Ben Hz. Ömer (ra)'i Haceru'l-Esved'i öperken gördüm. Onu hem öptü, hem de: "Biliyorum ki sen bir taşsın, ne bir faydan ne de zararın vardır. Ben Resulullah (sav)'ı seni öper görmeseydim, seni asla öpmezdim" dedi."
Ravi: Abis İbnu Rebia
Kaynak: Buhari, Hacc 50, 57, 60; Müslim, Hacc, 248, 120; Muvatta, Hacc 36, (1367); Tirmizi, Hacc 37, (860);
Ben Resulullah (sav)'ı Kabe'den sadece iki rüknü öperken gördüm, bunlar da iki rükn-i Yemani'dir.
Ravi: İbnu Ömer
Kaynak: Buhari, Hacc 59; Müslim, Hacc 242, (1267); Ebu Davud, Menasik 48, (1874); Nesai, Hacc 156, (5, 231-2
Ben, şu iki Yemani rükne ve Haceru'l-Esved'e Resulullah'ın istil^m ettiğini göreliden beri rahat halde de olsam, sıkışık halde de olsam istilamda bulunmayı hiç terketmedim.
Ravi: İbnu Ömer
Kaynak: Buhari, Hacc 60; Müslim, Hacc 245, (1268)(54)
Ben İbnu Ömer (ra)'i (tavaf yaparken gördüm. Haceru'l-Esved'i) eliyle istilam ediyor, sonra da elini öpüyürdu.
Ravi: Nafi'
Kaynak: Buhari, Hacc 60; Müslim, Hacc 246, (1268)
Resulullah (sav), (tavafın) her şavtında rükn-i Yemani ve Haceru'l-Esved'i istilam etmeyi terketmezdi.
Ravi: İbnu Ömer
Kaynak: Ebu Davud, Menasik 48, (1876); Nesai, Hacc 156, (5, 231)
Bir adam İbnu Ömer (ra)'e Haceru'l-Esved'i istilam etme hususunda sormuştu. Şu cevabı aldı: "Ben, Resulullah (sav)'ın onu hem istilam eder, hem de öper gördüm." Adam tekrar sordu: "Pekala, sıkışacak olsam, bana galebe çalacak olsalar, (ne yapayım)?" İbnu Ömer (ra) kızgın bir eda ile: "Soruşu Yemenide batasıca, Resulullah (sav)'ı onu hem istilam eder, hem öper gördüm."
Ravi: İbnu Ömer
Kaynak: Buhari, Hacc 60; Nesai, Hacc 155, (5,231)
Amr İbnu Şuayb babası tarikiyle bildiriyor: "Abdullah'la -ki babasıdır- tavafta bulundum. Kabe'nin arka kısmına gelince: "istiazede (sığınmada) bulunmuyor musun?" dedim. "Ateşten, Allah'a sığınırım!" dedi ve yürüdü. Haceru'l-Esved'e kadar gelip istilamda bulundu. Rükn ile kapı arasında (Mültezem'de) durarak göğsünü, yüzünü, kollarını ve avuçlarını şöyle yamadı -onları iyice açarak gösterdi- ve sonra: "İşte Resulullah'ı aynen böyle yaparken gördüm!" dedi."
Ravi: Amr İbnu Şuayb
Kaynak: Ebu Davud, Menasik 55, (1899)
Ben Hz. İbnu Abbas ve Hz. Muaviye (ra) ile birlikte idim. Muaviye (ra) hazretleri her rükne uğradıkça istilamda bulunuyordu, İbnu Abbas (ra) kendisine: "Resulullah (sav) sadece Haceru'l-Esved ve Rüknu'l-Yemani'den başka yeri istilam etmezdi" dedi. Hz. Muaviye şu cevabı verdi: "Beytullah'tan hiçbir şey ihmal edilmez." İbnu'z-Zübeyr bütün rükünlere (köşelere) istilamda bulunurdu.
Ravi: Ebu't-Tufeyl
Kaynak: Buhari, Hacc 59; Müslim, Hacc 247, (1269); Tirmizi, Hacc 35, (868)
Tavus merhumu (tavaf yaparken) gördüm. Rükne gelince (Haceru'l-Esved) üzerinde izdiham bulursa sıkışıklık yapmaz, geçer giderdi; boş ve müsait bulursa üç sefer öperdi. Sonra şunu söyledi: "Ben İbnu Abbas (ra)'ı aynen böyle yaparken gördüm." İbnu Abbas da: "Hz. Ömer (ra)'i aynen böyle yaparken gördüm" dedi. Hz. Ömer (ra) de: "Ben Resulullah (sav)'ı böyle yaparken gördüm" dedi.
Ravi: Hanzala İbnu Ebi Süfyan İbni Abdirrahman
Kaynak: Nesai, Hacc 148, (5, 227)
Resulullah (sav) İbnu Avf (ra)'a: "Ey Ebu Muhammed! Rüknü'l-Esved'i nasıl istilam ettin?" diye sordu. İstilam ettim ve bıraktım!" deyince, Resulullah (sav): "Doğru yapmışsın" dedi.
Ravi: Urve İbnu'z-Zübeyr
Kaynak: Muvatta, Hacc 113, (1, 366)
Kendisine Hz. Aişe (ra)'nin: "Hicr'ın bir kısmı Beytullah'tan değildir" dediği haber verilince şunu söyledi: "Allah'a kasem olsun, şayet Aişe bunu Resulullah (sav)'tan işitmiş ise, kanaatim o ki, Resulullah (sav) şu iki rüknün istilamını, bunlar Beyt'in temelleri üzerinde olmadıkları için terketmiş olmalıdır. Keza halk da bu sebeple tavafı Hıcr'ın gerisinden yapmaktadır."
Ravi: İbnu Ömer
Kaynak: Ebu Davud, Menasik 48, (1875)
İbnu Ömer (ra) iki rükne geldiği zaman (öpmek için) bunlar üzerine abanır, sıkışıklık yapardı. Kendisine: "Ey Ebu Abdirrahman," dedim, "sen Resulullah'ın diğer ashabının hiçbirinde görmediğim şekilde bu rükünlere abanıp sıkışıklık yapıyorsun (sebebi nedir)?" Bana şu cevabı verdi: "Ben böyle yapıyorsam, Resulullah (sav)'dan şunu işittiğim içindir: "Bu iki rüknü meshetmek günahlara kefarettir." Keza Resulullah (sav)'dan şunu da işittim: "Kim şu Beytullah'ı bir hafta boyu tavaf eder ve sayarsa bir köle azad etmek gibidir." Keza şunu da söylediğini işittim: "Kişi tavaf için bir ayağını koyup diğerini kaldırdıkça her adımı sebebiyle Allah onun bir hatasını siler ve bir sevap yazar."
Ravi: Ubeyd İbnu Umeyr
Kaynak: Tirmizi, Hacc 111, (959); Nesai, Hacc 134, (5, 221)
Mültezem, rükn ile kapı arasıdır.
Ravi: Abdullah İbnu Abbas
Kaynak: Muvatta, Hacc 81, (1, 424)
Bir adamın şöyle söylediğini işittim: "Resulullah (sav) Ömer İbnu'l-Hattab (ra)'a: "Ey Ebu Hafs, sende fazla kuvvet var. (Haceru'l'Esved'i öpeceğim diye) zayifa eziyet vermeyesin. Rüknü boş görürsen yanaşarak istilam et, değilse tekbir getirip geç" dedi. Sonra adam şunu söyledi: "Hz. Ömer (ra)'in bir adama şunu söylediğini işittim: "İnsanlara fazla kuvvetinle eziyet verme." [Rezin'in ilavesidir. Bu rivayeti Şafii hazretleri Müsned'inde (2, 43) kaydetmiştir. Ahmed İbnu Hanbel'in Müsned'inde, hadisi bizzat Hz. Ömer rivayet eder (1, 23)]
Ravi: Abdurrahman İbnu Avf
Kaynak: Rezin
İbnu Ömer (ra) her yedide iki rek'at namaz kılardı.
Ravi: Nafi'
Kaynak: Buhari, Hacc 69; Muallak (senetsiz) olarak kaydetmiştir
İbnu'z-Zübeyr (ra) yedilerin arasını birleştirir ve yürüyüşü hızlandırırdı ve Hz. Aişe (ra)'nin de böyle yaptığını söylerdi. Ancak en sonda her yedi için iki rekat (tavaf) namazı kılardı." [Rezin'in ilavesidir.]
Ravi: Urve
Kaynak: Rezin
İbnu Zübeyr (ra)'in "Fecirden sonra tavafta bulunduğu, iki rek'at namaz kıldığı, tavaf edince hızlı yürüdüğü" belirtilir." [Rezin ilavesidir,]
Ravi: Kaynak: Rezin
Hz. Aişe (ra)'ye hizmet eden bir kadının rivayetine göre: "Hz. Aişe (ra) kendisiyle birlikte kesintisiz, yedili dört tavaf yapmış, her bir yedinin ardından kılınması gereken iki rekatlık tavaf namazlarını en sonda ard arda kılmıştır. Hz. Aişe (ra) ilaveten demiştir ki: "Her bir şavtın sonunda rükn-ü istilam müstehabdır." [Rezin ilavesidir.]
Ravi: Kaynak: Rezin
Ömer İbnu'l Hattab (ra) ile, sabah namazından sonra tavaf ettik. Hz. Ömer tavafı tamamlayınca güneşe baktı ve (doğduğunu) göremedi. Devesine binip Zu-Tava nam mevkiye kadar geldi. Orada devesini durdurarak iki rek'at (tavaf sünnetini) kıldı."
Ravi: Abdurrahman İbnu Abdi'l-Kari
Kaynak: Muvatta, Hacc 38, (1, 369)
Zühri'ye, "Ata: "Farz namaz, iki rek'atlik tavaf namazının yerini de tutar" diyor, (ne dersiniz)?" dedim. Şu cevabı verdi: "Sünnete uymak daha iyidir. Resulullah (sav) yedi şavtlık bir tavaf yaptı. Mutlaka onun için iki rek'atlik bir tavaf namazı kılmıştır."
Ravi: İsmail İbnu Ümeyye
Kaynak: Buhari, Hacc 69
Resulullah (sav), iki rek'atlik tavaf namazında iki ihlas süresini yani: Kul ya eyyuhe'l-kafirun ve Kul hüvallahü ehad sürelerini okudu.
Ravi: Cabir
Kaynak: Tirmizi, Hacc 43, (869)
Resulullah (sav), iki rek'atlik tavaf namazında iki ihlas süresini yani: Kul ya eyyuhe'l-kafirun ve Kul hüvallahü ehad sürelerini okudu.
Ravi: Cabir
Kaynak: Tirmizi, Hacc 43, (869)
Resulullah (sav) Safa'dan indiği zaman normal yürürdü. Ayakları vadinin tabanına değince de koşardı. Koşması vadi tabanının bitimine kadar devam ederdi.
Ravi: Cabir
Kaynak: Muvatta, Hacc 42, (1, 374); Nesai, Hacc 178, (5, 243)
Resulullah (sav)'ı Mescid-i Haram'dan çıkıp Safa'ya yönelirken: "Allah'ın başladığı ile başlayalım" deyip (sa'ye) Safa'dan başladığını gördüm." (Rezin, Ebu Hüreyre (ra)'den naklen şu ilavede bulundu: "Resulullah (sav), Safa'ya çıkınca oradan Beytullah'a baktı, ellerini kaldırıp dilediği şekilde Allah'ı zikretmeye koyuldu.")
Ravi: Cabir
Kaynak: Muvatta, Hacc 42, (5, 374); Tirmizi, Hacc 38, (862); Nesai, Hacc, 163 (5/235), 168 (5/237); Müslim,
Safa ile Merve arasında, vadinin dibinde koşmak sünnet değildir. Burada cahiliye ehli koşar ve şöyle derdi: "Batha'yı (vadinin dibini) biz ancak koşarak geçeriz."
Ravi: İbnu Abbas
Kaynak: Buhari, Menakıbu'l-Ensar 26
Bir kadın dedi ki, Resulullah (sav)'ı Safa ve Merve tepeleri arasındaki vadinin dibinde "Vadi ancak koşularak katedilir" diyerek yürürken gördüm.
Ravi: Safiyye Bintu Şeybe
Kaynak: Nesai, Hacc 177, (5, 242); İbnu Mace, Menasik 43, (2987)
İbnu Ömer (ra)'e sordular: "Sen Resulullah (sav)'ı Safa ile Merve arasında remel yaparken (hızlı koşarken) gördün mü?" "Evet," dedi, "insanlardan bir cemaatle birlikteydi. Hep birlikte koşuyorlardı. Ben onları onun koşusuyla koşuyor görüyordum."
Ravi: Zühri
Kaynak: Nesai, Hacc, 175, (5, 242)
Yer üzerinde bulunan her canlı yok olacaktır. Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacaktır. (RAHMÂN- 26,27)
ÖZLÜ SÖZLER
Ezeli ervahta nur-u Muhammedi ile beraber olmaya halvetilik denir.
Adem "ben hata yaptım beni bağışla " dedi, İblis ise" beni sen azdırdın" dedi ya sen!... sen ne diyorsun?
Edep, söz dinlemek ve gönle sahip olmaktır.
Güzelliğin zekatı iffet ve edeptir. (Hz. Ali)
Zeynel Abidin oğlu Muhammed Bakır'a "Ey oğul, fasıklarla cimrilerle yalancılarla sıla-i rahimi terk edenlerle arkadaşlık etme." diye buyurmuştur.
Kemalatın bir ölçüsü de halden şikayet etmemektir.
En güzel keramet gönlü masivadan arındırmaktır.
Alem-i Berzah insanın kendisidir.
Zahir ve batının karşılığı aşk-ı sübhandır.
Mutaşabih ayetler ledünidir.
Ölüm ve cehennem korkusu Hak'ka dost olmayanlar içindir.
Şartlanmalardan ve önyargılardan arınmadan kimse masum olamaz.
Uzlaşmak için bahane arayan düşman zıtlaşmak için bahane arayan dosttan daha iyidir.
Baki hakikatler fani merkezli inşa edilemez.
Her zorluğun çözümü sevgidir.
Allah var gayrı yok sevgi var dert yok.
Allah de ötesini bırak.
Sorunları erteleyen ve örten değil çözüm üretip sorunları çözen olmalıyız.
Kişinin irfanı kemalatı nispetinde şeytanı da nefsinin şiddetinde olur.
Kötü huylardan kurtulmanın en keskin yolu ilahi aşka yanmaktır.
Mücevherden sarraf olan anlar, başkası bilemez. Ne fark eder kör için elmas da bir, cam da bir. Eğer sana bakan kör ise sakın sen kendini cam sanma.(Mevlana)
Kendini oldum ve doğru zannedenler kendileri gibi düşünmeyenlerden rahatsız olurlar.
Eflatun'a dediler ki "Ne kadar çok çalışıyorsun". O da dedi ki "hayır ben sevdiğim işi yapıyorum"
Allah kuluna sevdirdiği her işi kuluna kolaylaştırır.
Kurtuluş hidayete tabi olanlar içindir. Selam olsun hidayete tabi olanlara.
Tevhid-i Ef-al meratibi ihvanın kendi gerçeğine seyir haritasıdır.
Kişi ilk önce kendisinin arifi olacak ki Rabbinin arifi olabilsin.
İnanmak başka şey, teslim ve tabii olmak başka şeydir.
Kalıcı dostluklar edinin.
İhvan gibi yaşa, gerisine karışma.
Mutlu insan başkalarının mutluluğu için yaşayandır.
İslam dini istişare esaslıdır.
Allah için affet, Allah için paylaş.
İhvanlığını işine göre değil, işini ihvanlığına göre ayarlayacaksın.
Kul, iradesini Allah’a teslim edendir.
Hakk'ı hatırladığımız unuttuğumuzdan fazla olsun.
"Olacağım" diyene engel yok, "olmayacağım" diyene bahane çok.
Ben merkezli değil, biz merkezli olun.
Dervişçe yaşamak, tevhitçe yaşamaktır.
Yaptığınızı azimle yapın, hırs ile yapmayın.
Kullukta devamlılık esastır.
Önce emin insan olmalıyız.
Derviş, halinden belli olmalıdır.
Beşeriyet kemalâtın hammaddesidir.
Mükemmeliyet istikamette daim olmaktır.
İnsanın cismi arza, ruhaniyeti semaya mensuptur.
Yaradılış farziyetimiz hakkı bilmektir.
Hakk'ı tanımanın ön şartı Resulûllah’ı tanımaktır.
İnsanın sırrında Allah’ın sonsuzluğu vardır.
Kulluğa bahane yok değer üreteceksiniz.
Şikayet, Mevla’ya hürmetsizliktir.
Kulluk adına yapmadıklarımıza hiçbir bahane geçerli olmayacak.
Bu âleme kavga için gelmedik.
Telkin öncelikle bizim nefsimize olmalıdır.
İnsan, Allah’ın sırrı Allah da insanın sırrıdır.
Varlığımızın sebebi zuhuru, Cenab-ı Resulûllah’tır.
Kullukta teslimiyet “Rağmen” olmalıdır.
Kazası olmayan tek şey hayatımızdır.
Sevgi dışındaki bütün hallerde zorluk vardır.
Nefsinde mevsimi hazan olanın, gönül mevsimi bahar, Ahireti bayram olur.
Hayat yaşamak, yaşamaksa sevmektir.
En güzel keramet istikamet üzere olmaktır.
Kişinin Rabbini tanıması için kendini tanıması lazım.
Hakk’ı ancak Mirat-ı Muhammet’ten görebiliriz.
İnsanı Hakk’ta sonsuzlaştıran ve yaşatan, sevgidir.
Sevgi bütün yaratılanların varoluş mayasıdır.
Sevgisiz olan her mekân ve mahâl mundardır.
Sevgi Allah için yanmak ve olmaktır.
Allah’ın ve Resulullah’ın sevgisi ile yanmayan gönül hamdır, ahlâttır.
Hakikat ehlinin sermayesi aşk-ı sübhandır.
Talepte kararlılık, kararlılıkta da sabır esastır.
Kullukta edebi olmayanın Hak’ta izzet bulması mümkün olamaz.
Hikmetleri seyretmenin tek şartı, tecellilere karşı sabırlı olmaktır.
Kişi yaşamış olduğu imtihanları aşabildiği kadar tekâmül etmiş olur.
Aslında bize zor gelen tecelliler, bizim için ikramdır.
Kulluğun esasında yap denileni yapıp sonucuna da razı olmak vardır.
Bütün kâinat, kişinin kendi hakikatine misaldir.
Öncelediğimiz Allah ve Resûl’u olmalı. Ertelediğimiz ise nefsimizin arzu ve istekleri olmalıdır..
Dervişi tekâmül ettirecek olan iştiyakı, kendine olan telkini, ve gayretindeki kararlılığıdır.
Her günü yaşamak, her günü diğer günden farklı bir alana taşımak için biz bugünün talebesiyiz.
Hatasını kabul edip hatasından dönen kul hayırlı kuldur.
Hedefi olmayanın istikameti de olmaz.
İhvan ne dünle ne de yarınla zaman kaybedecek sadece anını ve gününü değerlendirecek.
İhvanlık, halde örnek olmaktır.
Aile yaşantımızla, tecellilere olan tepkilerimizle, kişilerle olan ünsiyetimizle, her halimizle hele hele de ibadete olan düşkünlüğümüzle fark edilmeliyiz.
Cenab-ı Resûlullah’ın tezahür etmediği hiçbir mekân, Hak katında şerefli olamaz.
İbadet etmenin hoşnutluğunu yaşarken bu hoşnutluğu, ibadet etmeyenlere karşı bir üstünlük saymadan fail Allah'tır zevkiyle yaşamalıyız.
Kıyas, şeytani sıfatlardandır.
Karşımızda gördüğümüz eksikliği önce kendimizde tetkik etmeliyiz.
Hiç kimse kendi gerçeğine olan seyrine mürşitsiz yol bulamaz.
Baki olabilmenin, sonsuzluğa ulaşabilmenin tek şartı; Hak ile Hak olmak Hak’ta ölüp Hak’ta dirilmektir.
Hayata ders veren değil de hayattan ders alan talip olmalıyız.
Anlayan ve öğrenen olmalıyız.
Anladığını genişleten, hayatına uyarlayan olmalıyız.
Tasavvuf önce şeriat-ı Muhammediye ile yaşanır.Sonra hakikat-ı Mahmûdiye ile hikmetler talim edilir.
Bir meselenin görevlisi olmak ayrı şeydir, gönüllüsü olmak ayrı şeydir.
Ehl-i ihvanla konuşularak halledilmeyecek hiçbir mesele olmamalıdır.
Hak dostları bir araya geldikleri zaman bakışmaları bile muhabbettir.
İhvanlığın dört ana esası vardır; ihlas, şecaat, cesaret ve cömertliktir.
Hayatın tamamında, her adımda, her bir nefeste; bir tuzak, bir imtihan vardır.
Gönül, Rahman ile coşarsa; kişi karşılaştığı her türlü tecelliye sabır ve tefekkür ile mukavemet gösterir.
İhvan, ne Dünya ne de ahiret beklentisi olmaksızın kulluğunu fi-sebilillah yaşamalıdır.
Kur’ân'ı öğrenmeye, okumaya, okutmaya, anlamaya ve yaşamaya çalışalım.
İslam, yap denileni yapmak; yapma denilenden uzak durmaktır.
Kulluğunu yarına erteleyenin Allah sevgisi yeterli değildir.
Tekâmül etmek için sürekli gayret halinde olmalıyız.
İnsana olan sevgisizlik Allah’a olan sevgisizliktir.
Allah’a vuslat ancak Aşk-ı sübhan ile olur.
Hak’ta bâki olabilmek için kayıtsız şartsız teslim olmalıyız.
Dilimizde zikrullah ile gönlümüzde her daim muhabbetullah ile inşa olmaya çalışmalıyız.
Şeriatın ihlâl olduğu yerde hakikat olmaz.
Her türlü tecelliden istifade edecek kadar arif,hiçbir zorluktan yılmayacak kadar da dirayetli olalım.
Arif olan baktığı her zerreden, karşılaştığı her tecelliden kendisine istikamet arar.
Ehl-i ihvan hatasında ve günahında ısrar etmeyen ve tövbesinde aceleci davranandır.
Âşık maşukundan gelen cefalardan haz duymazsa gerçek aşık olamaz.
Kendisindeki gayrilikten arınan insan için dışarıda ve içeride gayri olan hiçbir şey kalmaz.
Kişinin samimiyeti, sadakati ve sevgisi ona istikamet verir.
Bizden istenilen öncelikle safiyet, samimiyet ve sadakattir.
Ehl-i ihvan öyle bir kristalize olacak, safiyet kazanacak, kendi benliğinden öyle bir sıyrılıp latifleşecek, şeffaflaşacak, kendine ait bir renk zan düşünce ve duygu kalmayacak ki Allah’ın boyasıyla boyansın yani Resûlullah’ın haliyle hallenmiş olsun.
Gayret, kulluğun esasıdır.
Biz bildiklerimizle amel edelim. Bilmediklerimiz, bize bildirilecektir.
Her Ehl-i ihvan bulunduğu cemiyette fark edilmelidir.
Bizim sabrımıza, bize kötülük yapanların şahitlik etmesi lazım.
Asli maksadımız, nefsimizi ve Rabbimizi tanımaktır.
Gayret etmeyen kişiden kâmil insan olmaz.
İhvan, kendi hakikatine seyri sülük ederken hem dünyasını hem de ukbâsını saadete erdirmiş olur.
Muhabbetimiz Resûlullah’ın ve Ehl-i Beyt’in muhabbeti, davamız Hak davası olsun.
Eğer insan Rahman’ın aynası olacaksa yansıtıcılığının çok net,arı ve duru olması lazımdır.
Eğer bir olumsuzlukla, zorlukla karşılaşıyorsak, bu bizim olumsuzluluğumuzdandır.
Arz ve semada her ne olursa insan ile ilişkilidir.
Sözümüzün ilk müşterisi kendi kulağımız olmalıdır.
İslâm şahitlik ile başlar, şuhut ile yaşanır. Ve yine şahitlik ile kemal bulur.
Hangi başarı vardır ki uğraşsız gayretsiz ve gönülsüz zuhura gelsin.
Aşığın ölümü Hakk’ta vuslat, sonsuzluğa uyanmak ve sonsuzluğu yaşamak olur.
Artık etrafımızla ve kendimizle olan kavgamızı bitirip, sevgiyle nefes almanın gayretinde olmalıyız.
Kişinin kararlılığı tecellilere gösterdiği mukavemeti kadardır.
Aşık hep maşukundan söz etsinler, hep ondan konuşsunlar ister; zaten gayrı şeyler aşığı rahatsız eder.
Kişi mutmain olmadıkça kulluğunda, dostluğunda hep hüsrandadır.
Cemal aşıkları için gayri olan her şey haramdır.
Zikrin esası namazdır, muhabbetullahdır.
İhvan, hayatın tamamında Rahman’ın iradesi altında yaşamaya dikkat ve özen göstermelidir.
Her şeye rağmen seveceğiz
Her şeye rağmen hizmette gayretli olacağız
Kulluk, içinde Rabbi'nden başkasını bulundurmayan, gayrilerden boşalmış hiçlik makamıdır.
Hayatın ve kulluğun emanetçisi olduğumuzu, bu emaneti taşımamız ve ehline teslim etmemiz gerektiğini hatırdan çıkartmamalıyız.
Hayatı hep Hakkça yaşamanın gayretinde olmalıyız.
Hayat, bizi kullukta belirli bir kıvama taşımak içindir.
Kendine gafil olan, Allah’a arif olamaz.
Her varlık Hakk'tandır ve Hak ile kaimdir.
Bütün masivalardan arınmak, “ölmezden önce ölmek” Hak’ta ebed olmak; olağanüstü bir azim ve gayret ister.
Kişinin kararlılığı, cesareti, azmi ve sevgisi bir arada tekmil olursa; kişinin önünde aşamayacağı engel ve mâni olmaz.
Talibin âli ve en yüce değerlere ulaşabilmesi, Allah ve Resûlu’ne olan muhabbeti, sevgisi ile orantılıdır.
Hedefimiz ve gayemiz, bugün tevhid noktasında Allah’ı Resulullah’ı ve Ehl-i Beyt’i dünden daha farklı idrak etmek ve yaşamaktır.
Tevhid adına bize yapılan teklifatın tamamını yaşamak, bizi kendimize döndürmek ve kendi hakikatimizle tanıştırmak içindir.
Tevhid meratiplerindeki yaşam talimlerinin tamamı, bizi kendi ruh derinliğimizdeki iç potansiyelimizden istifade ettirmek adınadır.
İhvanın bilip, yapmak isteyip de yapamamasının sebebi kendisinde yetersiz olan kararlılığı, gayreti ve talebidir.
Cenab-ı Resûlullah’ın tezahür etmediği hiçbir mekân, mükerrem ve münevver olamaz.
Hiç kimse kendi gerçeğine olan seyrinde mürşitsiz yol kat edemez.
Kulluk adına yaşanılacak ne kadar âli değerler varsa, bunların tamamı ancak mürşid-i kâmilin nezaretinde ve refakatinde yaşanılabilir.
Bâki olabilmenin, sonsuzluğa ulaşabilmenin tek şartı; Hak ile Hak olmak, Hakk’ta ölüp Hakk’ta dirilmektir.
Yaşadığımız ne tür olumsuzluk olursa olsun, bizim hedefimize olan iştiyâkımızı arttırmalıdır.
Her türlü olumluluk ve olumsuzluktan istifade eden olalım.
Ehl-i ihvan hiçbir zaman olumsuzluk adına hesap yapmamalıdır.
İhvan, kendisini yargılayan, kendisini öz eleştiriye açık tutan ve kendini kemâle taşıyan olmalıdır.
İhvan, ancak telkin edilen hikmetli sözleri, hadisleri ve ayetleri yaşantısına uyarlayarak gayretinde istikamet bulabilir.
Kim hidayeti dilerse hidayete ulaşacak; kim hidayete ulaşmak istemezse Rahmân da ona hidayet etmeyecek.
İnancı olmayanın istikameti olmaz.
İnsan-ı asli Allah’ın aynasıdır.
Nurun olduğu yerde zulüm, dinin olduğu yerde kin, sevginin olduğu yerde nefret olmaz.
Ehl-i ihvan demek arif olan gerçeklere eren demektir.
Herkes tercihinden yönelişinden meyil ve rızasından sorumludur.
Nimete ulaşmak için mutlaka hizmete talip olmalıyız.
İhvan düşünmekle, keşfetmekle ve gayret ile kemâlat bulur.