Değerli dostlar; hakikati asliyesinin arayışı içerisinde olan bir kimse, yaratılışının sırrına ulaşmak ve kendisini tanımak için tevhid yolculuğuna çıkar. Çıktığı bu yolculukta ‘burası son duraktır’ diyeceği bir istasyon da yoktur.
Allah (cc.) Kur’an’ı Kerim’de Alak Suresi Ayet-1’de “İkra bismirabbikelleziyhalak/Yaratan Rabbinin adıyla oku” diye buyurduğu bu ayet, ilk ayet olması hasebiyle çok büyük önem arz etmektedir. Buradan hareketle bizlerin asli ve ilk dersi kendimizi tanımaktır. Akabinde Rabb’mizi tanımak ve O’na kul olmaktır. Hakikate ermemiz ve kendi gerçeğimize ulaşmamız, ancak bu minval üzere olmakla mümkündür. Zaten söz konusu ayet tam da bunu emrediyor.
Bu bağlamda kendi sırrına arif olan bir kimse, Hakk’ın sırrına da arif olur. Yoksa enemizin esaretinde yaşadığımız kulluk bizi Rabbimize kavuşturmaz, tam aksine esfelisafiline götürür. Kulluktaki kemalatın sonu yoktur. O nedenle de kişi kendisini her an, daima sorgulamalıdır. Peki nasıl sorgulayacak? “Ben Rabb’imin arzu ettiği hal üzere miyim, yoksa nefsaniyetimin arzu ettiği hal üzere miyim?” diye sorgulayacak.
Geçmişte bazı yazılarımızda da arz ettiğimiz üzere “Kulluk dersimiz buraya kadardır” diyeceğimiz bir durağımız yok dostlar. Bu nedenle, kulluğunun arayışı içerisinde olan bir kişinin kendini tanıyabilmesi için doğru izler üzerinde iz sürerek, yolculuğuna devam edebilmesi gerekir. Zahir uğraşlar, boşuna yorgunluk olur. Hakikat yolcusunun Hakk’ın varlığından gayri bir varlık olmadığını kendi enfüsünde ve afakında kabullenmiş olması gerekir. Ve böylece kişi kendinde mevcut olanın failden gayri bir varlık olmadığının arifi olmalıdır ki hem ölmeden önce ölmenin sırrına ulaşsın hem de varlığını Hak’ta tevhid etmiş olsun.
Hal böyle olunca kendini tanıma gayretinde olan bir ehli dostun, birde bir olmanın, Hakk’ın varlığını ve birliğini müşahede etmenin, O’dan gayri bir varlığın olmadığının şahitliğini kendi anasırında yaşamış olması ile mümkündür.
Hakikate bir de menfi yönden baktığımızda kendi varlığını Hak’tan müstağni bilmiş olması, varlığını münferit bir varlık olarak görmesi kişinin şirkidir. Bu hal üzere olan bir kimsenin Rabbine olan rağbeti azalır, o kimse Rabbinden uzaklaşır ve dolayısıyla bu hali vuslatına mâni bir olur.
Değerli dostlar; mutlakıyete ulaşıp onu yaşayabilmemiz için tehvid-i ef’ali kendimizde talim ederek kendimizde yaşamalıyız. Ben merkezli akıl, bizleri zalim ve cahil kişiler arasına götürür. Oysaki bütün amaç; ben merkezli yaşamaktan, nefsinin tahakkümünden ve esaretinden kurtulup; faili, mevsuf olanı ve mevcudu kendimizde kabul etmeye başlamaktır. “Her fiilde fail olan sensin ya Rabbi” zevkinin bizde zuhura gelmesidir.
Mustafa AYALTI
Altınoluk, 05 Aralık 2020