Değerli dostlar; son derece değerli bir sermaye olan zaman mefhumunu, nefsanyetinin arzu ettiği şeylerle israf etmek, hakikatine ulaşma gayretinde olan bir kimsenin kendisine vurduğu bir prangadır. Bu yüzden, gaflet perdelerini aralayabilenler için zaman, hiçbir şeyle kıyaslanamayacak kadar kıymetli bir nimettir. Bu maksatla “AN” ile ilgili bir makalemizi yayınlamıştık. İnsanoğlunun gafletinden dolayı, en çok içine düştüğü hatalardan biri de zaman israfıdır. “Zamanını nefsinin arzu ettiği doğrultuda heder eden kimselere veled-i zaman denir.” diye buyuruyor büyüklerimiz.
Zamanını hatta ömrünü bu fani alemde heder edenlerin feryatlarının ve mazeretlerinin geri çevrilişini şu ayet-i kerime bize ne de güzel anlatmaktadır. Bakınız ayet ne buyuruyor?
Allah (cc.) Fatr Suresi Ayet-37’de “Onlar orada; Rabb’imiz bizi çıkar, (önce) yaptığımızın yerine iyi işler yapalım diye feryad ederler. Size düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedikmi? Size uyarıcı da gelmedi? (Niçin inanmadınız?) Şimdi tadın (azabı). Zalimlerin yardımcısı yoktur.” diye buyumaktadır.
Ayrıca Allah (cc.) Asr Suresinde zamana yemin etmektedir. Allah (cc.) Asr Suresi 1 ve 3’ üncü ayetlerinde “Asra (zamana) yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.” diye buyurmaktadır.
Bu ayetten; Asır’a yani ZAMANA yemin eden Cenab-ı Hak için enesinin esaretinde olan insanların ZAMANINI heder ettiğini, ancak Rabbinin arzu ettiği istikamet üzere olanların ve “AN’ı” yaşayanların müstesna olduğunu anlamamız gerekmektedir.
Cenab-ı Hakk’ın her canlıya bir defa kullanmak üzere bahşettiği ve muayyen bir zamanla sınırladığı, son derece kıymetli bir değer olan hayat; bize uhrevi saadeti kazanmak için verilmiş bir nimettir. Dünya hayatı, bizlerin yaratılma gayesine arif olabilme gayretinde olacağımız bir mekân olup ilahi rızaya nail olmak için verilen bir mühletten ibarettir. İnsanın, Allah (cc.)’ın kendisine verdiği ömür nimetini iyi kullanmadığı takdirde hüsrana uğramaktan beri olması mümkün değildir.
Aleme baktığımız zaman her an değişmekte olduğunu görüyoruz. Felekler dönüyor, dünya dönüyor. “Her şey durmadan hareket halinde ve değişiyor.” diye buyuruyor Efendim Hazretleri.
Bu nedenle Salih bir mü’min, her an kendi iç aleminden haberdar olup istiğfar, hamd, şükür ve rıza halinin hangi seviyesinde olduğunu tefekkür etmelidir.
Mustafa AYALTI
Altınoluk, 15 Aralık 2020