İslâmın beş şartından dördüncüsü Hacdır. Kameri aylardan yılın on ikinci ayı olan Zilhicce ayında yapılır. Hicretin dokuzuncu yılında farz kılınmıştır. Mekke şehrinde HZ. Adem (a.s.) tarafından Allah’ın emriyle yapılan Kâbe zaman içinde yıkılıp yeryeksan olduktan sonra, Cenab-ı Hakk Hz. İbrahim’e (as) yeri bildirilip oğlu İsmail (as) ile yeniden yapılıp günümüze kadar gelmiştir.
Haccın farzı üçtür. 1. İhrama girmek. 2. Arafatta vakfeye durmak. 3. Kâ’beyi tavaf etmek.
3 türlü Hac vardır. 1. Haccı ifrat. 2. Haccı temettü. 3. Haccı Kıran
Hacca gidecek kişi bunların üç tanesinden birini tercih edip ona göre niyetlenir. Bu genellikle Haccı Temettü olur. Hacerül Esvetten başlayıp Kâbe-yi solumuza alarak tavafa başlarız . Yedi kere dönmek bir tavaf olur ve makamı İbrahim’de iki rekat namaz kılarak tavafı bitiririz. Sonra Safa ve Merve tepelerinde yedi kere say yapıp traş olduktan sonra ihramdan çıkarız.
İhram: Harem kökünden gelir. Bir şeyi haram olarak bildirmek, haram kılmak manasına gelir. Hac ve ümre için ihrama girenler, bazı zamanlarda mübah olan şeyleri geçici olarak kendine haram kılmak, bunları yapmaktan sakınmak demektir. İhrama giren kimseye muhrim denir. İhrama girilecek yere ise mikat denir. İhrama giren kimse ailesine yaklaşamaz, koku sürünemez, kan akıtamaz, traş olamaz, ağaç ve ot kesemez. Bu yasaklar Hac ve ümre merasimi bitinceye kadar devam eder.
Mürşid-i kâmil’e intisap eden ihvan manevi ihramını giymiş demektir. Artık onun elinden ve dilinden kötü şeyler çıkmaz. O, mürşidinin emir ve yasaklarını teslimiyet ve sevgi ile yerine getirme gayretindedir. İhvan ihramlı iken nasıl ke fen gibi bembeyaz kıyafetler içinde ise, artık onun için bütün kainat tek bir renk, tek bir bedendir. Kendisi de dahil olmak üzere herkes, her şey tek renk olup Hakk’tan gayrı bir şey görmemektir.
ARAFAT: Mekke’de bir dağ, diğer bir adı Cebeli Rahmettir. Hz Adem, Havva anamızla burada buluştu. Hz Muhammed veda hutbesini burada yaptı. “Hac Arafattır.” diye buyuruyor sevgili peygamberimiz. Arafat’tan maksat kişinin kendi özüne arif olmasıdır. Bu aleme ne için geldiğini sorgulamasıdır.
Vakfeye durmak: İnsanlar, sadece Arafat’ta değil, bulunduğu her yerde insanlara gerek malı ile, gerek bedenen yardıma koşması, bu yardımları yaparken, bunlardan zevk alması, Allah için yaptığının arifi olup hiç bir menfaat beklememesidir. Her kim gönüllü olarak bir iyilik yaparsa şüphesiz Allah kabul eder ve hakkıyla bilir. (Bakara-158)
Cenâb-ı Resulullah veda hutbesini burada halka hitab etti. Veda hutbesi mana bakımından kötülüklere veda, faize veda, kan davasına veda, cehalete veda, ırkçılığa veda dolayısıyla ahlâkı Muhammed’iyeye uymayan her türlü fiiliyata vedadır. Bizler de Arafat’ta vakfeye durduğumuzda Allah’a söz veriyoruz.Bu beden de ahlakı Muhammed’iyyeye uymayan kin, kibir, haset, fesat, gurur, gıybet, dedikodu gibi nefsi duygularımıza veda edip bir daha bir ömür boyu bu çirkin hallerden uzak duracağımıza söz veriyoruz.
Biz beyti insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık. Siz de İbrahim makamından bir namaz yeri edinin. İbrahim ve İsmail’e tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için evimi temiz tutun diye emretmiştik. (Bakara – 125)
Arafattan inilince Kâ’beyi Tavaf başlar. Buna Tavaf-ı Ziyaret denir ve bayramın ilk üç günü yapılması vaciptir. Herhangi bir nedenle yapılamamışsa başka birgünde de yapılabilir.
Orada apaçık nişaneler, İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren emniyette olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi hac etmesi Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır Kim inkar ederse bilmelidir ki, Allah bütün alemlerden müstağnidir. (Ali İmran – 97)
Kişi Kâ’beyi tavaf ederken geçmiş günahları için Allah’a tövbe istifar eder. Pişmanlığını nedametini göz yaşlarıyla itiraf eder. İşlediği günahları bir daha yapmamak üzere Allah’a söz verir. Onun bu samimi itirafı karşısında gönlünde bir ferahlık, bir huzur olur. Şüphesiz ki Allah tövbeleri çokça kabul edendir. (Nasr – 3)
Sonra tavafını yapanların rahatlığı içinde makamı İbrahim’de iki rekat şükür namazını kılar, Safa ve Merve tepeleri arasında say ettikten sonra saçlarını traş eder. Bu traşın manası kişi artık o güne kadar işlediği günah ve sıkıntılardan kurtulmuş olmasını sembolize eder.
Her ne varki alemde, mevcut kıldık Âdem’de diye buyuruyor Allah. Bunun içindir ki, gerçek Kâbe’nin gönül olduğunu bilmek, gönül kırmanın Kâbe’yi yıkmak ile eşdeğer olduğunu bildiriyor Ehlullah. Bu gönül ise gerçek manada, gönlünü Hak’ka bağlayan, gönlünde Hakk’tan gayrisi bulunmayan, her işini Hakk’tan yapan gönül erleri mürşitlerdir.
Kuran söyler vardır Allah
Gönül Allah’ın eyvallah
Sırrı insan Kâ’betullah
Ben şahımın meftunuyum. (Abdul Kadir Sebati)
“Rabbim, bu yolda say ve gayretlerimizi arttırsın. Onun bu bedende birde bir şahitliğini neşvü nemasını yaşamadan bu emanetini almasın. Rab’bim Gönül Kâbe’sini tavaf edenlerden eylesin. Bu uğurda Rabbim cümlemizin yar ve yardımcısı olsun.”
Enver EFE
İstanbul, 20.03.2015