Enaniyetinin esaretinde olan bir insan, şeytana yakın olur, Rabbinden uzaklaşır. Bu kişinin Rabbine giden yolları kapanır. Allah (cc.) insandan daha şerefli, daha itibarlı, daha sevgili, daha üstün vasıflı bir varlık yaratmamıştır.
Hazreti Ali Efendimiz bu hakikati: “İnsan maddeten küçük bir mahluk olmakla beraber onda bütün alem gizlidir.” şeklinde ifade buyurmuştur. O halde insanı en iyi bilecek, insanın kendisidir. Mütefekkirlerimiz “Kendini bilen Rabb’ini bilir, Rabb’ini bilen kâinatın halifesi olur.” diye buyuruyorlar.
Kendi hakikatine arif olan bir kul; “BEN” veya “BENİM” dediklerini terk edip fail olan sensin ya Rabbi, mevsuf olan sensin ya Rabbi, mevcut olan sensin ya Rabbi derse ve yaşarsa işte o zaman sınırsızlığı yaşamış olur.
Kullukta aslolan, kendimizde ve alemde Hakk’ı gören ve hakikati birde bir yaşayan müminler olmaktır. Eğer yaşantımız bu hal üzere değilse, sadece “La İlahe İllallah” deriz fakat neyi inkâr ettiğimizin, neyi ikrar ettiğimizin farkında olmayız.
Sonuç olarak; bize bizden daha yakın olan Hakk’a ulaşamayacak kadar uzakta olduğunu zannederek, kendimizi Hak’tan uzaklaştırma gayretinde olmayalım. Bir ehli hakikat yolcusunun özellikle ikinci secdesi yani batıni secdesi Adem’e olmakla birlikte; kişinin kendine ve Rabb’ine arif olmasıdır. Hakikatine arif olan bir derviş, kendindeki failin Hak, mevsufun Hak ve mevcudun Hak olduğunu kabul ve ikrar etmelidir.
Cenab-ı Hak bizleri, kendini ve Rabb’ini hakkıyla tanıyan rızasına nail olan kullarından eylesin.
Rabbim cümlenizden razı ve hoşnut olsun.
Mustafa AYALTI
Altınoluk, 05 Aralık 2020