED,AHMED,MAHMUD ve MUSTAFA'dır.Ayrıca daha birçok isim ve lakabları da bulunmaktadır.
Peygamberimizin doğumundan sonra ilk olarak birkaç gün annesi Amine Hatun emzirdi.Annesinin sütü yetersiz kalınca Bir kaç günde Ebu Leheb'in azatlı cariyesi Şüveybe,daha sonra da dört ay kadar Abdülmattalib'in dadısı Mesruha emzirdi. Mekke çok sıcak ve kurak bir yer olduğundan,Mekke halkı öteden beri adet üzere doğan çocuklarını,vaha ve serin yerlerde yaşayan kabilelerin emzili kadınlarına verirler,emzirme dönemi bitince çocuklarını geri alırlar ve sütanneye verlıkları nisbetinde çeşitli para veya mal olarak ihsanlarda bulunurlardı.
Peygamberimizin doğumundan sonra,emzirmek üzere çocuk almak için Beni Sa'd kabilesi Mekke'ye geldi.Beni Sa'd kabilesi Mekke civarındaki kabileler arasında,şeref cömertlik,mertlik,tevazu ve arapçayı düzgün konuşmada meşhur olduğundan Kureyş kabilesinin ileri gelenleri çocuklarını daha çok bu kabileye vermek isterlerdi.O sene Beni Sa'd kabilesinin yurdunda şiddetli bir kuraklık ve kıtlık olması sebebiyle,ücretle çocuk emzirip sıkıntılarını gidermek üzere her senekinden daha çok süt annesi Mekke'ye geldi.Aynı kabileden olan Haris ile karısı Halime'de o sıralarda çok yoksul olduklarından aynı amaçla Mekke'ye doğru yola çıktılar.Ancak hayvanları çok zayıf ve halsiz olduğundan en geriye kalmışlardı.Mekke'ye vardıklarında bütün zengin ailelerin çocuklarının diğer kadınlar tarafından alınmış olduğunu gördüler.Peygamberimizi ise öksüz olduğundan kimse almamıştı.Halime daha Mekek'ye varmadan gerek rüyasında gerekse yolculuk esnasında müjde dolu sesler duyarak çok mübarek bir çocuğu emzirmenin kendisine nasip olacağı sevinci ile Mekke'ye geldi.Orada Halime'ye bütün çocukların diğer kadınlar tarafından alındığını ancak Abdülmuttalib'in torunu olan öksüz bir çocuğun kaldığını söylediler.Halime de eli boş dönmek istemediğinden Abdülmuttalib'in yanına giderek Hz.Muhammed (SAV) i emzirmek üzere anlaştı.Halime Amine Hatun'un yanına gelince Amine Hatun ona kabilesini ve nesebini sordu.Halime de Beni Sa'd kabilesinden ve Ebi Zeybe nesebinden olduğunu söyledi.Hz.Muhammmed (SAV) in kimin tarafından emzirileceği Amine Hatun'a bildirilmiş olduğundan,Peygamber Efendimizin annesi gönül rahatlığı içinde çocuğunu Halime'ye teslim etti.Halime daha o anda göğüsleriin süt dolduğunu hissederek Peygamberimizi kucağına aldı.Sol göğsünü verdi.Hz.Peygamber almadı,sağ göğsünü verince emmeye başladı.Bundan sonrada devamlı sağ göğsünü emdi.Süt annesinin sol göğsünü süt kardeşi Damra'ya (Hamza)bıraktı.
Halime Peygamberimizi aldı ve Badiye'ye dönmek üzere yola çıktılar.Mekke'ye gelirlerken,halsizliğinden dolayı en geri kalan binekleri,bu defa canlanarak kafilenin en önünde geçti.Süt vermeyen develeri ise bol miktarda süt vermeye başladı.Halimenin kabilesi bu olaylar karşısında hayrete düşmüş bir vaziyette köylerine döndüler.O günden sonra bilhassa Halime'nin ailesinde ve ayrıca kabilesinde de büyük bir bolluk ve bereket oldu.Bu durum herkesi son derece memnun etti.
Peygamberimizin dedesi ve annesi,zaman zaan onu görmeye giderlerdi.Hz.Muhammed(SAV)her nereye gitse üzerinde bir bulut daima onu takip eder ve güneşin yakıcı sıcağından onu korurdu.Peygamberimizin gelişmesi ve olgunlaşması diğer çocuklara nisbetle çok daha süratli oluyordu.8-9 aylık iken konuşmaya ve ok atmaya başladığı bilinmektedir.
Hz.Muhammed (SAV) iki yaşına gelip sütten kesildiğinde,Halime ile kocası onu iade etmek üzere istemiye istemiye Mekke'ye getirdiler.Dedesi Abdülmuttalip,annesi Amine ve Mekke'nin ileri gelen haniflerinden Varaka ile de görüşerek,Beni Sa'd kabilesinin daha önce bahsedilen üstün meziyetlerinden dolayı,Hz.Peygamberin güzel yetişmesi için,ayrıca Mekke'de başına kötü bir hal gelmesi endişesi ile bir müddet daha süt annesi Halime'nin yanında kalmasına karar verdiler.Halime de sevinçle Hz.Muhammed (SAV) 'i alıp tekrar köyüne götürdü.
Fahri Kainat Efendimiz 4-5 yaşlarına kadar Halime'nin yanında kaldı.Bu süre zarfında Peygamberimizin fevkalade halleri çoğaldı.Bu hallerden en önemlisi,üç melek tarafından göğsünün yarılıp temizlenmesi olayıdır.Bu durumu gören Peygamberimizin süt kardeşleri koşarak anne ve babalarına haber verdiler.Onlar Hz.Muhammed (SAV) i yüzü sararmış olarak buldular.Sebebini sorduklarında Cenabı Resulullah onalar,başından geçenleri anlattı.(İnşirah,1-2)
Hz.Peygamber bu gibi halleri çoğalınca,Haris bu durumdan ürktü ve karısına “ey Halime,artık bu çocuğu annesine vermeliyiz”dedi.Halime de ister istemez onu alıp Mekke'ye götürdü ve annesi Amine'ye teslim etti.
Fahri Kainat Efendimiz 5-6 yaşlarında iken annesi ile birlikte dayzadeleri olan Neccar oğullarıyla tanışıp görüşmek için Medine'ye gittiler.Bir müddet orada kaldıktan sonra Mekke'ye geri dönerlerken Ebva denilen yerde annesi Amine Hatun hastalanarak vefat etti.Böylece Alemlerin şefaatcisi annedende yetim kaldı.Dedesi Abdülmuttalip,Fahri Kainat Efendimizi yanına aldı ve 8 yaşına kadar vasiliğini yürüttü.Peygamber Efendimiz 8 yaşında iken dedesi Abdülmuttalip de vefat etti.Bundan sonra Fahri Kainat Efendimizi Ebu Talip himayesine aldı.
Bu meyanda Peygamberimizin üzerinde görünen mucizevi haller devam ediyor,çevresindekiler zaman zaman bu hallere şahid oluyorlardı.
Abdülmuttalib'in öldüğü sene Mekke'de kıtlık baş gösterdi.Mekkeliler Ebu Talib,Fahr Kainat Efendimizin elinden tuttu birlikte Harem-i Şerif'e gittiler.Ebu Talib,Kabe duvarına yaslanıp dua ederken,Fahri Kainat Efendimiz parmağını gökyüzüne doğru kaldırdığı vakit gökyüzünde hiçbir bulut yokken,her taraftan bulutlar peyda oldu ve bol bol yağmur yağdı.
Peygamberimiz 12 yaşına gelince,amcası Ebu Talib tiacret kafilesiyle Şam'a giderken onuda beraberinde götürdü.Şam vilayetine yakın,Busra şehrine geldiklerinde bir manastırın karşısında mola verdiler.Manastırda Bahıra adında köşesine çekilmiş zahid bir rahip bulunuyordu.Bahira,kervan yaklaşırken bir bulutun kervanın üzerinde geldiğini,kervan manastırın karşısında bir ağacın altında konakladığı zaman,bulutunda ağacın üzerinde durduğunu gördü.Ayrıca çoktanberi kurumuş halde bulunan ağaçta o anda derhal canlanarak yeşerdi.
Bahira,bu hususdaki bilgisini gördükleriyle karşılaştırınca,son Peygamberin bu kervan içerisinde bulunduğunu anladı.Hemen bir ziyafet hazırlatıp,Ebu Talib ve kervandakileri yemeğe davet etti.Fahri Kainat'ı yüklerin başında nöbetçi bırakıp ,diğerleri ziyafete gittiler.Bahira gelenlerin yüzünde aradığı alametleri göremediği gibi,bulutunda hala ağacın üzerinde durduğunu görünce onlara;”Arkadaşlarınızdan gelmeyen var mı?”diye sordu.Ebu Talib'de;”Yalnız bir küçük çocuk kaldı.”diye cevap verince Bahira,onunda sofrasını şereflendirmesini rica etti.Bunun üzerine Ebu Talib,Hz.Muhammed (SAV)'i alıp sofraya getirdi.Bahira yemekte çocuğu inceleyince,evvelce gelen Peygamberlerin ve eski alimlerin rivayet ettikleri alametleri onun üzerinde gördü.Kendisine ve Ebu Talib'e bazı sorular soran Bahira,Hz.Muhammed (SAV) 'in sırtındaki mühürü de görünce ,onun son Peygamber olduğuna hiç şüphesi kalmadı.Ebu Talib'e çocuğu Şam'a götürmeyip ,Mekke'ye geri götürmesini rica etti.Çünkü Şam'da bir çok hıristiyan ve yahudi alimler bulunuyordu.Peygamberimizin kimliğinin açığa çıkmasından ve başına bir kötülük gelmesinden endişelendi.Bu şüphelerini Ebu Talib'e anlatınca o da,alışverişini Busra'da yaptı ve buradan geri döndüler.
Mekke'ye döndükten sonra Resulullah Efendimiz,bir müddet çok sevdiği çobanlıkla meşgul oldu.Bu arada ticaret hayatıda oldukça ilgisini çekmekteydi.Fırsat buldukça amcaları ile kısa ticaret seferlerine katılıyordu.
Fahri Kainat Efendimiz çocukluk çağını geçip ,gençlik çağına ulaştı.Akranlarından kat kat olgun,akıl ve fikirde emsalsiz,her sözünde doğru ,yumuşak huylu ,üstün ahlak ve faziletli,insanlıkça herkesten üstündü.Bundan dolayı Kureyşliler arasında çok özel bir yere sahip oldu.ve “MUHAMMED'ÜL-EMİN” adıyla ün yaptı.
Peygamber Efendimiz 20 yaşlarında iken Kureyş kabilesi ile Hevazin kabiilesi arasında kan davası yüzünden başlayan ve dört yıl kadar süren ,haram aylarda da devam ettiği için Ficar Savaşı denilen savaşa iştirak etti.Fakat kimseye ok atmayıp kimsenin kanını dökmedi.Sadece karşı taraftan atılan okları toplayıp,amcalarına verirdi.Bu savaşlarda Kureyş ve Mekke çok zarar gördü.Mekke'de asayiş bozuldu.Çapulculuk ve yağmacılık arttı.Özellikle dışarıdan gelen yabancıların malları yağmalanıyordu.Gerek bu yabancı tacirlerin şikayetleri üzerine haksızlıklara son vermek,gerekse harpde zarar gören ailelere yardım etmek amacıyla,Peygamber Efendimizin amcası Zübyr,Kureyş ileri gelenlerine bir toplantı yapmayı teklif etti.Bunun üzerine Kureyş Abdullah bin Cüd'an'ın evinde toplanarak,adaletin yerine getirilmesi ve gerekli yerlere yapılacak yardım konusunda aralarında Fuzul andlaşması denilen bir andlaşma yaptılar.Bu cemiyette Peygamberimiz de amcaları ile birlikte bulundu.Fahri Kainat Efendimiz,peygamberlikle görevlendirildikten sonra “Bugün İslamda da böyle bir cemiyete davet olunsam,hiç tereddüt etmeden yine icabet ederdim”sözleriyle bu cemiyetin çalışmalarından son derece memnun olduğunu ifade etmiştir.
Peygamber Efendimiz 25 yaşlarına geldiğinde amcası Ebu Talib fakir düşmüş ve vücutcada zayıflamıştı.Kureyşin itibarlı ve şerefli kadınlarından olan Hatice validemiz,daha önce iki defa evlenmiş,kocaları ölünce kendisine büyük bir servet kalmıştı.Bazı kimselere ortaklık ile sermaye vererek,onları ticarete göndermekte idi.Bazı yakınları ona;Hz.Muhammed (SAV)'e biraz sermaye verip,ortaklık teklif ederse kendisi için hayırlı olacağını söylediler.Bunun üzerine Hz.Hatice,zaten doğruluğundan ve güzel ahlakından dolayı herkesin övgü ile bahsettiği,”Muhammed-ül Emin” adı ile de çevresinde ün yapmış olan Peygamber Efendimize büyük bir sermaye vererek ticaret yapmak üzere Şam'a gönderdi.Peygamberimizin çocuk yaşlarında amcası Ebu Talib ile yaptığı yolculuğun aynısını yapıyordu.Bir hikmet tahtında yine Şam'a gitmeden ,Busra'dan ticaret yapmışlardı.Hz.Hatice,Hz.Muhammed (SAV)'in emniyet,dürüstlük ve çalışkanlığına hayran oldu.Daha sonra araya vasıtalar girdi ve evlenmeleri kararlaştırıldı.Nikah,Hz.Hatice'nin amcazadesi Varaka oğlu Nevfel tarafından Hz.Hatice'nin evinde kıyıldı.Ebu Talib ile Varaka birer hitabet söyleyerek,her iki ailenin üstünlük ve meziyetlerin dile getirdiler .Aslında Hz.Muhammed (SAV) ile Hazreti Hatice'nin soyları Kusay'da birleşmekte idi.Nikahtan sonra Peygamberimizin,Hz.Haticenin evine yerleşti.Birbirlerine derin bir sevgi ve saygı ile bağlı idiler.O devirde çok evlilik adet olduğu halde,Pegamber Efendimiz onun üzerine evlenmedi.Ondan sırasıyla Kasım,Zeynep,Rukiye,Ümmügülsüm,Fatıma ve Abdullah adlarında 6 çocuğu oldu.Kasım ile Abdullah küçük yaşta vefat ettiler.Kızları büyüdüler.Resulü Ekrem Efendimiz Zeyneb'i Ebul As.ile,Rukiye ile Ümmügülsüm'ü amcası Ebu Leheb'in oğullarından Utbe ve Uteybe ile Miladi 605 yılında evlendirdi.