Allah (cc.) Hud Suresi ayet 112’de “Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tevbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür.’’ diye buyurmaktadır.
İstikamet sözcüğü, lügat manası itibariyle; doğru yol üzere olmak, dürüst olmak, her işte itidal üzere bulunmak, adaletten ve doğruluktan ayrılmayıp diyanet ve akıl (akıl; gönülde, hak ile batılı ayırdeden bir nur) üzere yürümek, adalet ve hakkaniyet üzere hareket etmek anlamlarına gelmektedir.
Peygamberimiz Efendimiz (sav.), Hud Suresi ayet 112’de geçen “…Emrolunduğun gibi dosdoğru ol’’ ayeti “beni ihtiyarlattı’’ diye buyurmakla, bu ayetin çok önemli bir ayet olduğunu ifade ederek, dosdoğru istikamet üzere olmamızı bizlere emrediyor. Bu senenin sloganı malumunuz olduğu üzere “EMR-İ Bİ'L-MA'RUF NEHY-İ ANİ'L-MÜNKER” idi. Emredileni yap, emredilmeyeni yapma. Yani bizden Emrolunduğumuz gibi, dosdoğru istikamet üzere olmamız isteniyor.
"Emrolunduğun gibi dosdoğru ol" ayetinde bize anlatılmak istenen esas mevzuu; “İSTIKAMET’’ üzere olmamızdır.
O halde, Hakk'a vuslat etme gayretinde olmanın, hatta Hakk’a vuslat etmenin ön şartı olan gerek madde gerekse mana alemimizdeki yaşantımızla dosdoğru istikamet üzere olmaktan başka bir seçeneğimizin olmadığını vurgulamak isterim. Şurası bir gerçek ki, istikametimizin Rabbimin arzu ettiği doğrultuda olması kadar yüksek bir mertebe ve bir o kadar da zor hiçbir emir yoktur. Neden böyle diyorum değerli dostlar çünkü insan vücudu anasırı iki hal mertebenin zuhurudur. Birisi Rahmani, diğeri ise nefsanidir. Rahmani yönümüz, emrolunduğumuz gibi dosdoğru istikamet üzere oluşumuzdur. Nefsani yönümüz ise nefsi emmarenin yani şeytanın arzu ettiği yöne, diğer bir ifade ile Cenab-ı Hakk’ın arzu etmediği yöne yönelmemizdir. Zahirde de batında da ne iş olursa olsun, Rabbimize ulaşmanın yolu, dosdoğru ve istikamet üzere olmamızdır.
Bununla beraber şu kadarını hatırlatmakta yarar var. Resulullah (sav.) Efendimizi "bu ayet beni ihtiyarlattı" dedirtecek kadar zor olan noktanın; istikamet emrinin kendisiyle alakalı olmadığından dolayı olduğuna hiçbir şerkimiz yoktur. Var olan şeyin, bizimle, ehli ihvanla alakalı olduğunu nacizane tefekkür ederek arz etmek isterim. Huzurdaki o anı hatırlayalım, verdiğimiz o sözü. Ne söz verdik ve şimdi o akdin neresindeyiz, acaba?!
Biz müstakil, münferit, Allah’tan müstağni bir varlık değiliz. Allah (cc.) ayet-i kerimesinde "Sen ve seninle birlikte, yaptığı kötülüklerden tevbe ederek Hakk’a yönelen müminler, Rabbin tarafından sana emredilen hususlarda dosdoğru olun. O, sizi gözetlemektedir." diye buyurmaktadır. (Bkz. Nisa Suresi Ayet-1, Hud suresi Ayet-112).
Mustafa AYALTI
Akçay, 25 Haziran 2019