Değerli dostlar, Allah’ın zuhur mekanı olan kalp (gönül) insan vücudu ana sırının en mutena en güzel yeri olmaya lâyık bir yerdir. Allah, Kur-an’ı Kerim’de “Ben size şah damarınızdan daha yakınım” diye buyururken, “ancak mümin kulumun kalbine sığarım” diye de bizleri müjdeliyor.
Ancak Allah, mümin kulunun kalbine sığarım derken de o kalbin tertemiz olmasını kulundan istemektedir. Bundan dolayıdır ki hakikat yolunda gerçek tasavvuf erenlerinin öncelikle müntesiplerinden istedikleri kalp temizliğidir. Bunu da her mürşit kendi yol ve erkanınca bu talimi dervişlerine uygulatırlar.
Değerli dostlar, Allah’ın bu âleme taalluk eden sıfatları olduğu gibi, iblisin de bu âleme taalluk eden sıfatları vardır. Allah’ın subuti sıfatları insandan zahir olduğu gibi, iblisin sıfatları da Hakk’ın sıfatlarının arkasına gizlenmiş, bizim boş ve gafil bir ânımızı beklemek için fırsat kolluyor. O fırsatı da yakaladığı anda yıldırım hızıyla harekete geçip, bizim iman, sevgi ve kulluk kalelerimizi darmadağın ediyor. İşte dervişin bu haline Ehlullah “kalbin afetleri” diyor.
Bizi bizden eden kalbin afetlerini tanıyalım:
KİN: Kin yani düşmanlık, İblisin en büyük özelliklerinden biridir. İblis Âdem as.’a secde etmeyince huzurdan kovulanlardan oldu ve bunun neticesinde kıyamete kadar da Âdem’e ve oğullarına düşman olacağını açıkça ilan etti. Bundan dolayı da diyoruz ki, derviş olan kin tutmaz, iblisin bu tuzağına yakalanmaz inşallah. Çünkü “kini olanın dini olmaz, dini olanın da kini olmazmış” der büyüklerimiz. Kin insan vücudunu ele geçirirse, kişi en çok hasmını düşünerek kalbini nefretle doldurup, Allah’ın zikrinden gafil olur.
Kin ve öfke insanın duygu ve düşüncelerine hakim olup, kişinin kalbini kapladığı zaman, artık o kişinin önce sevgi duyguları körelir; sonra kulluk yaşantısı altüst olur, ibadetlerinden zevk almaz, zikri unutur yani Allah’ı tefekkür edeceğine hep hasmı ile uğraşır. Hem dünyasını, hem de ahiretini zora sokar.
ÖFKE: Öfke de aynı kin gibidir. İnsan celallendiği zaman vücut ısısı birden yükselir ki bu da iblisin alametlerindendir. Çünkü iblis ateşten halk olunmuştur. Bu özelliğine güvendiği için Âdem’e as. secde etmemiştir. Cenab-ı Resulullah Efendimiz bu konuda bir hadislerinde: “Sizden biri sinirlendiği zaman kalkıp hemen abdest tazelesin. Abdesti varsa bile yine abdest alsın. Çünkü şeytanın ateşini ancak su söndürür.” Buyurmuşlardır.
Sevgili peygamberimiz sav. ashabı ile söyleşirken, birden ashabına sordu: “En büyük pehlivan kimdir bilir misiniz?” Orada bulunan sahabelerin hepsi kendilerine göre çeşitli cevaplar verdiler. Hz. Peygamber sav.: “Bunların hepsi doğru olsa da, en büyük pehlivan, öfkelendiği zaman öfkesini yenendir.” buyurmuşlardır.
MUKAYESE- KIYAS : Mukayese ve kıyas da şeytanın sıfatlarındandır. Allah cc. “Âdem’e secde ediniz” diye buyurduğunda, bütün melekler secde etmelerine rağmen şeytan secde etmedi. “Onu ateşten, beni topraktan yarattın” diyerek kendisini Âdem as. ile kıyasladı ve asilerden oldu.
Değerli dostlar, bizler de kendimizi zaman zaman bir başkası ile kıyaslama gafletinde oluruz. Bu bazen bilgimiz ile, bazen zenginliğimiz ile, bazen güç ve kuvvetimiz ile vs. Unutmayalım ki bunların hepsi şeytanın bizim üzerimizde görmek istediği kendi sıfatlarıdır; onun bu tuzaklarına yakalanmayalım inşallah. Karşımızdakine göre şayet kendimizde ilim, zenginlik, güç ve kuvvet gibi haller ile donatılmış isek, bunların hepsini Allah’ın lütfu ikramı bilip, kibirlenmeden şükür secdesine varalım. Rabbimize hamd edelim ki iblisin tuzağına düşmeyelim.
GURUR – KİBİR : Gurur, kendini başkalarından üstün görmedir. Bu insanda aşağılık duygusuna sebep olan manevi bir hastalıktır. Hele kişi fakirlikten gelip çok kısa bir zamanda gelir düzeyini artırıp ve ya iyi bir mevkiye yükselirse bu bazı kişilerde manevi bir hastalık olarak ortaya çıkar.
Bu hastalığın hemen akabinde şeytan ona “kibir” hastalığını da yükler. Gurur, kendini başkalarından üstün görme ise, “kibir” de başkalarını kendinden küçük (zayıf) görme hastalığıdır. Maazallah her ikisi de tehlikelidir. Kalbin afetlerindendir. Hele bu duygu ve düşünceler bir salik’in gönlünü istila etmişse bu daha da fenadır. Çünkü bu hastalık ister istemez salik’i münafıklığa kadar da götürür. Dışarıdan herkese şirin görünüp, içinden de gurur kibir ve diğer olumsuz duygulara kendini kaptırır da maneviyatında bir tesiri olmaz, sülûkunda ilerleyemez.
HASETLİK – KISKANÇLIK : Hasetlik ve kıskançlık da kalbin afetlerindendir. Çekememezliktir. “Benden başka kimsede olmasın” ve ya “onda var da bende niye yok” hastalığıdır. Böyle duygu ve düşünceler insanı acz içinde bırakan kişiyi “cimri” liğe kadar götüren bir hastalıktır. Hiç kimseye maddi anlamda bir yardımı olmaz. Kimsenin yardımına koşmaz. Şayet birisine borç verecek olsa, kalabalık içinde borç vereceği kişiyi mahcup ederek yapar. Yaptığını da herkesin bilmesini iter. Ve bu yaptıkları ile de içten içe kibirlenir; kendine bir üstünlük sağlar.
Değerli dostlar: Gerek kalbin afetleri, gerek dilin afetleri bunların hepsi şeytanın sıfatlarındandır. Şeytan bu sıfatları ile Allah’a giden dosdoğru yolun üzerine oturmuş, inanıp, iman eden kulları bu duygu ve düşünceleri ile Hak yolundan uzaklaştırmaya çalışır.
Bu gibi duygu ve düşünceler, dervişin tekamülünde en büyük tuzaklardır. Dergah geleneğinde olmazsa olmaz iki şey vardır; biri kalbini masivalardan korumak; ikinciside dili malayani boş sözlerden kurtarmaktır. Bunun da talimini dervişe dilini korumak için en güzel ilaç olarak “zikir”, kalbini koruması için de en güzel ilacın “rabıta” olduğunu tavsiye ederler.
Sür çıkar ağyarı dilden ta tecelli ede Hakk
Padişah konmaz saraya hane mamur olmadan.
(Şemsettin Sivasi)
Değerli dostlar: Yukarıda yazılan “kalbin afetleri” nden kurtulmanın tek çıkar yolu nedametle yapılan “Nasuh” tövbesidir. Çünkü Allah cc. Tevvab’tır. Tövbeleri çokça kabul edendir.
-Çocuk, deniz kenarında babası ile gezinirken gökteki yıldızlara bakarak der ki : Babacığım, bu yıldızlardan daha çok ne olabilir? Baba : Denizdeki kum taneleridir oğlum. Çocuk: Peki bu kum tanelerinden daha çok olan nedir? Baba: Allah’ın Rahmeti ve mağfiretidir oğlum der.
Değerli dostlar: Sonsuz Rahmet ve merhamet sahibi, Rahman ve Rahim olan Rabbim, bizleri aff-ı mağfireti ile affetsin İnşallah. Selâm ve dua ile kalınız.
Enver EFE
İstanbul, 13 Şubat 2025