Resulullah (sav) namazda omuzlarımıza eliyle dokunur ve: "Düzgün olun! Karışık durmayın, sonra kalblerinize de karışıklık ve ihtilaf girer. Hemen arkama, sizden akıl ve dirayet sahibi olanlar dursun. Sonra tedricen bunları takibedenler, sonra da onları takibedenler dursun" derdi. (Ebu Mes'ud ilave eder: "Bugün sizler ihtilafta çok ilerisiniz.")
Ravi: Ebu Mes'ud el-Bedri
Kaynak: Müslim, Salat 122, (432); Nesai, İmamet 26, (2, 90); Ebu Davud, Salat 96, (674)
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Benim hemen arkama sizden akıl ve dirayet sahipleri dursun. Sonra onları takip edenler, sonra onları takip edenler, sonra da onları takip edenler dursun. Çarşıların karışıklığından sakının.
Ravi: İbnu Mes'ud
Kaynak: Müslim, Salat 123, (432); Ebu Davud, Salat 96, (675); Tirmizi, Salat 168, (228)
Resulullah (sav) ile birlikte (bir gece) namaz kıldım. Soluna duruvermiştim, perçemimden tutarak sağına koydu.
Ravi: İbnu Abbas
Kaynak: Buhari, Ezan 57, 58, 59, 77, 79, İlm 41, Vudu 5, 36, Ezan 161, Vitr 1, Amel fi's-Salat 1, Tefsir, Al
İbnu Mes'ud (ra)'un yanına girmek için kendisinden müsaade istedik. Bize izin verdi. Sonra kalkıp ikimizin arasında namaz kıldı. Sonra da: "Ben Resulullah (sav)'ın böyle yaptığını gördüm" dedi.
Ravi: Alkame ve el-Esved
Kaynak: Müslim, Mesacid 26, (534); Ebu Davud, Salat 71, (613); Nesai, Mesacid 27, (2, 49-50), İftitah 90, (2
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Erkeklerin teşkil ettiği safların en hayırlısı birinci saftır. En kötüsü de en son saftır. Kadınların teşkil ettikleri safların en hayırlısı en son saftır, en kötüsü de en öndekidir."
Ravi: Ebu Hüreyre
Kaynak: Müslim, Salat 132, (440); Ebu Davud, Salat 98, (678); Tirmizi, Salat 166, (224); Nesai, İmamet 32, (
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Ya saflarınızı düzeltirsiniz ya da Allah kalplerinize muhalefet atar - veya yüzlerinize..." demişti.
Ravi: Nu'man İbnu Beşir
Kaynak: Buhari, Ezan 71; Müslim, Salat 127, (436); Ebu Davud, Salat 94, (662, 663); Tirmizi,Salat 167, (227)
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Safları düz kılın, omuzları bir hizaya getirin, aradaki boşlukları kapatın, kardeşlerinizini (sizi düzeltmeye çalışan) ellerine arşı nezaketli olun. Arada şeytan gedikleri bırakmayın. Kim safa kavuşursa Allah ona kavuşur. Kim de saftan koparsa Allah da ondan kopar."
Ravi: İbnu Ömer
Kaynak: Ebu Davud, Salat 94, (666); Nesai, İmamet 31, (2, 93)
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Sizin en hayırlınız, namazda omuzları en yumuşak olandır."
Ravi: İbnu Abbas
Kaynak: Ebu Davud, Salat 94, (672)
Resulullah bir adam gördü, safın gerisinde tek başına namaz kılıyordu. Ona namazını yeniden kılmayı emretti.
Ravi: Vabisa İbnu Ma'bed
Kaynak: Ebu Davud, Salat 100, (682); Tirmizi, Salat 170, (230)
Resulullah (sav), Ashabında bir gerileme görmüştü: "İlerleyin bana uyun. Sizden sonrakiler de size uysunlar. Bir kavm gerilemeye devam eder eder de Allah da onları geriletiverir" buyurdu.
Ravi: Ebu Said
Kaynak: Müslim, Salat 130, (438); Ebu Davud, Salat 98, (680); Nesai, İmamet 17, (2, 83)
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Meleklerin Rabbleri indinde saf tutmaları gibi siz de saf tutmaz mısınız?" Biz: "Melekler nasıl saf tutarlar?" dedik. "Onlar dedi, ön safları tamamlarlar ve safda muntazam dururlar."
Ravi: Cabir İbnu Semüre
Kaynak: Müslim, Salat 119, (430); Ebu Davud, Salat 94, (661); Nesai, İmamet 28, (2, 92)
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Eğer birinci safta ne olduğunu bilseydiniz, mutlaka kur'a çekilirdi."
Ravi: Ebu Hüreyre
Kaynak: Müslim, Salat 131, (439)
Resulullah (sav) buyurdular ki: "İmam, kendisine uyulmak için meşru kılınmıştır. Öyleyse o tekbir getirdi mi siz de tekbir getirin. Rükuya gidince siz de rükuya gidin." "Semi'allahu li-men hamide" (Allah kendisine hamdedeni işitir) deyince "Allahümme Rabbena leke'l hamd" (Ey Rabbimiz hamdler sanadır) deyin. O ayakta namaz kılarsa siz de ayakta kılın, oturarak kılarsa siz de hepiniz oturarak namaz kılın."
Ravi: Ebu Hüreyre
Kaynak: Buhari, Ezan 74, 82; Müslim, Salat 86-89, (414-417); Ebu Davud, Salat 69, (603, 604); Nesai, İftitah
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Sizden biri, rüku ve secdede başını imamdan önce kaldırdığı zaman Cenda-ı Hakk'ın, (Kıyamet günü) başını, eşek başına veya suretine çevire(rek dirilte)ceğinden korkmaz mı."
Ravi: Ebu Hüreyre
Kaynak: Buhari, Ezan 53; Müslim, Salat 114, (427); Ebu Davud, Salat 76, (623); Tirmizi, Salat 409, (682); Ne
Başını imamdan önce kaldırıp indiren kimsenin alnı şeytanın elindedir.
Ravi: Ebu Hüreyre
Kaynak: Muvatta, Salat 57,(1,92)
Biz Resulullah (sav) ile birlikte namaz kılarken, o "semi'allahu li-men hamideh" deyince, bizden kimse, Resulullah (sav) alnını yere koyuncaya kadar, sırtını eğmezdi.
Ravi: Bera
Kaynak: Buhari, Ezan 52, 91, 133; Müslim, Salat 198, (474); Ebu Davud, Salat 75, (620, 621, 622); Tirmizi, S
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Bir kimse, namazdan tek rek'ati imamla kılabilmişse, namazın tamamını beraber kılmış gibi olur."
Ravi: Ebu Hüreyre
Kaynak: Buhari, Mevakitu's-Salat 29; Müslim, Mesacid 162, (607)
Ebu Davud'un bir diğer rivayetinde şöyle gelmiştir: "Siz namaza gelince biz secdede isek hemen secdeye katılın, fakat onu (rek'at veya başka) bir şey saymayın, tek rek'ate kavuşan namaza kavuşmuş sayılır."
Ravi: Ebu Hüreyre
Kaynak: Ebu Davud, Salat 156, (893)
Muvatta'nın rivayetinde şöyledir: "Rek'ate kavuşan secdeye kavuşur. Kim Fatiha'ya yetişemezse, pek çok hayrı kaçırmış demektir."
Ravi: Ebu Hüreyre
Kaynak: Muvatta, Vukütu's-Salat 18, (1, 11)
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Siz mescide geldiğiniz(de cemaatle namaza başlanmış ise), imam (kıyam, rüku, secde, kuud) hangi hal üzere olursa olsun hemen uyun ve yapmakta olduğunu yapın."
Ravi: Ali ve Mu'az
Kaynak: Tirmizi, Salat 414, (591); Ebu Davud, Salat 28, (506)
Huzeyfe (ra) Medain şehrinde yüksekçe bir yerde durarak cemaate imam olmuştu. Ebu Mes'ud kamisinden tutarak onu çekti. Namazdan çıkınca, Ebu Mes'ud: "İnsanların bundan men edildiklerini bilmiyor musun?" dedi. Öbürü: "Evet, ancak siz beni (gömleğimden tutup) çekince hatırladım!" dedi.
Ravi: Hemmam İbnu'l'Haris
Kaynak: Ebu Davud, Salat 67, (597)
Sehl İbnu Sa'd'a bir grup insan Hz. Peygamber (sav)'in minberinin hangi ağaçtan yapıldığı hususunda münakaşa etmek üzere geldiler. Sehl: "Ben onun hangi ağaçtan yapıldığını, kimin yaptığını, Efendimiz (sav)'ın hangi gün üzerine oturduğunu biliyonum" dedi ve açıkladı: "Resulullah (sav) Ensardan falanca kadına bir adam gönderdi: "Marangoz kölene söyle, bana ahşaptan münasib bir şey yapsın da üzerine çıkıp halka hitabette bulunayım"" dedi. Köle de O'na şu üç basamaklı şeyi imal ediverdi. Sonra Resulullah (sav), bunun şu yere konmasını emretti. Mezkur minber, el-Gabe'nin ılgın ağacından yapılmıştır. Resulullah (sav) minberin üzerine çıkıp namaza durdu ve tekbir getirdi, cemaat de O'nunla birlikte arkasından tekbir getirdi. Sonra rükuya gitti, sonra geri geri gelerek minberden indi ve minberin dibinde secde yaptı,sonra namazdan çıktı, sonra halka yöneldi ve: "Ben bunu, bana uymanız ve namazımı bilmeniz için yaptım" buyurdu.
Ravi: Ebu Hazım İbnu Dinar
Kaynak: Buhari, Salat 64, 18, Cuma 36, İ'tikaf 32, Hibe 3; Müslim, Mesacid 44, (544); Ebu Davud, Salat 221,
Resulullah (sav) geceleyin duvarları alçak olan hücresinde namaz kılardı. Halk bu sebeple Aleyhissalatu Vesselam'ın karaltısını (siluetini) görürdü. Böylece onlar da kalkıp geceleyin, O'na uyarak (Onunki gibi namaz kıldılar. Sabah olunca bu durumu konuştular. Resulullah (sav) ikinci gecede de kalktı, halk da aynı şekilde yaptı. Üçüncü gece de aynı şey tekerrür etti. Bundan sonra Resulullah oturdu ve çıkmadı. Sabah olunca durumu medar-ı bahs ettiler, sebebini sordular. Efendimiz şu cevabı verdi: "Gece namazının sizlere farz olmasından korktum."
Ravi: Aişe
Kaynak: Buhari, Ezan 80, Libas 43; Ebu Davud, Salat 243, (1126)
Resulullah (sav) buyurdular ki: "İkametin okunduğunu duydunuz mu namaza yürüyün. Sakin ve vakur olmayı unutmayın. Sakın koşuşmayın. Yetiştiğiniz yerden kılın, kaçırdığınız kısmı tamamlayın."
Ravi: Ebu Hüreyre
Kaynak: Buhari, Ezan 23, Cuma 18; Müslim, Mesacid 151, (602); Muvatta, Salat 4, (1, 68-69); Ebu Davud, Salat
Resulullah (sav)'ı işittim, kadınlara diyordu ki: "Sizden kim Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsa, erkekler başlarını kaldırıncaya kadar başını yerden kaldırmasın, böylece erkeklerin avretlerini görmekten korunmuş olur."
Ravi: Esma Bintu Ebi Bekr
Kaynak: Ebu Davud, Salat 146, (851)
Resulullah (aleyhissaldtu vessel&m) bize, içinde Kur'an'm cehren okunduğu bir namaz kıldırdı. Namazda kıraatta bir iltibasta bulundu. Namazdan çıkınca yüzünü bize çevirdi ve: "Kıraati cehren okuduğum zaman siz de okuyor musunuz?" diye sordu. Bazılarımız: "Evet bunu yapıyoruz!" dediler. Resulullah (sav): "Sakın ha! Ben kendi kendime: "Kim, ben okurken okuyarak benden okumayı kapmaya çalışıyor?" diyordum. Kur'an'ı cehren okuduğum zaman, Kur'an'dan Fatiha hariç hiçbir şeyi okumayın" buyurdular.
Ravi: Ubadetu'bnu's-Samit
Kaynak: Ebu Davud, Salat 136, (823, 824); Tirmizi, Salat 232, (311); Nesai, İftitah 29, (2,141)
Resulullah (sav) öğle namazına durdu. Bir adam da arkasında Sebbihisme Rabbike'l-A'la suresini okumaya başladı. Resulullah (sav) namazdan çıkınca: "Kimdi okuyan?" diye sordu. Adam: "Bendim!" dedi. Bunun üzerine: "Hakikaten anladım ki biriniz bunu benden cezbedip aldı."
Ravi: İmran İbnu Husayn
Kaynak: Müslim, Salat 47, (398); Ebu Davud, Salat 138, (828); Nesai, İftitah 27, 28, (2,140-141)
Resulullah (sav) namazda (cehri olarak) kıraatte bulunuyordu. Bir kısmını okumayı terketti. (Namazdan sonra, cemaatten) bir adam: "Ey Allah'ın Resulü, şu şu ayetleri okumayı terkettiniz!" dedi. Resulullah: "Niye bana hatırlatmadın?" buyurdular. (Bir rivayette şu ziyade gelmiştir: "(Adam)... ben onların neshedildiğini zannetmiştim.")
Ravi: Müsevver İbnu Yezid el'Maliki
Kaynak: Ebu Davud, Salat 163, (907)
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Ey Ali, namazda (takılırsa) imamı açma!"
Ravi: Ali
Kaynak: Ebu Davud, Salat 164, (903)
Bişr İbnu Mihcan babasından anlattığına göre, babası (Mihcan) Resulullah (sav)'ın meclisinde idi. O sırada namaz için ezan okundu. Resulullah (sav) kalktı, namaz kıldı ve döndü. Mihcan hala yerindeydi. "Herkesle beraber namaz kılmana mani olan şey nedir, sen müslüman değil misin?" diye sordu. Mihcan: "Elbette müslümanım, ancak ben ailemle namazımı kılmıştım!"dedi. Efendimiz: "Mescide geldiğin zaman namaza kalkılırsa kılmış bile olsan cemaatle birlikte sen de katl." buyurdu.
Ravi: Bişr İbnu Mihcan
Kaynak: Muvatta, Salatu'l-Cema'a 8, (1, 132); Nesai, İmamet 53,(2,112)
Anlattığına göre, bir adam kendisine sordu: "Ben evde namazımı kılıp sonra da imamla namaza yetişiyorum; onunla da namaz kılayım mı?" "Evet" deyince adam tekrar sordu: "Peki, bunlardan hangisini (farz olan) namazım yapayım?" "Bu senin elinde mi?" dedi, "bu Allah'a kalmıştır, dilediğini (asıl farz olan) namazın yerine sayar!"
Ravi: İbnu Ömer
Kaynak: Muvatta, Salatu'l-Cema'a 9, (1, 133)
Süleyman Mevla Meymune'nin İbnu Ömer (ra)'den naklettiğine göre, İbnu Ömer şunu anlatmıştır: "Resulullah (sav) buyurdular ki: "Bir günde aynı namazı iki sefer kılmayın."
Ravi: Süleyman Mevla Meymune
Kaynak: Ebu Davud, Salat 68, (579); Nesai, İmamet 56, (2,114)
İbnu Ömer (ra) diyordu ki: "Kim akşamla sabahı kılar sonra da bu namazlarda imama yetişirse, onlara dönmesin."
Ravi: Nafi'
Kaynak: Muvatta, Salatu'l-Cema'a 12, (1, 133)
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Namaz için ikamet okununca farzdan başka namaz yoktur (kılınmaz)."
Ravi: Ebu Hüreyre
Kaynak: Müslim, Müsafirin 63, (710); Ebu Davud, Salat 294, (1266); Tirmizi, Salat 312, (421); Nesai, İmamet
Hz. Ömer (ra), mescide geldiği vakit, cemaat namazı kılmış ise hemen farza başlardı, ondan önce başka namaz kılmazdı.
Ravi: Rebia İbnu Ebi Abdirrahman
Kaynak: Muvatta, Kasru's-Salat 75, (1, 168)
Resulullah (sav) buyurdular ki: "İmam namazı kılıp teşehhüdü tamamladıktan sonra, selam vermezden önce hades vaki olsa (yani abdesti bozulsa), namazı tamamlanmıştır, namazını tamamlayan cemaatteki diğer kimselerin namazı da tamamlanmıştır."
Ravi: Abdullah İbnu Amr İbni'l-As
Kaynak: Ebu Davud, Salat 74, (617); Tirmizi, Salat 300, (408)
Resulullah (sav) buyurdular ki: "(imamlar) sizin için kılarlar. Doğru kılarlarsa (sevabı) sizedir. Hatalı kılarlarsa (sizin namazınızın sevabı) sizedir, hata onların aleyhlerinedir."
Ravi: Ebu Hüreyre
Kaynak: Buhari, Ezan 55
Çünkü yeryüzünde dolaşan canlıların Allah katında en kötüsü anlamayan ve düşünmeyen sağırlarla dilsizlerdir. (ENFÂL-22)
ÖZLÜ SÖZLER
Ezeli ervahta nur-u Muhammedi ile beraber olmaya halvetilik denir.
Adem "ben hata yaptım beni bağışla " dedi, İblis ise" beni sen azdırdın" dedi ya sen!... sen ne diyorsun?
Edep, söz dinlemek ve gönle sahip olmaktır.
Güzelliğin zekatı iffet ve edeptir. (Hz. Ali)
Zeynel Abidin oğlu Muhammed Bakır'a "Ey oğul, fasıklarla cimrilerle yalancılarla sıla-i rahimi terk edenlerle arkadaşlık etme." diye buyurmuştur.
Kemalatın bir ölçüsü de halden şikayet etmemektir.
En güzel keramet gönlü masivadan arındırmaktır.
Alem-i Berzah insanın kendisidir.
Zahir ve batının karşılığı aşk-ı sübhandır.
Mutaşabih ayetler ledünidir.
Ölüm ve cehennem korkusu Hak'ka dost olmayanlar içindir.
Şartlanmalardan ve önyargılardan arınmadan kimse masum olamaz.
Uzlaşmak için bahane arayan düşman zıtlaşmak için bahane arayan dosttan daha iyidir.
Baki hakikatler fani merkezli inşa edilemez.
Her zorluğun çözümü sevgidir.
Allah var gayrı yok sevgi var dert yok.
Allah de ötesini bırak.
Sorunları erteleyen ve örten değil çözüm üretip sorunları çözen olmalıyız.
Kişinin irfanı kemalatı nispetinde şeytanı da nefsinin şiddetinde olur.
Kötü huylardan kurtulmanın en keskin yolu ilahi aşka yanmaktır.
Mücevherden sarraf olan anlar, başkası bilemez. Ne fark eder kör için elmas da bir, cam da bir. Eğer sana bakan kör ise sakın sen kendini cam sanma.(Mevlana)
Kendini oldum ve doğru zannedenler kendileri gibi düşünmeyenlerden rahatsız olurlar.
Eflatun'a dediler ki "Ne kadar çok çalışıyorsun". O da dedi ki "hayır ben sevdiğim işi yapıyorum"
Allah kuluna sevdirdiği her işi kuluna kolaylaştırır.
Kurtuluş hidayete tabi olanlar içindir. Selam olsun hidayete tabi olanlara.
Tevhid-i Ef-al meratibi ihvanın kendi gerçeğine seyir haritasıdır.
Kişi ilk önce kendisinin arifi olacak ki Rabbinin arifi olabilsin.
İnanmak başka şey, teslim ve tabii olmak başka şeydir.
Kalıcı dostluklar edinin.
İhvan gibi yaşa, gerisine karışma.
Mutlu insan başkalarının mutluluğu için yaşayandır.
İslam dini istişare esaslıdır.
Allah için affet, Allah için paylaş.
İhvanlığını işine göre değil, işini ihvanlığına göre ayarlayacaksın.
Kul, iradesini Allah’a teslim edendir.
Hakk'ı hatırladığımız unuttuğumuzdan fazla olsun.
"Olacağım" diyene engel yok, "olmayacağım" diyene bahane çok.
Ben merkezli değil, biz merkezli olun.
Dervişçe yaşamak, tevhitçe yaşamaktır.
Yaptığınızı azimle yapın, hırs ile yapmayın.
Kullukta devamlılık esastır.
Önce emin insan olmalıyız.
Derviş, halinden belli olmalıdır.
Beşeriyet kemalâtın hammaddesidir.
Mükemmeliyet istikamette daim olmaktır.
İnsanın cismi arza, ruhaniyeti semaya mensuptur.
Yaradılış farziyetimiz hakkı bilmektir.
Hakk'ı tanımanın ön şartı Resulûllah’ı tanımaktır.
İnsanın sırrında Allah’ın sonsuzluğu vardır.
Kulluğa bahane yok değer üreteceksiniz.
Şikayet, Mevla’ya hürmetsizliktir.
Kulluk adına yapmadıklarımıza hiçbir bahane geçerli olmayacak.
Bu âleme kavga için gelmedik.
Telkin öncelikle bizim nefsimize olmalıdır.
İnsan, Allah’ın sırrı Allah da insanın sırrıdır.
Varlığımızın sebebi zuhuru, Cenab-ı Resulûllah’tır.
Kullukta teslimiyet “Rağmen” olmalıdır.
Kazası olmayan tek şey hayatımızdır.
Sevgi dışındaki bütün hallerde zorluk vardır.
Nefsinde mevsimi hazan olanın, gönül mevsimi bahar, Ahireti bayram olur.
Hayat yaşamak, yaşamaksa sevmektir.
En güzel keramet istikamet üzere olmaktır.
Kişinin Rabbini tanıması için kendini tanıması lazım.
Hakk’ı ancak Mirat-ı Muhammet’ten görebiliriz.
İnsanı Hakk’ta sonsuzlaştıran ve yaşatan, sevgidir.
Sevgi bütün yaratılanların varoluş mayasıdır.
Sevgisiz olan her mekân ve mahâl mundardır.
Sevgi Allah için yanmak ve olmaktır.
Allah’ın ve Resulullah’ın sevgisi ile yanmayan gönül hamdır, ahlâttır.
Hakikat ehlinin sermayesi aşk-ı sübhandır.
Talepte kararlılık, kararlılıkta da sabır esastır.
Kullukta edebi olmayanın Hak’ta izzet bulması mümkün olamaz.
Hikmetleri seyretmenin tek şartı, tecellilere karşı sabırlı olmaktır.
Kişi yaşamış olduğu imtihanları aşabildiği kadar tekâmül etmiş olur.
Aslında bize zor gelen tecelliler, bizim için ikramdır.
Kulluğun esasında yap denileni yapıp sonucuna da razı olmak vardır.
Bütün kâinat, kişinin kendi hakikatine misaldir.
Öncelediğimiz Allah ve Resûl’u olmalı. Ertelediğimiz ise nefsimizin arzu ve istekleri olmalıdır..
Dervişi tekâmül ettirecek olan iştiyakı, kendine olan telkini, ve gayretindeki kararlılığıdır.
Her günü yaşamak, her günü diğer günden farklı bir alana taşımak için biz bugünün talebesiyiz.
Hatasını kabul edip hatasından dönen kul hayırlı kuldur.
Hedefi olmayanın istikameti de olmaz.
İhvan ne dünle ne de yarınla zaman kaybedecek sadece anını ve gününü değerlendirecek.
İhvanlık, halde örnek olmaktır.
Aile yaşantımızla, tecellilere olan tepkilerimizle, kişilerle olan ünsiyetimizle, her halimizle hele hele de ibadete olan düşkünlüğümüzle fark edilmeliyiz.
Cenab-ı Resûlullah’ın tezahür etmediği hiçbir mekân, Hak katında şerefli olamaz.
İbadet etmenin hoşnutluğunu yaşarken bu hoşnutluğu, ibadet etmeyenlere karşı bir üstünlük saymadan fail Allah'tır zevkiyle yaşamalıyız.
Kıyas, şeytani sıfatlardandır.
Karşımızda gördüğümüz eksikliği önce kendimizde tetkik etmeliyiz.
Hiç kimse kendi gerçeğine olan seyrine mürşitsiz yol bulamaz.
Baki olabilmenin, sonsuzluğa ulaşabilmenin tek şartı; Hak ile Hak olmak Hak’ta ölüp Hak’ta dirilmektir.
Hayata ders veren değil de hayattan ders alan talip olmalıyız.
Anlayan ve öğrenen olmalıyız.
Anladığını genişleten, hayatına uyarlayan olmalıyız.
Tasavvuf önce şeriat-ı Muhammediye ile yaşanır.Sonra hakikat-ı Mahmûdiye ile hikmetler talim edilir.
Bir meselenin görevlisi olmak ayrı şeydir, gönüllüsü olmak ayrı şeydir.
Ehl-i ihvanla konuşularak halledilmeyecek hiçbir mesele olmamalıdır.
Hak dostları bir araya geldikleri zaman bakışmaları bile muhabbettir.
İhvanlığın dört ana esası vardır; ihlas, şecaat, cesaret ve cömertliktir.
Hayatın tamamında, her adımda, her bir nefeste; bir tuzak, bir imtihan vardır.
Gönül, Rahman ile coşarsa; kişi karşılaştığı her türlü tecelliye sabır ve tefekkür ile mukavemet gösterir.
İhvan, ne Dünya ne de ahiret beklentisi olmaksızın kulluğunu fi-sebilillah yaşamalıdır.
Kur’ân'ı öğrenmeye, okumaya, okutmaya, anlamaya ve yaşamaya çalışalım.
İslam, yap denileni yapmak; yapma denilenden uzak durmaktır.
Kulluğunu yarına erteleyenin Allah sevgisi yeterli değildir.
Tekâmül etmek için sürekli gayret halinde olmalıyız.
İnsana olan sevgisizlik Allah’a olan sevgisizliktir.
Allah’a vuslat ancak Aşk-ı sübhan ile olur.
Hak’ta bâki olabilmek için kayıtsız şartsız teslim olmalıyız.
Dilimizde zikrullah ile gönlümüzde her daim muhabbetullah ile inşa olmaya çalışmalıyız.
Şeriatın ihlâl olduğu yerde hakikat olmaz.
Her türlü tecelliden istifade edecek kadar arif,hiçbir zorluktan yılmayacak kadar da dirayetli olalım.
Arif olan baktığı her zerreden, karşılaştığı her tecelliden kendisine istikamet arar.
Ehl-i ihvan hatasında ve günahında ısrar etmeyen ve tövbesinde aceleci davranandır.
Âşık maşukundan gelen cefalardan haz duymazsa gerçek aşık olamaz.
Kendisindeki gayrilikten arınan insan için dışarıda ve içeride gayri olan hiçbir şey kalmaz.
Kişinin samimiyeti, sadakati ve sevgisi ona istikamet verir.
Bizden istenilen öncelikle safiyet, samimiyet ve sadakattir.
Ehl-i ihvan öyle bir kristalize olacak, safiyet kazanacak, kendi benliğinden öyle bir sıyrılıp latifleşecek, şeffaflaşacak, kendine ait bir renk zan düşünce ve duygu kalmayacak ki Allah’ın boyasıyla boyansın yani Resûlullah’ın haliyle hallenmiş olsun.
Gayret, kulluğun esasıdır.
Biz bildiklerimizle amel edelim. Bilmediklerimiz, bize bildirilecektir.
Her Ehl-i ihvan bulunduğu cemiyette fark edilmelidir.
Bizim sabrımıza, bize kötülük yapanların şahitlik etmesi lazım.
Asli maksadımız, nefsimizi ve Rabbimizi tanımaktır.
Gayret etmeyen kişiden kâmil insan olmaz.
İhvan, kendi hakikatine seyri sülük ederken hem dünyasını hem de ukbâsını saadete erdirmiş olur.
Muhabbetimiz Resûlullah’ın ve Ehl-i Beyt’in muhabbeti, davamız Hak davası olsun.
Eğer insan Rahman’ın aynası olacaksa yansıtıcılığının çok net,arı ve duru olması lazımdır.
Eğer bir olumsuzlukla, zorlukla karşılaşıyorsak, bu bizim olumsuzluluğumuzdandır.
Arz ve semada her ne olursa insan ile ilişkilidir.
Sözümüzün ilk müşterisi kendi kulağımız olmalıdır.
İslâm şahitlik ile başlar, şuhut ile yaşanır. Ve yine şahitlik ile kemal bulur.
Hangi başarı vardır ki uğraşsız gayretsiz ve gönülsüz zuhura gelsin.
Aşığın ölümü Hakk’ta vuslat, sonsuzluğa uyanmak ve sonsuzluğu yaşamak olur.
Artık etrafımızla ve kendimizle olan kavgamızı bitirip, sevgiyle nefes almanın gayretinde olmalıyız.
Kişinin kararlılığı tecellilere gösterdiği mukavemeti kadardır.
Aşık hep maşukundan söz etsinler, hep ondan konuşsunlar ister; zaten gayrı şeyler aşığı rahatsız eder.
Kişi mutmain olmadıkça kulluğunda, dostluğunda hep hüsrandadır.
Cemal aşıkları için gayri olan her şey haramdır.
Zikrin esası namazdır, muhabbetullahdır.
İhvan, hayatın tamamında Rahman’ın iradesi altında yaşamaya dikkat ve özen göstermelidir.
Her şeye rağmen seveceğiz
Her şeye rağmen hizmette gayretli olacağız
Kulluk, içinde Rabbi'nden başkasını bulundurmayan, gayrilerden boşalmış hiçlik makamıdır.
Hayatın ve kulluğun emanetçisi olduğumuzu, bu emaneti taşımamız ve ehline teslim etmemiz gerektiğini hatırdan çıkartmamalıyız.
Hayatı hep Hakkça yaşamanın gayretinde olmalıyız.
Hayat, bizi kullukta belirli bir kıvama taşımak içindir.
Kendine gafil olan, Allah’a arif olamaz.
Her varlık Hakk'tandır ve Hak ile kaimdir.
Bütün masivalardan arınmak, “ölmezden önce ölmek” Hak’ta ebed olmak; olağanüstü bir azim ve gayret ister.
Kişinin kararlılığı, cesareti, azmi ve sevgisi bir arada tekmil olursa; kişinin önünde aşamayacağı engel ve mâni olmaz.
Talibin âli ve en yüce değerlere ulaşabilmesi, Allah ve Resûlu’ne olan muhabbeti, sevgisi ile orantılıdır.
Hedefimiz ve gayemiz, bugün tevhid noktasında Allah’ı Resulullah’ı ve Ehl-i Beyt’i dünden daha farklı idrak etmek ve yaşamaktır.
Tevhid adına bize yapılan teklifatın tamamını yaşamak, bizi kendimize döndürmek ve kendi hakikatimizle tanıştırmak içindir.
Tevhid meratiplerindeki yaşam talimlerinin tamamı, bizi kendi ruh derinliğimizdeki iç potansiyelimizden istifade ettirmek adınadır.
İhvanın bilip, yapmak isteyip de yapamamasının sebebi kendisinde yetersiz olan kararlılığı, gayreti ve talebidir.
Cenab-ı Resûlullah’ın tezahür etmediği hiçbir mekân, mükerrem ve münevver olamaz.
Hiç kimse kendi gerçeğine olan seyrinde mürşitsiz yol kat edemez.
Kulluk adına yaşanılacak ne kadar âli değerler varsa, bunların tamamı ancak mürşid-i kâmilin nezaretinde ve refakatinde yaşanılabilir.
Bâki olabilmenin, sonsuzluğa ulaşabilmenin tek şartı; Hak ile Hak olmak, Hakk’ta ölüp Hakk’ta dirilmektir.
Yaşadığımız ne tür olumsuzluk olursa olsun, bizim hedefimize olan iştiyâkımızı arttırmalıdır.
Her türlü olumluluk ve olumsuzluktan istifade eden olalım.
Ehl-i ihvan hiçbir zaman olumsuzluk adına hesap yapmamalıdır.
İhvan, kendisini yargılayan, kendisini öz eleştiriye açık tutan ve kendini kemâle taşıyan olmalıdır.
İhvan, ancak telkin edilen hikmetli sözleri, hadisleri ve ayetleri yaşantısına uyarlayarak gayretinde istikamet bulabilir.
Kim hidayeti dilerse hidayete ulaşacak; kim hidayete ulaşmak istemezse Rahmân da ona hidayet etmeyecek.
İnancı olmayanın istikameti olmaz.
İnsan-ı asli Allah’ın aynasıdır.
Nurun olduğu yerde zulüm, dinin olduğu yerde kin, sevginin olduğu yerde nefret olmaz.
Ehl-i ihvan demek arif olan gerçeklere eren demektir.
Herkes tercihinden yönelişinden meyil ve rızasından sorumludur.
Nimete ulaşmak için mutlaka hizmete talip olmalıyız.
İhvan düşünmekle, keşfetmekle ve gayret ile kemâlat bulur.