Sözlükte “öz” anlamına gelen lübb kelimesi, tasavvuf kaynaklarında “kuruntu ve hayal kabuğundan arınmış ve kutsal nurla aydınlanmış akıl”, “özün özü” anlamındaki lübbü’l-lüb ise “akla güç veren ilâhî ve kutsî nur” şeklinde tanımlanmış (et-Taʿrîfât, “lüb” md.; Kâşânî, s. 72), Kur’an’da birçok yerde geçen “selim akıl sahipleri” mânasına gelen ülü’l-elbâb ifadesi (Sâd 38/29, 43) bu terimin kaynağı olarak görülmüştür. Kutsî nurla güçlenerek vehim ve hayal kabuğundan arınan selim aklın aşkın bilgileri algılayabileceği kaydedilmiştir (Kâşânî, s. 72; Gümüşhânevî, s. 24)1
Öz nedir? Faildir, öznedir. Külliden zerreye, zerreden külliye varoluş sebebidir. Türkçe bir terim olan sözde özne kavramıyla öz arasında bir ilişki kurmak gerekirse , özün efaliyetini benimseyen, failin efaliyetine inen kişilik ve libas perdesidir. Seyr-i sülüğün konusu olan insan, kainatın mikrosu olarak ortaya çıkmıştır. Ahsen-i takvim üzere yaratılan insan, manayı kavramaya yetkindir. Ancak varolan bu cevhere ulaşmak kişiye “Oku” emriyle birlikte telkin edilen, kişinin İlm-el yakîn, Ayn-el yakîn ve Hakk-el yakîn olarak özüne vakıf olabilmesidir. “Onu şekillendirip içine ruhumdan üflediğim zaman onun için saygı ile eğilin.” (Sâd 38/72)
Dışında aradığı herşey kendi anasırında mevcuttur. Bu mevcudiyet, Yaratıcının takdiri ilahisi ve muradıdır. Hz.Ali’nin; İlacın sendedir de farkında olmazsın, Derdin de sendedir, fakat ki görmezsin, Sanırsın ki sen sade küçük bir cisimsin, Halbuki sende dürülmüş koskoca alem…dediği buna verilecek en güzel örneklerdendir. Bu bağlamda, Ayan-ı Sabitede var olanların tahayyül ile şehadet alemindeki zuhuratından sorumluyuz. Bu sorumluluk; öz olan saf bilinç ancak zihni şeytandan uzaklaştığı vakit, hakiki olana hizmet etmiş ve gerçek anlamda bir mazhariyet açığa çıkmış olur. En Öz, Allah’ın (c.c) Halifesi, hakikatin tecelli ettiği mazhar, maddi-manevi tüm kemal mertebelerini kapsayan Nur-i Muhammedî İnsan-ı Kâmildir.
Teorik olarak bildiğimiz bilgileri, pratik olarak nasıl hayatımıza alacağız? İnsan olarak yaratılmak, tekamülümüzde yeterli midir? Bu gidiş nereye olursa Rabbimizin insan üzerindeki muradı hasıl olur?
Her an oluşum, gelişim ve değişim halinde olan sistemin bir parçası olduğumuz mikro ve makro alemimizde, deneyimler ve şahitliğimiz kapsamında Tevhid-i Efal’in birliğine çekilen benlik perdesinin, hakikat perdesiyle arındırılması üzerimize düşen bir sorumluluktur. Varlığın Vücud-u mutlaktan ayrılıp şehadet alemine inmesi ve tekrar O’na yapacağı tekamül yolculuğunda yapılan devir (uruç) hareketinin teslimiyet ve insana yüklenen misyonun hakikat bilincine vakıf olmasıyla açığa çıkması, Rabbimizin muradıdır. Karanlığın içine sır olmuş aydınlatıcı güneş, insanın içine sır olan yansımanın aynada görünen halidir. Özünün özünü anda bil.
Onlar (her) sözü dinler; en güzeline uyarlar. İşte onlar Allah'ın doğru yola ulaştırdığı kişilerdir. Öz akıl sahipleri de işte sadece onlardır. (Zümer:18)
1- Uludağ,Mustafa, LÜB, 2003.
Safiye TURAN
Altınoluk, 10 Haziran 2025