Değerli gönül dostu kardeşlerim! Bu aleme geliş amacının arifi olan bir kimsenin, diğer bir gayesi de Rabbine kul olmak, Rabbine dost olmaktır. Rabbine dost olmayan -olamayan- bir kimse, henüz kendini tanımamış olarak fehmedilmelidir. Bütün gayemiz; alt paragrafta arz ettiğimiz ayet-i kerimeye uygun bir hal üzere olmaktır. Bakın ayeti kerime ne buyuruyor?
Allah (cc.) Yunus Suresi Ayet-62 ve 64’te “Bilesiniz ki, Allahʼın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de. Onlar, iman edip de takvaya ermiş olanlardır. Dünya hayatında da âhirette de onlara müjde vardır. Allah’ın sözlerinde asla değişme yoktur. İşte bu, büyük kurtuluşun kendisidir.” diye buyuruyor.
Bu fena aleminde Hakkʼa vuslat edebilmenin tek reçetesi ve çaresi “ölmeden evvel ölmek” sırrına arif olmaktır. Bu nedenle de nefsani arzulardan kurtulup Cenab-ı Hakkʼa tam bir teslimiyetle ram olmak gerekir. Rabbimin yap dediklerini yapmak ve yapma dediklerinden de uzak durarak yani ilahi emirlere canı gönülden boyun eğerek tam bir teslimiyetle, aşkla, şevkle kulluğun gerekliliklerini yerine getirmek icap eder. Bu gereklilik hali yerine getirildiğinde Halilullah mertebesine ulaşamamak gibi bir kaygı yoktur.
Kendimize nisbet ettiğimiz ef’ali, sıfatları ve varlığı faile isnat edelim ki Rabbimize dost olma yolunda bir adım atmış olalım. “Biz bu dünyada Hakk’ı göremiyorsak bu alemde de amayız, ahir alemde de amayız.” diye buyuruyor Allah (cc.) ( Bkz. İsra-72). “Hakk’ı bilmeyenin, Hakk’ı tanımayanın kulluğu her daim zannidir.” diye buyuruyor Efendim Hazretleri.
Değerli dostlar; Cenab-ı Hakk’a dost olmak; sevgiyledir, muhabbetledir, ünsiyetledir, adanmışlıkladır, samimiyetledir, tevhid iledir. İnsan; Allah (cc.)’a , Resulullah’a ve ehlibeyte canını feda edecek kadar gönül vermeli ve kendini adamalı ki Rabbine dost olabilsin.
Cenab-ı Hak; biz kullarını, yüce Zatʼına kulluk etmemiz için halk etti ve gönüllerimizi, nazargah-ı ilahisi kıldı. Gönüllerimizi iman nuru ile yıkayıp yüce bir mekan eyledi. Bu bağlamda; Allah (cc.) bizi, fani muhabbetlerin harman yeri olsun diye yaratmadı. Hele de nefsani ihtirasların ve arzuların bir mezbereliği olsun diye hiç yaratmadı. Bilakis gönül tahtını, yalnızca Zat-ı İlahiʼsine tahsis etmemiz için yarattı. Gönüllerimizi, cemali ilahisinin tecelli edeceği; mücella, pak ve berrak bir ayna olması için halk etti ve bu nedenle de kullarıyla “dost” olmayı murad etti. Allah (cc.) Kutsi Hadislerinde “Ben gizli bir hazine idim, bilinmekliği diledim, arzuladım, sevdim ve bunun üzerine yaratılmışları yarattım.” diye buyurmaktadır.
Mustafa AYALTI
Altınoluk, 25 Aralık 2020