Değerli dostlar, bir hadis-i kutside Cenab-ı Resulullah’ın lisanından: “Ben bir gizli hazineyim, bilinmekliğimi murad ettim. Kendi nurumdan seni, senin nurundan bu alemi halk ettim.” diye buyuruyor. Bu hazine; ilmi ledün hazinesidir, tevhit hazinesidir, edep ve ahlak hazinesidir. Herkeste olmaz, her yerde olmaz. Bu hazineye malik olanlar, bu hazineyi taliplerine bir bedel karşılığında sunarlar.
Bu hazine dünya malı mülkü ile ilgili değildir. Bu hazinenin maliki Mürşit-i Kâmil’dir. Bu gizli hazineye sahip olmak isteyenlerden de bedel olarak can istenir, can verirler. Her kim bu hazineye talip ise buyursun gelsin. Bu pazar can pazarıdır, tevhit pazarıdır. Yunus Emre bir şiirlerinde “Canlar canını buldum, dükkanım yağma olsun” derken can verdi ki, canlar canını buldu. İyi tefekkür edelim, dostlar. Pazarda her şeyin bir bedeli vardır, her ne alırsak ücreti karşılığında alırız. İlmi ledünde tevhit bedeli ise ancak can vermektir. Bundan dolayıdır ki dergahlarda okunan ilahilerde ve yapılan muhabbetlerin neticesinde hep “Kıyamazsan başa cana, uzak dur girme meydana/ Bu meydanda nice başlar kesilir de soran olmaz” diye talibe bu yolun ucuz bir yol olmadığı söylenir. Bu pazar Cenab-ı Resulullah’tan bugüne ve kıyamete kadar devam edecektir. Onun içindir ki bu pazar kuruldu, asla bozulmaz, bozulmayacak. Bezirgan (zamanın sahibi) değişse de pazar hep olacak, tevhit hep baki kalacak.
Canlar canını (Hak) merak ediyorsan önce bir mürşit bulacaksın. Variyetinin Hakk’ın variyeti olduğunu ancak onun talim ve telkinleriyle bulup öğrenirsin. Mürşit senin sana ait olan variyetini alır, enaniyetini alır, Hak’tan başka neleri çok seviyorsan o sevdiklerini de alır. Tabi verebilirsen. İşte can vermek budur. Kolay değildir fakat mükafatı da büyük olur. Sen yeter ki samimiyetle gel, sadakatli ol. Hazır satıcıyı bulmuşken, satılana talip ol.
Ehlullah her neye nazar ederse orada Allah’ı ef’ali, sıfatı, zatı ve esmaları ile müşahede ederler. Bu ilmi talibine de talim ettirirler.
Hem can, hem ten O’dur. Hem sen, hem ben O’dur
Cümle görünen O’dur, uzakta ve yakında
( Niyazi Mısri)
Sevgili Peygamberimiz buyuruyorlar ki: “Kişi bir şeyi sevdi mi zikrini çoğaltır.” Kim, kimi seviyorsa onu dilinden düşürmez. Gönlü Allah sevgisi ile dolu olan bir dervişin özü sözü, içi dışı, zikri fikri hep Hak olur. Hak’tan başka hiçbir şey düşünemez. Allah’tan başka anacağı bir şey kalmaz. Dervişin gönül huzuru O’nda dır, O’nunladır.
Mürşit, bu pazarda her ne gördüysen sana onun hakikatini anlatır. Çünkü gördüklerinin bir tamamı gizli hazinenin pazara yansımasıdır. Hak’ta gizli hazine iken, pazarda eşya adını alır. Bunun talimini yap, bunu tefekkür et. Peygamberimiz “Ey Rabbim, bana eşyanın hakikatini öğret.” diye dua ederlerdi.
Ey dostlar, tevhit yolu sırat-ı müstakim yoludur. En doğru yoldur. Senin pazarındır, hayatındır. Fatiha suresinde okuduğumuz sırat-ı müstakim bu yoldur. Tevhit yolundan sapanların yolu ancak dalalet yoludur. Seni vuslata ulaştırmazlar. Mürşid-i Kâmil bu doğru yolun ehlidir. O’nun sana verdiği rota ile seyr-i sulûk eyle. Yoldan sapma. Hiçbir şeyi, hiç kimseyi ayrı görme. O künt-ü kenz hazinesi senin gönlünün derinliklerindedir. Devamlı kendini tefekkür et, kendinde ara. Ancak böyle yapanlar gerçek manada tevhide erenlerdir.
Sen kendindekileri mürşit olmadan bulamazsın. Mürşittir seni sana bildirecek olan. Burada aslolan; senin sevgin, tabiliğin, gayretin ve sadakatindir. Sevgi ve sadakatsiz dervişi gam ve kasavet yıkar der bu yolun erenleri.
Rabbim cümlemizin kendi gerçeğimize olan merakımızı, bu yoldaki gayretimizi, sevgimizi ve samimiyetimizi arttırsın.
Rabbim cümlemizin yar ve yareni olsun.
Selam ve dua ile kalın
Enver EFE
İstanbul, 08 Mart 2020