Hal böyle olunca; bizler kendimizi üç fena meratibimizde fani edilmesi gereken hallerimizden arındırıp, Cenab-ı Hakk’tan gayri failin, mevsufun ve mevcudun olmadığının şuuruna varır ve yaşarsak geriye ne kalır? Yunus Emre Hazretleri’nin buyurduğu gibi: “Sen çık aradan, kalsın yaradan.” Gayrisinin olmadığının şuuruna varıp, irfanına ulaştığımız zaman geriye Rabb’imizden başka bir şey kalmaz değerli dostlar.
Özetleyecek olursak; La İlahe İllallah’ın sırrına üç fena meratibi ile ulaşabileceğimiz, La İlahe İllallah Muhammeden Resulullah sırrına ise beka meratibi ile vasıl olabileceğimiz bizlere anlatılmaktadır. Mutasavvufların görüş ve ifadeleri de bu yöndedir dostlar.
Şu hususu da dikkatlerinize sunmak istiyorum. Beka meratibini Hakkel yakin mertebesinde yaşayan, diğer bir ifade ile rıza makamına ulaşmış bir derviş, varlığını Hakk’ın varlığında ifna yani yok etmiş ve Cenab-ı Hak’ta ebed olmuş olarak, "Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Resulühü" (mealen; "Ben şehadet ederim ki, (Yani görmüş gibi bilirim ve bildiririm ki) Allah’tan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed aleyhisselam Onun kulu ve Resulüdür.") ikrarı ile hakkel yakin mertebesinde şahitlik edebilir.
Aksine varlığında münferid olanların şahitliği boşuna yorgunluk olabileceği gibi, bu kişi şirk işlemiş olur. Bunların bir tamamına ulaşabilmenin tek çaresi vardır. O da fiilini faile, sıfatını mevsufa, mevcudunu Hakk’a isnat etmektir ki kişi hakikatte fani olsun. La İlahe İllallah’a kelime-i tevhid, ilmi tevhid ve nur-u tevhid açısından baktığımızda; Cenab-ı Hakk’ın esmalarının, ef’alinin, sıfatlarının ve zatının, kâinatta her şeyi ihata ettiğinin şuuruna ulaştığımızda sadece” La ilahe illallah” deriz. Ama varlığın birliğine erdiğimizde bize her şey Hak görünür.
Sonuç olarak; Bizler ‘’İLLALLAH’’ gerçeğini Tevhid-i Ef’al’in tarif ettiği şekilde anlamalıyız ve yaşamalıyız ki neticemiz Allah (cc.)’ta ebed olsun. İnsan zaten ef’aliyle, sıfatıyla, zatıyla, batınıyla La İlahe İllallah’ın zuhurudur. İnsandan arzu edilen, istenen uluhiyet ve hüviyet tevhidine ulaşmasıdır. “La ilahe illallah”ın hakikati; uluhiyet tevhididir. Muhammeden Resulullah”ın hakikati ise; hüviyet tevhididir. Cem-ül Cem (Ahadiyetül Cem) makamında bu iki izafi tevhidi idrak ettiğimizde, MUTLAK TEVHİD’e ulaşılmış oluruz.
Rabbim bizleri mutlak tevhide ulaşıp, La İlahe İllallah’ın sırrına erenlerden eylesin.
Rabbim cümlemizden razı ve hoşnut olsun.
Mustafa AYALTI
Akçay, 20 Ağustos 2019