“ Dünya, ahiretin tarlasıdır.” diye buyuruyor bir hadislerinde Hz. Muhammed (sav) Efendimiz. (Buhari, 7-170, Keşf-ül hafa, c.1- s.170)
İnsan vardır, ahiretini mamur edebilmek için adeta dünyayı terk edip kendisini inzivaya çekmiş gibi yaşar. Böyle bir yaşam tarzı o kişiyi emeline ulaştırır, fakat Hak katında makbul olan yaşam, dünyanın çilesiyle yoğrulup ahreti kazanmaktır. Dünya ahretin tarlası olduğuna göre insan, kendi tarlasını önce sevecek, sonra bu tarlanın taşını, dikenini, yaban otlarını temizleyecek ki hasadı bol ve bereketli olsun.
Dünyayı seviyorum! Çünkü Allah’ın Habib’i Peygamberimizi, O’nun Ehlibeytini, Kur’an-ı Kerim’i okumayı, Allah dostlarını, Mü’minleri, Kâbe’yi tavafı, ibadet etmeyi, Hakk’ı zikretmeyi, Hak dostlarının sohbetlerini, insanlara iyiliği, güler yüzlü ve ahlâk sahibi olabilmeyi hep bu dünyada öğrettiler. Bizler de say ve gayretimiz nispetinde uygulamaya çalışıyoruz inşaallah.
Dünyada bulduk biz bu Beytullah’ı
Dünyada sevdik biz Resulullah’ı
Dünyada okuduk yüce Kuran-ı
Dünya ariflere ganimet şahım.
İnsan bütün bunları yaşarken uygular. Allah’a, Resulüne ve Hak dostlarına tabi olup, O’nların sözlerini kendi hayatına uygular ve “emr-i bil maruf” olarak yaşarsa tarlasını çok güzel işliyor demektir. Yalnız burada gizli bir tehlike var! Tüm bunları yaparken, insan “ben ve bencillik” adına kibre kapılıp ucube düşmesin! Nefsimiz bizleri Allah ile aldatmasın! (bkz. Lokman, 33) ‘Fail Allah’tır’ bilinci ile tüm bunların kendisine Rabbi tarafından ihsan edilen bir lûtuf olduğunu bilsin. İnsan ibadetini karşılığını beklemeden sevgi ile yapsın.
Allah’ı ve Resulullah’ı seveceksen pazarlık etmeyeceksin! Bu büyük küstahlık ve nankörlük olur.
Mü’minler dünyada senle tanıştı
Senin sevgin ile burda bilişti
Aşk-ı muhabbetle sevgiye koştu
Dünya ariflere ganimet şahım.
Ekber-ül Tûrabi
Allah (cc), Kur’an’da “İnsanları ve cinleri, beni bilsinler ve bana kulluk etsinler diye yarat tım.” diye buyuruyor. (Zariyat, 56) Demek ki, Allah’ı bilmek ve O’na kulluk etmek bizlerin farziyeti imiş. (Emr-i bil maruf) Rabbini gerçek manada bilip, tanıyan kişi Şahadet Makamına ulaşır ki, o kişi artık nefsinin arzularına uyup şeytanının kölesi olmaz. Kul olmanın ve kulluğun zevkiyle yaşar. ‘Fail Allah’tır’ inancı onda vücut bulur. Rabbinin sevgisiyle içi, dışı tertemiz olur, mutmainlik müjdesini alır. “Sen Rabbinden razı, Rabbin de senden razı. Haydi, öyleyse abid kullarımla cennetime gir!” (Fecr, 28-30)
İnsan, Rabbinden bu müjdeyi alabilmek için dünya denen bu âlemi fırsat bilip, onun ganimetlerinden mümkün olduğu kadar faydalanmalıdır. Yarın Hak vaki olduğu zaman insanın “keşke” demesinin bir anlamı olmayacak.
Enver Efe
İstanbul, 01.12.2015