Günden güne artmakta olan müşrüklerin eza ve cefaları, müslümanlar için dayanılmaz bir hal almıştı. Peygamber Efendimiz Erkam'ın evinde ikamet etmeye başladıktan sonra bu eziyetler daha da arttı. Bu sebeple Resulullah, müslümanlardan isteyenlerin Habeşistan'a hicret etmelerine müsaade etti.
Müslümanlar ilk defa Miladi 615 yılında, Recep ayı içinde dördü kadın olmak üzere, 15 veya 16 kişi Habeşistan'a hicret ettiler. Bunların içinde Osman bin Affan ile ailesi Peygamberimizin kızı Rukiye de bulunuyordu. Bu hicreti haber alan müşrükler, arkalarından takipçi gönderdilerse de onları bulamadan geri döndüler. Bu hicret Habeşistan Necaşi si Ashame devrine rastlamaktadır.
Birinci Habeşistan hicretinden sonra Hz.Muhammed (SAV)'e Necm suresi indirildi. Oda bu sureyi Harem-i Şerif'e müşriklere okudu. Surenin içinde müşriklerin putlarından Lat, Uzza ve Menat'ında adları geçmekte idi. Surenin sonunda secde emredildiğinden Resulullah Efendimiz sureyi bitirince secde etti. Müşrikler de surede putların ismi geçtiğinden onunla birlikte secde ettiler. Bu olay neticesinde Mekkeliler toptan müslüman oldu diye asılsız bir söylenti çıktı. Bu söylenti Habeşistan'da da duyulunca orada bulunan müslümanlar geri döndüler. Ancak müşriklerin zulüm ve işkencelerinin daha da çoğaldığını görerek döndüklerine pişman oldular.
Miladi 616 senesinde (İslamiyetin 7 yılında) 100 kişi kadar bir islam kafilesi, Hz.Ali'nin ağabeyisi Cafer Tayyar'ın başkanlığında ikinci defa Habeşistan'a hicret ettiler. Kureyşliler İslamiyetin etrafa yayılmasından endişe ederek Habeşistan'a göç eden müslümanları geri almak üzere Habeş hükümdarına değerli hediyelerle birlikte elçiler gönderdiler. Hırıstiyan olan hükümdar müslümanlarla elçileri, huzurunda yüzleştirdi. Müslümanların başkanlığını yapmakta olan Cafer'i Tayyar, hükümdara islamiyetin esaslarını izah ettikten sonra Meryem suresini okudu. Bu ayetleri dinleyen hükümdar;
-”Allah'a yemin ederim ki bu kelamlar Hz.İsa'ya gelen sözlerle aynı kaynaktandır” diyerek Kureyş elçilerine müslümanları geri vermeyeceğini bildirdi. Daha sonra Habeş hükümdarı müslümanlarla uzun uzun konuşmalar yaptı. Bazı tarihçelerin beyanlarına göre hükümdar gizlice islamiyeti kabul etmiştir.
Hz.Hamza'nın Müslüman olması:
Hz.Muhammed (SAV)'in peygamberliğinin altıncı senesinde, bir gün Safa tepesinde otururken yanından geçen Ebu Cehil kendisine sövdü, fakat Peygamberimiz sukut etti. O gün ava gitmiş olan Hz.Hamza avdan dönüyordu. Olaya şahit bir cariye ona durumu haber verdi. Henüz İslamiyete girmemiş olmasına rağmen yeğenine hakaret edilmesine dayanamayan Hz.Hamze Kureyşlilerin toplandığı yere gitti.
-”Benim kerdeşimin oğluna söven ve hatırını inciten senmisin?” diyerek boynundaki yay ile Ebu Cehil'in başını yardı. Orada bulunanlar Ebu Cehil'e yardım etmek istediler. Fakat Ebu Cehil:
-”Dokunmayınız, Hamza'nın hakkı vardır. Gerçekten onun kardeşinin oğluna kötü sözler söyledim” dedi. Hamza'yı başından savdıktan sonra oradakilere;
-”Aman ona ilişmeyin, hiddetlenerek gider müslüman olur ve onunla müslümanlar dahada kuvvet bulurlar” diyerek öğüt verdi.Çünkü Hz.Hamza, Kureyş içinde sevilen, sayılan ve çok yiğit bir adamdı.
Ebu Cehil'den Peygamberimizin öcünü alan Hamza, Resulullah'ın huzuruna gelerek yaptıklarını ona anlattı ve onu teselli etmeye çalıştı. Hz.Muhammed(SAV) ise ona ancak iman edip müslüman olmasıyla memnun olup teselli bulacağını bildirmesi üzerine Hamza derhal kelimeyi şehadet getirerek müslüman oldu.
Hz.Ömer bin Hattab'ın Müslüman Olması:
Hz.Hamza'nın müslüman olmasıyla İslam dini oldukça kuvvetlendi. Bu işin sonunu fena gören Kureyş uluları toplanarak bir çare araştırırlar. Sonunda Ebu Cehil, Hz.Muhammed'i öldürmekten başka çare yoktur diyerek bunu yapacak olana büyük mükafatlar vaad etti. Hattab oğlu Ömer bu işi üzerine alarak kılıcını kuşanıp yola çıktı. Yolda Abdullah'ın oğlu Nuaym'a rastladı. Ömer'in niyetini anlayan Nuaym, ona nasihat ederek müşkül bir işe giriştiğini anlatmak isteyince Ömer hiddetlendi.
-”Öyle ise sen de onlardansın, önce senin işini bitirmeliyim” diyerek kılıcına el attı. Bunun üzerine Nuaym;
-”Ey Ömer! sen beni bırak ,kız kardeşin Fatıma ile kocası Zeyd oğlu Said'e bak,ikiside müslüman oldular” dedi.
Ömer önce bu söze inanmadı, fakat çok merak ettiğinden evvela eniştesi Said'in evine gitti. O sırada Said ile Fatıma evlerine davet ettikleri eshabdan Ered oğlu Habbab'dan,bir rivayete göre Taha, bir rivayete göre de Hadid suresini öğrenmekte idiler.Ömer evin önüne gelince onların sesini işitti. Şiddetle kapıyı çaldı. Ömer'in hiddetli bir halde geldiğini gören Said ile Fatıma, Kur'an sahifesini ortadan kaldırarak, Habbab'ı da bir köşeye saklayıp Ömer'i içeri aldılar.
Ömer:
-Okuduğunuz neydi?” diye bağırdı.
Eniştesi:
-”Bir şey yok” diye cevap verdi.
Ömer hiddetlenerek :
-”Demek işittiklerim doğruymuş” diyerek eniştesinin üzerine atıldı. Araya giren kız kardeşinin yüzüne bir tokat attı. Fatma'nın yüzünden kan akmaya başlayınca ,Ömer pişman oldu, öfkeside azaldı. Fatıma ona:
-”Ey Ömer! Niçin Allah'dan utanmazsın ben ve eşim müslüman olduk, senden korkmuyoruz, öldürsende yine dinimizden dönmeyiz” diyerek şahadet getirdi. Ömer ne yapacağını şaşırarak yumuşak bir hal aldı ve olduğu yere oturdu.
-”Hele şu okuduğunuzu getirin bana” dedi.
Kız kardeşi, Kur'an-ı Kerim sayfasını ona verdi. Taha veya Hadid suresinin ilk ayetlerinin yazılı olduğu sahifeyi Ömer, büyük bir ilgi ile okudu ve derin bir düşünceye daldı. Daha sonra kendini tutamayarak yüksek sesle şehadet getirdi. Bunu işiten Habbab, tekbir getirerek saklandığı yerden çıktı.
-”Wy Ömer! Hz.Peygamber, ”Yarab, bu dini Ebu Cehil veya Hattab oğlu Ömer ile aziz et” diye dua etmişti. Bu saadet sana nasib oldu”diyerek Ömer'e müjde verdi.Ömer;
-”Beni Resulullah'ın yanına götürün” dedi. O esnada Hz.Peygamber, Sefa semtinde Erkam'ın evinde idi. Habbab,Ömer'i alarak oraya götürdü. Ashabın Ömer'e emniyetli olmadığı için, bir kişi sağından bir kişi solundan tutarak Fahri Kainat Efendimizin huzuruna getirdiler.
Ömer'in iman etmesiyle müslümanların sayısı 40'a ulaştı. Hz.Ömer toplu halde Kabe-i Şerif'e giderek orada namaz kılmayı teklif etti. Hep birlikte Kabe'ye gittiler. Kureyşlilerin şaşkın bakışları arasında açıkça tekbir alarak, meydanda namaz kıldılar.(MS.616)
Resulullah ve Müslümanların muhasaraya alınmaları:
İslam dinin kuvvetlenmesi ve müslümanların günden güne çoğalmaları, Kureyşlileri telaşlandırmaya başladı. Resulullah ve müslümanlara karşı olan saldırgan tutumlarını daha da arttırdılar. Buna mukabil Haşimoğulları da ister müslüman olsun, ister olmasın, akrabalık gayreti güderek, başte Ebu Talib olmak üzere Peygamberimizi titizlikle koruyup himaye ediyorlardı. Bu durum karşısında islamiyetin yedinci yılının başında Kureyşliler, müslüman olsun veya olmasın, Haşimoğulları ile görüşmemeyi, konuşmamayı, alışveriş etmemeyi ve kız alıp vermemeyi kararlaştırarak, aralarında bir anlaşma yazıp Kabe'nin içine astılar Bu ahidname doğrultusunda hareket etmek üzere and içtiler. Böylece Haşimiler, Ebu Talib mahallesi üç yıl süreyle muhasaraya alındılar. Sadece Ebu Leheb, Haşimilerden olduğu halde müşrüklerle birleşerek, Peygamberimize ve Haşimilere eziyet etmeye devam etti.
Müslümanlar bu muhasara yıllarında çok açlık ve sıkıntı çektiler. Bazı küçük çocuklar gıdaksızlıktan öldü. Müslümanlar ihtiyaçlarını ancak kan dökülmesi haram olan dört ay içinde (Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep Ayında) temin etmye çalışıyorlardı.
İslamiyetin 8.senesinde Kureyş'den bazı kimseler,Peygamberimizden mucize olarak Ay'ın ikiye bölünmesini istediler.Resulu Ekrem'de dua etti ve Ay iki parça oldu. Orada bulunanların hepsi bunu gördüler, fakat yine de;
-”Bu da Muhammed'din sihirlerinden biridir” diyerek iman etmediler. Ancak Habib isminde bir kabile beyi bu mucize karşısında müslüman oldu.
Kureyş'ten bazı kişiler muhasara altındaki müslümanların ızdıraplarından üzülerek pişman oldular ve bu andlaşmanın kaldırılması için çareler aramaya başladılar. Aynı zamanda müşrüklerin ahidnamesini de bir böcek musallat olarak Hz.Allah'ın ismi şerefinden başka bütün yazıları yiyip yok etmişti. Hz.Peygamber bunu amcası Ebu Talib'e haber verdi. O da Kureyş'in toplandığı yere giderek duyduklarını onlara anlattı ve;
-”Eğer Muhammed'in sözü doru ise, sizde insaf edin aradaki ayrılığı kaldırın, eğer doğru çıkmazsa bende onu korumaktan vazgeçerim” dedi. Kureyşin büyükleri bu teklifi kabul ederek andlaşmayı getirdiler ve Ebu Talib'in sözlerinin doğru olduğunu görerek utandılar. Çoğunlukla andlaşmayı bozmaya karar vererek muhasarayı kaldırdılar.
Muhasaranın kaldırılmasından sekiz ay sonra, islamiyetin 10.yılında önce Ebu Talib, üçgün sonra da Hz.Hatice vefat ettiler.Ebu Talib son nefesinde bile Haşimoğullarına, Hz.Muhammed(SAV)'e bağlı kalmalarını ve onun sözünden çıkmamalarını vasiyet etti. Müşrikler ise Ebu Talib'in sağlığında yapamadıkları her türlü kötülüğü yapmaya başladılar.
Taif Yolculuğu:
Mekke'de kalmakla İslamiyet açısından fazla bir ilerleme kaydedilemiyeceğini gören Resulü Ekrem Efendimiz, Mekke dışındaki kabileleri İslama davet etmek için seyahetlere çıkmaya karar verdi. Evvela Zeyd bin Harise ile birlikte Taif'e gitti. Orada yaşayan Sakif kabilesinin büyüklerini İslama davet etti. Onlar ise İman etmedikleri gibi, Hz.Peygamber'e hakaretler ederek onu şehirden çıkana kadar halka taşlattılar. Fahri Kainat Efendimizin mübarek ayakları yara içinde kaldı. Ayakkabıları kanla doldu. Vücudunu Peygamberimize siper eden Zeyd'de bir çok yerlerinden yaralandı. Nihayet Rabia'nın oğulları Utbe ile Şeybe'nin yol üzerindeki bağına sığınarak Taiflilerin hücümundan kurtuldular. Resulu Ekrem'in hayatındaki en sıkıntılı ve ızdıraplı günü bu oldu. Buna rağmen hiçbir zaman kendine eza ve cefa edenlere karşı kin duymadı ve onlara beddua etmedi. Sadece Cenabı Allah'tan bütün müşrikler için hidayet ve onları İslamiyete davet konusunda kendisine güç bağlanmasını niyaz etti.
Resuullah (SAV) daha sonra Mekke'ye dönüş yolculuğuna başladı. Karn denilen yere geldiklerinde, Cenabı Hak Resulu Ekrem'e,kendisine eziyet eden kavmin cezalandırılması hakkında ne dilerse yapılacağını bildirdi. Fakat Muhammed(SAV) Cenabı Allah'tan o müşrük kavmi yok etmesi değil, onlardan müslüman bir nesil meydana getirmesini niyaz etti. Batn-ı Nahle denilen yerde tekrar konakladılar. Hz.Muhammed (SAV) burada Errahman suresini okurken kalabalık bir cin taifesi gelip onu dinlediler ve iman edip müslüman oldular.
Yolculuğa devam ederek Mekke'ye yaklaşan Cenab-ı Resuullah, Taif olayını da haber alan Mekke müşriklerinin kendisine daha şiddetli saldırılarda bulunabileceklerini biliyordu. Aynı zamanda henüz sayıca az olan müslümanlar ile müşrikler arasında herhangi bir şiddet olayına mahal vermemek için, Mekke'ye Kureyş'in hatırı sayılır büyüklerinden birinin himayesinde girmeyi uygun bularak Hira dağında konakladı. Adiyy oğlu Mut'ım'e haber gönderdi. Mut'ım müşrik olduğu halde Resulü Ekrem'in teklifini kabul ederek onu Mekke'ye getirdi ve bir müddet misafir ederek çocuklarıyla birlikte onu korudu. Mut'ım daha sonra Bedir savaşında müşrik olarak öldü.
Bu sırada Resulü ekrem Efendimiz, kocası Habeşistanda ölen Zem'a nın kerimesi Sevde validemiz ile Ebubekir R.A'nın kızı Aişe validemizi nikahladı.
Her yıl olduğu gibi Peygamberimiz, İslamiyetin 11.yılı olan o sene de etraftan gelen kabilelerle görüşmek üzere Mekke dışına çıktı. Akabe yakınlarında Medine halkından bir topluluğa rastladı. Onların Hazrec kabilesinden olduklarını öğrenen Resulü Ekrem Efendimiz onlara, bir müddet kendisini dinlemelerini teklif etti. (Peygamberimizi dedesi Abdülmuttalib'in annesi Selma hatun, bu Hazrec kabilesinin bir kolu olan Beni Neccar aşiretinden idi. Bu vesile ile Hz.Muhammed (SAV)'in Hazrec kabilesi ile akrabalığı bulunuyordu) Onlar da bu teklifi kabul ederek oturdular. Hz.Muhammed (SAV) onlara Kur'an okudu, islam dinini anlattı ve onları islam dinine davet etti. Daha önce kavimlerinin yaşlarından ve Medine'de yaşayan yahudi alimlerinden bir peygamber geleceğini defalarca işitmiş olan bu altı Medine'li hemen müslüman oldular.
Birinci Akabe Biatı:
Akabe'de müslüman olan altı Medineli Hac mevsiminin sonunda tekrar Medine'ye döndüler. Burada ki hemşerilerine İslam dinini anlatarak müslümanlığı yaymaya çalıştılar. Bu suretle İslam dini Hazrec ve Evs kabilelerinde yayılmaya başladı.
Bir yıl kadar sonra, Zerare'nin oğlu Esad'ın başkanlığında, on kişisi Hazrec, ikiside Evs kabilesinden olan oniki müslüman,Peygamberimiz ile görüşmek üzere Akabe'ye geldiler. Burada Resulullah ile görüşüp ona biat ettiler. Bu oniki kişi orada Allah'a şirk koçmayacaklarına, zina ve hırsızlık yapmayacaklarına, iftira etmeyeceklerine ve evlatlarını öldürmeyeceklerine dair söz verdiler. Daha sonra İslamiyeti yaymak üzere tekrar Medine'ye döndüler. Umeyr oğlu Mus'ab-ı, İslamiyeti ve Kur'an-ı öğretmesi için Peygamberimizin izni ile Medine'ye götürdüler.