Ünlü mütefekkirlerimizden, Hak dostu Erzurum’lu İbrahim Hakkı Hz.lerinin çok güzel bir şiiri ve ya ilahisidir bu “Mevlâm görelim neyler / Neylerse güzel eyler.” Bu ilâhiyi hem kendime, hem de bütün dervişan kardeşlerime tavsiye ederim; güzel dinlesinler, güzel tefekkür etsinler, hayatlarına güzel uygulasınlar diye. Bu şiir dervişin seyr-i sülûkünde dervişe, zanlarından ve gafletlerinden kurtaracak nasihat ve tavsiyelerle bizim istikamet bulmamızı öğütler.
Haktandır bütün işler / Boştur gam-u teşvişler
Ol hikmetini işler / Mevlâm görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Unutmayalım, “faili muhtar ancak Cenab-ı Hak’tır; dilediğini işler ve halk eder ve bu yaptıklarından da kimseye hesap verme mecburiyetinde de değildir.
Kul, aleme baktığı zaman, gördüğü olayları ve tecellileri kendimize göre yorum yapar; bu hayır, bu şer, bu iyi, bu kötü, bu güzel, bu çirkin vs. diye hikmetini bilmeden (haşa) Allah’ı sorgular. Zaman zaman da O’nun yaptıklarından memnun olmayıp, hesap sorarak ukalalık ederiz.
Değerli dostlar, Allah güzeldir, güzeli sever, güzellikleri sever; O’nun halk ettiği bütün fiiller de güzeldir. Burada mühim olan, dervişin güzel görüp, güzel düşünmesidir. Yani bizim de, hem yaptığımız iş Hakk’a uygun güzel olacak, hem de düşünce olarak fikirlerimiz de güzel olacak.
Şimdi diyeceksiniz ki: “Madem her şeyi Allah işliyor, Allah halk ediyor, o zaman kulun elinden şer bir iş işlendiği zaman kulun mesul olmaması lazımdır. Nitekim imanın altı şartından biri olan “amentü” şerhinde “Hayrihi ve şerrihi minallah” yani, hayır da Allah’tan, şer de Allah’tan deriz. Dostlar unutmayalım istisnasız bütün işleri halk eden Allah’tır. (Saffat-96)
Bizim sorumluluğumuza gelince Kul bir iş işleyeceği zaman, onun kalbine “meyil ve rıza” dediğimiz bir duygu ve düşünce gelir. Bize gelen bu duygu ve düşünceyi fiiliyata dökersek, işin neticesine göre yaptığımız işe “günah ve ya sevap” denilir. Fail olan Allah olmakla beraber biz, gönlümüze gelen bu “meyil ve rıza”dan sorumlu oluruz. Bunun için de yaptığımız işe ya günah derler, ya da sevap derler; fail olan ancak Allah’tır.
Her işleri faiktir / Birbirine lâyıktır
Neylerse muvafıktır / Mevlâm görelim neyler
Neylerse güzel güzel eyler
Bu alemde her ne yaratılmış ise bunları halk eden ancak Cenab-ı Hak’tır. Bu aleme ibret nazarı ile baktığımızda, yaratılanların kimisi et ile beslenir, kimisi de ot ile beslenir. Bunların da rızkını veren ancak Cenab-ı Hak’tır. Dağdaki bir aslan bir ceylanı yakalamış ise, o ceylan aslanın rızkıdır. Bize göre bu olay zalimce gibi görünse de, Allah, aslanın rızkını veriyor, o da hem kendisini, hem de yavrularını besleyip doyuruyor. Rızkı veren Allah ise, bunu gören kul ancak seyredip bundan ibret alacak. Çünkü aynısını da bizler yapıyoruz.
Bir işi murad etme / Olduysa inat etme
Hak’tandır o reddetme / Mevlâm görelim neyler
Neylerse güzel eyler.
İnsan bazen bir şeyi gönülden murad eder, ister, candan arzular, fakat ne hikmetse istediği olmaz. Olmadığını bildiği halde de ısrarcı olur. İşte burada Ayet-i Kerime’de Allah: “Siz bilemezsiniz, sizin hayır gibi gördüklerinizin arkasında şer olabilir; şer gibi gördüklerinizde de nice hayırlar vardır” (Bakara- 216) buyuruyor. Yani bir şey olmuş ise olduğunda hayır vardır, olmamış ise olmadığında hayır vardır. Her iki hal de kulun hayrınadır. Bu hayatımızda karşılaşabileceğimiz her şeyde de böyledir.
Hz. İsa as. yolda giderken, iki kişi görür; birisi diğerine ısrarla yiyecek ikram etmek istiyor fakat arkadaşı da ısrarla yemek istemediğini söylüyor. Bunu gören İsa as. yemek istemeyene der ki: “Size uzatılan bir ikramı geri çevirmeyiniz. O size Allah’ın ikramıdır. Ola ki belki bir derdinin şifası o ikramda gizlidir” buyurur. Evet dostlar bizlere birisi bir ikramda bulunursa, bilelim ki o ikram bize Allah’ın bir lütfudur.
Hiç kimseye hor bakma / İncitme, gönül yıkma
Sen nefsine yan çıkma / Mevlâm görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Bu dervişlik, kıymet bilene çok kıymetlidir. Herkesin arayıp da bulamadığı, bulanların da çoklarının kıymetini bilemediği kadar kıymetlidir dervişlik. Dervişlik, bize insan olmayı, gerçek manada Hakk’a kul olmayı, öğretir. Dervişlik, kendi özünü bilme sanatıdır. Tüm bunları layıki ile yapabilmek için de insan önce kendi nefs-i emmaresi ile cihat etmesi gerektir. Bunun içinde nefsinin olumsuz arzu ve isteklerine karşı dik durup, nefsinin kölesi olmamalıdır.
Derviş, başına gelen veya gördüğü tüm tecellileri önce gönül süzgecinden geçirmeli, sonra akıl terazisinde tartmalı ki, hemen olumlu veya olumsuz karar vermemeli. Bu tür konularda acele verilen kararlar her zaman isabetli olmayabilir. Derviş önce gönlüne danışıp, Rabbi ile rabıta kurmalı ki, sonra gönlüne gelen duygu neticesinde kararını verebilsin.
Derviş , insanlarla dost olacak, kimseyi kırmayacak, kırılmayacak, incinmeyecek, incitmeyecek. Kiminle muhatap olursa olsun, muhatap olduğunu Hakk görecek, sevgide ve saygıda kusur etmeyecek. Çünkü insanları sevmek, Hakk’ı sevmektir; İnsana hizmet etmek, Hakk’a hizmet etmektir. Dervişlik, “Mevlâm görelim neyler, neylerse güzel eyler” diyebilmektir.
Dervişlik yolunda, seyr-i sülûkumuzda Mevlâm cümlemizin yar ve yareni olsun. Selâm ve dua ile kalınız.
Enver EFE
İstanbul, 18 Şubat 2025