Cenab-ı Allah (cc) Kur’an-ı Kerim’de “Ancak mümin kulumun gönlüne sığarım.” diye buyuruyor. Değerli dostlar, Kur’an’da fuad, ef’ide, sadr ve lüb olarak kişinin o anki halet-i ruhiyesine göre farklı isimler alsa da günümüz Türkçesinde tüm bu kelimelerin karşılığı “gönül”dür.
Tasavvuf meclislerinde (dergahlarda) bu konuyla ilgili taliplerden özellikle istenilen tek şey vardır. Buyurulur ki: “Herkes Allah der fakat Allah’ı ayrı kendilerini ayrı görürler.” Ehli tasavvuf bu ayrı görme anlayışını tevhit dışı (şirk) olarak yorumlar. Çünkü Allah’ın varlığı kulda olmasaydı o kişinin hayatta olması imkansızdı.
Kalbin bir fiziki bir de manevi manası vardır. Fiziki manası, vücudun yaşamsal işlevlerini yerine getiren organ olmasıdır. Adeta vücudun motoru gibidir. Kalbin içinde kişinin maneviyatına hükmeden, derinliklerinde, elle tutulmayan, gözle görülmeyen ancak kişinin o anki haliyle vücut dili olarak açığa çıktığı bir yer vardır ki oraya gönül denir. Hatta gönlün içinde olan Süveyda-i derunidir. İşte bu da duygu ve düşünce manasıdır.
Allah (cc) Kur’an’da; Evvel, Ahir, Zahir, Batın (bkz. Hadid, 3) ayeti ile kendisini anlatırken ‘aslında senin evvelinde de, ahirinde de, zahirinde de, batınında da biz varız’ diye buyurur. Zahir görünen, batın ise gizli demektir. Senin vücudun zahir, enfüsün (iç alemin) batındır. Senin kalbin zahir, gönlün batındır. Senin fi’illerin (işlerin) zahir, duygu ve düşüncelerin batındır. ‘Böyle olmakla birlikte, tüm bunları halk eden, meydana çıkaran, sende var olan biziz’ diye buyuruyor Cenab-ı Allah. (bkz. Saffat, 96)
O halde ey derviş, Hak senin gönlünde mevcut olduğuna göre, senden gören, duyan, söyleyen de O’dur. Senin yaptığın her iş, O’nun ol demesiyle olur. Bunun arifi ol! Hz. Musa (as.) Rabbi ile konuşmaya Tur-i Sina’ya gidermiş. Tur dağı, senin zahir olan vücudundur. Sina ise senin batının olan sinendir, gönlündür. Bundan dolayıdır ki mürşit: “Gönlünden Allah’tan gayrıyı çıkar ki orada Hak Zahir olsun.” diye buyurur.
Ey derviş İnsan-ı Kâmil’e ikrar ver! Hak, gönül Tur-i Sina’sından tecelli eder. Toprağa bir tohum ekildi mi o tohum yeşerir, aslını açığa çıkarır. Tohum da sensin, açığa çıkan da sensin, dünya da sensin, evren de sensin. Tüm bunlar senin gönlündür. Unutma kâinat, insan gönlü kadar geniş değildir. (Hz. Ali)
Senin gönlün Beyt-i Mamur (Kâbe) olmalıdır. Sen emin belde, güvenilir dost olursan gönlün de ilahi tecellilerin mazharı olur. Gönül tecelligah-i İlahidir. Allah’ın Celal ve Cemal tecellileri kalbe gelir ve sen bunları açığa çıkarırsın. Eğer kemal ehli isen eyvallah der ayırım yapmazsın. Fark ehli değil isen, hayır şer, iyi kötü, güzel çirkin diye zan içinde ikilikte kalır ayrı görmeye devam edersin.
Değerli dostlar, unutmayalım ki “Allah (cc), ancak mümin kulumun gönlüne sığarım, başkasına değil!” diye buyuruyor. O halde “Mü’min nedir, nasıl olmalıdır?” diye kendimize mutlaka sormalıyız. Bu konuda Kuran-ı Kerim’deki Mü’minun Suresini okuyalım. İlk on ayetini iyi anlayıp hayatımıza uygulayalım.
Rabbim cümlemizin yar ve yareni olsun. Selâm ve dua ile kalın.
Enver EFE
İstanbul, 24 Mart 2020