Bu alemde var oluşumuzun ana gayesi; Rabbimin arzu ettiği bir kul olmaktır. Yaratılışımızın sırrına arif olabilmek için kendimizi tanımak, ilmi hakikat bağlamında yaşantımızda önemli bir yer tutmaktadır. Öyleyse ‘bu alemde asli dersimiz nedir?’ diye bir sual sorulursa cevap ‘kendimizi tanımak, Cenab-ı Hakk’a hakkıyla kul olmaktır’ deriz. Peygamber (sav.) Efendimiz buyuruyor: “Kendini bilen Rabbini bilir.” Bütün gayemiz, amacımız; Rabbimize kul olup hakikat sırrına ermektir, değerli dostlar.
Kendi sırrına arif olan bir kimse, Cenab-ı Hakk’ın sırrına da arif olur. Nefsaniyetinin emrindeki her türlü yaşantı, hayali ve zanni bir kulluk olur. Böyle bir kişinin öncelikle Rabb’inden önce kendini tanımış olması gerekir. Kulluktaki esas; kulluğun sıfır noktasından sınırsızlık noktasına kadar olduğu bilinci ile buraya kadardır diyebileceğimiz bir hal olmadığıdır.
Buradan şu sonuca varabiliriz: kulluktaki kemalatın nihayeti olmadığına göre kişi kendini her an her gün yeniden sorgulamalıdır. Şu hususu asla unutmayalım ve göz ardı etmeyelim. Kulluk “buraya kadardı, artık tamam oldu” diyebileceğimiz bir durum değildir, durağımız yoktur dostlar.
Kişinin; varlığının Hakk’ın varlığından gayri bir varlık olmadığını kendi enfüsünde ve afakında yani zahir ve batınında kabullenmiş olması gerekir. Kişi, kendinde mevcut olanın failden gayri bir varlık olmadığının arifi olmalıdır ki hem ölmeden evvel ölmenin sırrına ulaşsın hem de varlığını Hak’ta tevhid etmiş olsun. Kesrette ve vahdette, Hakk’ın varlığını ve birliğini müşahade ederek O’ndan gayri bir varlığın olmadığının şahitliğini kendi anasırımızda yaşadığımız zaman, kendi hakikatimizin sırrına erme gayretinde oluruz.
Değerli dostlar, kendi varlığını Hak’tan müstağni bilmiş olması, kendi varlığını münferit bir varlık olarak görmesi kişinin şirkidir. Enaniyetinin esaretinde yaşam şeklini tercih edenlerin, Hak’ta birde bir olmaları Hakk’ta ebed olmaları mümkün değildir. Bu nedenle “fail Allah’tır” talimini sürekli kendimizde yaşam tabelası haline getirmeliyiz ve ‘fail Allah’tır’ telkinatını enemize her nefeste enjekte etmeliyiz. “Yaratılma gayesine arif olmayan, yaratılışına gafil olan bir kişi neyi bilirse bilsin, kimi tanırsa tanısın, bildikleri ve tanıdıkları sadece boşuna yorgunluktur.” diye buyuruyor Efendim Hazretleri.
Ulaşma gayretinde olacağımız hedeflerimizden birisi de “La faile illallah”ın hakikatine ulaşabilmektir. Bunun için de hem zahirimizdeki hem de batınımızdaki diğer bir ifade ile, hem afaki hem de enfüsi şirkleri temizleyerek “fail Hak’tır” hakikatine ulaşabilme gayretinde olmalıyız. Bir dip not olarak da şunu belirtmemizde yarar var. Gönlünde zerre-i miskal kadar masivası olanın ne namazından ne de istikametinden kişiye bir fayda gelir. Soruyorum dostlar: “Peki öyleyse, ne yapalım da Rabbimin hoşnutluğunu kazanalım?”
Mustafa AYALTI
Altınoluk, 28 Kasım 2020