Sadece midemize oruç tutturmak değil; gözümüzün de oruçlu olması ve Allah’ın nuruyla nazar etmesi, dilimizin de oruçlu olması ve Allah (cc.) zikretmesidir asıl olan. Maksat; kişinin Rabbi ile mülakata girmesi, kulağı ile de muhabbetullahı ve Rabbini dinlemesidir. Oruçlu bir kimsenin eli ve ayağı sırat-ı müstakimden yürüsün, cömert olsun. Düşeni kaldırsın, acı doyursun.
Oruç Farziyesinin dört kapı esasına göre tutulması çok önemlidir. Bunlar sırası ile: 1- Şeriat orucu. 2- Tarikat orucu. 3-Hakikat orucu. 4-Marifet orucu.
Şeriat Orucu; bedenle ilgili olan oruçta, evvelini ve ahirini bilerek her ikisi arasında, yemek içmek ve nefsani istek ve arzulardan uzak kalmak olarak mütalaa edebiliriz. Çünkü bedenin on bir ay çalışıp bir ay bakıma tabi tutulan bir fabrika gibi dinlendirilirse sıhhat ve selamette olacağı muhakkaktır.
Bir hadis-i şerifte "Oruç tutunuz ki sıhhat bulasınız!" diye buyrulmaktadır. Allah Resulü: “Yalnız sahurda, akşama kadar aç kalmaktan korkarak tıka basa mideyi doldurup rahatsız olmak, iftar vaktinde de yine tıka basa yemek değildir. Aç kalmak kişiye tam manasıyla ölümü hatırlatıyorsa ve nefs muhasebesi yaptırıyorsa, ancak işte o zaman kişi, bedeninin orucunun faydasını görür.” diye buyurmaktadır.
Tarikat Orucu; oruç emrindeki yüceliğe sahip olmak için, beden orucuyla beraber olan kalp ve gönül temizliğidir. Kişi beden orucunu tutarken tarikat orucu da tutmaya gayret göstermelidir. Böylece bedensel orucun yetmiş bin katına mazhar olacağı buyurulur. Çünkü yalnız bedensel orucu tutanlar kalp ve gönül terbiyesinden nasiptar olamazlar. Halbuki oruç, kişiyi günahlardan ve kişiye zarar verecek her türlü kötülüklerden nehyetmek içindir.
Oruçta; güzel ahlak vardır, edep vardır, adap vardır. Peygamber (sav.) Efendimiz: "Bir kişi size kötü bir söz söylediği zaman, siz ona kötü bir söz söylemesin. “oruçluyum” desin." diye buyurmuştur. Görüldüğü gibi oruçlu bir kişinin el, ayak, göz ve dil gibi sıfat ve a’zalarını da her türlü kötülükten sakınması gerekir. Bunlardan birisi ile herhangi bir hata yaptı ise hemen tövbe etmesinin orucun aslı gereği olduğu beyan edilmektedir.
Benlik, gurur, kibir, haset, fesat, yalan ve buna benzer bütün kötülüklerden uzak olmanın ve kendimizi bu kötülüklerden sakınmanın oruç olduğunu ifade etmek isterim. Oruç, nefsi terbiye eder. “Emr-i bi'l-ma'ruf nehy-i ani'l-münkeri” tahsil etme mertebesidir.
Oruç, gönlü istila eden nefsi emarenin esaretinden kurtarma makamıdır. Çünkü oruç; kötülüklerden, ahlaksızlıktan, kötü düşünüş ve davranışlardan sakınmak ve güzel ahlak ile donanmak için emredilmiştir. Bunlar kimlerdir? Dostlar; daimi zikir ile nefsini mutmain eden, varlığını Hakk’a teslim eden, iradesini, aklını ve ruhunu Rabbine teslim ederek fena fillah olup vahdaniyet deryasına ayak basmak isteyen Allah dostlarıdır.
İnsanlara Allah tarafından verilen en büyük nimet akıldır. Biz bu akıl nimetini nefsimizin emrinde kullanırsak, tuttuğumuz orucun faydası olacağı yerde, bizleri esfeli safiline götürür. Aklımızı ruhumuzun emrinde kullanırsak işte o zaman oruç sema nimetlerinden faydalanmamızı sağlar ve kurtuluşa ermemize vesile olur.
Hakikat orucu ise ancak yukarıda açıkladığımız oruçları tutabilenler içindir. Ancak bu kişiler hakikat orucu tutmağa hak kazanırlar. Zira bedensel orucu tutmaz isek ahlak güzelliği olan tarikat orucunu da tutamayız.
Mustafa AYALTI
Altınoluk, 20 Ocak 2021