Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Sevmenin alameti itaattir. Sevginin derecesi, itaatteki süratle ölçülür. Büyük zatların hiçbir sözünü ikiletmemeli; çünkü ikinci uyarı tehlikedir, üçüncüsü ise felakettir. Birkaç örnek verelim: Şâh-ı Nakşibend hazretleri bir gün talebeleriyle yemek yerken, bir talebesinin uzakta durup yemeğe katılmadığını görür. Çağırıp sebebini sorar. Talebe, (Oruçluyum efendim) der. Şah-ı Nakşibend hazretleri, (Gel şu nafile orucunu boz da, aramıza katıl) diye ısrar eder. Talebe bir kez daha, (Olmaz efendim) deyince, son bir kez daha (Gel, ayrı kalma, Ramazan ayında tutulmuş bir farz oruç sevabı kazanırsın) der; fakat yine razı edemez. Bunun üzerine Şah-ı Nakşibend hazretleri, (Bundan uzak durun, gün gelir bu, Allahü teâlâyı da inkâr eder) buyurur.
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin bir talebesi, memleketine gitmeyi çok ister. Hocasına sorunca, (Hayır, gitme) cevabını alır. Sonra tekrar sorunca yine, (Hayır) cevabını alır. Gitmek için bir daha ısrar edince, Mevlânâ hazretleri bakar ki olmuyor, (Git ama akrabalarından sakın hediye kabul etme) buyurur. Talebe gider; fakat son gün dayanamaz, hediyelerden birini alır ve dergâha döner. Ancak bir de bakar ki, artık ne hocasının feyzi kalmış, ne de arkadaşlarının muhabbeti. Herkes onu farklı bir gözle görmeye başlar ve kazandığı her şeyini kaybeder.
Şems-i Tebrizî hazretleri yaya olarak Şamdan Konyaya doğru yola çıkar. Yolda aç, susuz kalır. Gece olur, yatacak yer de bulamaz. Ne yaparım diye düşünürken, aklına mescidde gecelemek gelir. Yatsıdan sonra duayı biraz uzatır, herkes evine gidince yatar, uyurum diye düşünür. Namaz biter, herkes gider, müezzinle baş başa kalırlar. Şems hazretleri, ibadetini uzatır. Buna canı sıkılan müezzin, biraz hava almak için dışarı çıkınca, o da bir kenarda yatar. İbadeti herhalde bitmiştir diye müezzin içeri girince, onun bir kenarda uyuduğunu görür. Hemen yanına gidip bağırmaya başlar. Olmayınca da tekmelemekle tehdit eder. Şems hazretleri ne kadar yalvarırsa da, razı olmaz ve yaka paça dışarı çıkarır.
Şems hazretleri beş on adım uzaklaşmadan arkada bir gürültü kopar. Müezzin, sanki birisi boğazını sıkıyormuşçasına, nefes alamaz bir şekilde kıvranır. O sırada imam gelince, müezzin son bir gayretle Şems hazretlerini gösterir. İmam durumu anlar ve Şems hazretlerine yetişip, (Efendim, arkadaş bir hata etti, özür diliyor, lütfen affedin de bu durumdan kurtulsun. Bakın ölmek üzere) diye yalvarmaya başlar. Bunun üzerine Şems hazretleri, (İş benden çıktı, bu insan büyükleri üzdü, benim yapabileceğim bir şey kalmadı; ama ben sadece imanla ölmesi için dua edebilirim) buyurur. Kıvranmakta olan müezzin, az sonra kelime-i şehadet getirip vefat eder.
Bunun sebebi şudur: Bir toplum kendilerinde bulunan (iyi davranışlar)ı değiştirmedikçe, Allah onlara verdiği bir nimeti değiştirmez ve şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (ENFÂL-53)
ÖZLÜ SÖZLER
Ezeli ervahta nur-u Muhammedi ile beraber olmaya halvetilik denir.
Adem "ben hata yaptım beni bağışla " dedi, İblis ise" beni sen azdırdın" dedi ya sen!... sen ne diyorsun?
Edep, söz dinlemek ve gönle sahip olmaktır.
Güzelliğin zekatı iffet ve edeptir. (Hz. Ali)
Zeynel Abidin oğlu Muhammed Bakır'a "Ey oğul, fasıklarla cimrilerle yalancılarla sıla-i rahimi terk edenlerle arkadaşlık etme." diye buyurmuştur.
Kemalatın bir ölçüsü de halden şikayet etmemektir.