Kim ölüme hazırlanırsa, huyu güzel olur. İnsan, yalnız ateşte yanmayı düşünse aklı gider, mum gibi olur.
Âmir, vazife verdiği arkadaşa tam güvenmeli. Onun kendisinden daha kabiliyetli, ihlâslı olduğuna inanmalı. Bu zor iştir, ancak çok güzeldir. İşte mümin, böyle olur.
İhtiyaçlar arttıkça, sıkıntılar da artar.
Mürşid-i kâmilin tayin ettiği vekilinden ayrılmak, nifak ve hıyanet alametidir.
Büyüklerin yolu, kimseyi düşman etmeme yoludur.
Ehl-i dünya, zil zurna sarhoşa benzer. Akreple, yılanla beraber yatar kalkar. Zararlı olduklarını bilmez. Nasihat dinlemez. Tevbe etmeye zaman da bulamaz. Ölünce ayılır.
Eshab-ı kiram öyle kimselerdi ki, Peygamber efendimizi bir kere görmekle her ilmi kazandılar. Kumaşın boyayı emdiği gibi... Ve onlara, her kim, hangi fen dalında ne sorduysa, tatmin edici cevaplar aldılar. Öyle ki, hayretten parmaklarını ısırdılar.
Allahü teâlâ bir kulunu severse onu fakih yapar, daha da çok severse onu fıkhı yayıcı yapar.
Büyüklerin üç vasfı: 1- Hocalarını onlardan çok seven yok. 2- Zamanı onlardan iyi değerlendiren yok. 3- Vefalı olmakta onlardan ileri olan yok.
Her an, insan karar veriyor. Bu kararına göre de, sevab veya günah yazılıyor.
İşi bilen değil, peki diyen kıymetlidir.
Eshab-ı kiram, Peygamber efendimize kavuşmanın dışında şeref aramadılar. Kavuşmanın şerefi, şereflerin en yücesidir.
Peygamber efendimiz anlatılmakla, İslamiyet anlatılmış olur.
İnsan, cüzi iradesiyle ne yapıyorsa, neyle meşgulse, alın yazısı odur. Herkes alın yazısının iktizasını [gereğini] yerine getirir.
Büyüklerin kalbi, Cennetin kapısı gibidir. Büyüklerin kalbine giren, Cennete girmiş olur.
Herkes bir sürünün çobanı gibidir. Çoban sürüsünden mesul olduğu gibi, her Müslüman da maiyetinden mesuldür. Bir kişi olsa bile.
Büyükleri dinleyenler rahat ederler, hem dünyada hem de ahirette...
Bir kulun faydasız şeylerle meşgul olması, Allahü teâlânın onu sevmediğinin alametidir.
Güler yüz, tatlı dil, hayâ ve edep, başarılı olmaya sebeptir.
Bir insanın aklının kemali, dünyadan soğumasıyla anlaşılır.
Allah dileseydi, elbette ki sizi birtek ümmet yapardı. Ama O, dilediğini saptırıyor, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzluyor. Yapıp ettiklerinizden mutlaka sorgu-suale çekileceksiniz. (NAHL – 93)
ÖZLÜ SÖZLER
Ezeli ervahta nur-u Muhammedi ile beraber olmaya halvetilik denir.
Adem "ben hata yaptım beni bağışla " dedi, İblis ise" beni sen azdırdın" dedi ya sen!... sen ne diyorsun?
Edep, söz dinlemek ve gönle sahip olmaktır.
Güzelliğin zekatı iffet ve edeptir. (Hz. Ali)
Zeynel Abidin oğlu Muhammed Bakır'a "Ey oğul, fasıklarla cimrilerle yalancılarla sıla-i rahimi terk edenlerle arkadaşlık etme." diye buyurmuştur.
Kemalatın bir ölçüsü de halden şikayet etmemektir.