Alemde Hakk'ın varlığından başka varlık olmadığına iman eden bir salik, bütün varlıkların Hakk’ın varlığı olduğunu ve bütün varlıkların Cenab-ı Hakk’ın mazharı olduğunu bilmelidir. Hatta zamanı geldiğinde, bizatihi kendisidir de diyebiliriz, Hallacı Mansur Hazretleri gibi.
Tasavvufta “SEN ve BEN” düşüncesi ikiliğe sebep olabilir. Kişi vahdet deryasında, kesrette ve vahdette yol aldığı sürece sen-ben yok olur, sadece görünen Hak olur. İkilik; Allah (cc.)’ın varlığına karşılık¸ insanın varlık davasına kalkışmasıdır. Varlık birdir, o da Hakk'ın varlığıdır. Vahdette ikilik düşüncesi söz konusu olamaz.
Değerli dostlar; aslında ENE yani BEN sözcüğü, Allah (cc.) tarafından bize verilmiş bir lütuf olarak da değerlendirilebilir. Çünkü ENANİYET ile bir insan Firavunlaşacağı gibi, gönlünün sesini dinleyen bir aşık da Hakk'ı görecek ve O'nunla hemhal olacaktır. O zaman anlayacaktır ki BENİM dediklerimin bir tamamı onunmuş meğer. Allah (cc.) dervişin gönlünde zuhur ve tecelli ettiği zaman, her şey birer ayna olarak telakki eder. Mutasavvıflara göre cemadatlar, nebatadlar, hayvanatlar ve insanlar; Hakk'ın isim ve sıfatlarını aksettiren birer aynadırlar. Bu cümleyi tefekkürlerinize sunarım!..
Genelde insandaki benlik iddiasına dünyevi makam, mevkii, mal-mülk ve diğer imkanlar sebep olur. Ne var ki şeytan, kişiyi maneviyat yolunda Rabbinin arzu ettiği doğrultuda istikamet üzere iken başka bir yoldan dolanarak istikametinden saptırır. Bu tecelliyatları mutlak surette her ihvan yaşar. Bundan anlamamız gereken şu olmalıdır: bir kul, nefsinin heva, heves ve ihtiraslarını bertaraf edip ruhani istidatlarını inkişaf ettirdiği zaman Hakkʼa ram olur, ilahi ahlak ile ahlaklanır. Cenab-ı Hakkʼın dostu olur, nice nehirlerin ummanda kaybolduğu gibi.
Bu hale ulaşan müʼminlerin görüşleri, duyuşları, düşünüşleri ve ifadeleri hep ilahi nurun cereyanı haline gelir. Onlar adeta berrak bir ayna misali, Hakkʼın cemali sıfatlarının tecelligahı durumundadırlar. Yine onlar, sadece Cenab-ı Hakkʼın muradına muvafık hal ve davranışlar sergilemeye başlarlar. Onlar artık her şeye Rahmani bir nazarla bakarlar.
Sonuç olarak; “Fenafillah”a ererek Hakkʼın dostluğuna nail olan bu müʼminlere dair, hadis-i kudside şöyle buyrulur: “Her kim Ben’im veli bir kuluma düşmanlık ederse Ben ona karşı harp ilan ederim. Kulum, Bana en çok kendisine emrettiğim farzları ifa ederek yaklaşır. Farzlara ilaveten işlediği nafile ibadetlerle de yaklaşmaya devam eder; nihayet Ben onu severim. Kulumu sevince de Ben, adeta onun işiten kulağı, gören gözü, konuşan dili, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Ben’den ne isterse mutlaka veririm, Bana sığınırsa onu korurum.” diye buyurmaktadır.
Rabbim bizleri benliğinin esaretinde bırakmayıp hakikati asliyesine vuslat edenlerden eylesin.
Rabbim cümle ihvan kardeşlerimden razı ve hoşnut olsun.
Mustafa AYALTI
Altınoluk, 20 Kasım 2020