Değerli gönül dostu kardeşlerim. İçeriğini, benimde çok merak ettiğim ve konu başlığından da anlaşılacağı üzere; “BEN BİR İNSAN OLMAYA GELDİM” konulu yazımı dilimin döndüğü kadarı ile Rabb’imin himmetleriyle kaleme almayı uygun mütalaa ettim. Türk Halk Müziğimizin değerli yorumcusu Arif Sağ Bey efendinin harika yorumuyla bütünleşip, İNSAN’I bir kez daha başka duygulara, düşüncelere, sorgulamalara, hesaplara ve çeşitli aşamalara götürüyor bu türkünün sözleri. Dolayısı ile bizleri de.
İŞTE; BAHSE KONU OLAN TÜRKÜNÜN SÖZLERİ.
İkilik kinini içimden atıp,
Özde ben bir insan olmaya geldim.
Taht kuralı ariflerin gönlüne,
Sözde ben bir insan olmaya geldim.
Serimi meydana koymaya geldim.
Sözde ben bir insan olmaya geldim.
Serimi meydana koymaya geldim.
İnsanın ham maddesi toprak olan ve bedenine canlılık veren ve aslında ilahi bir nefes olan ruhsal yapı insanın esasını teşkil etmektedir. Bakınız bu bağlamda Allah cc. Secde Suresi Ayet 9’da ne buyuruyor. “Sonra onu tesviye edib içine ruhundan nefh buyurdu ve sizin için o işitmeyi, o görmeleri ve gönülleri yaptı, siz pek az şükrediyorsunuz” diye buyuruyor Allah cc. Demek oluyor ki; Cenab’ı Hakk’ın insan oğluna en büyük hediyesidir, ruhundan ruh üflemesi. Ve Allah’ın insanlara verdiği tek kalıcı şeyi ve aynı zamanda da emaneti olan Ruh olup; dışındakiler geçicidir. İnsanın olgunlaşacağı veya ulaşabileceği son nokta Hakikati asliyesine ulaşabilmiş olmaktır.
İnsan, Cenab’ı Hakk’ı her zerrede yansıtabilen bir aynadır. Çünkü; İnsan olmak, suret olarak insan olmak değildir, siret olarak insan olmaktır. Türkünün sözlerinde de arz edildiği üzere; kininden, kibrinden soyutlanıp, ikiliği aradan kaldırıp, gönüllerde taht kurmak olup, varlığını Hakk’ın varlığında ifna ederek, Rabbini gönlünde mihman etmektir insan olmak. Bu da Allah aşkı olmadan olması mümkün değildir. Çünkü; Allah aşkı bir mayadır yani insanın hakikatine ulaşmasının mayasıdır. Bunun nedeni de Allah cc. bir Kutsi Hadislerinde; “Ben yere göğe sığmam fakat mümin kulumun gönlüne sığarım” diye buyurarak, insandan ayrı olmadığını ifade buyurmuş olması ve bu Kutsi Hadis, “Biz ona şah damarından daha yakınız” (Kaf-16) ayeti ile perçinleşmiştir. Ve ayrıca; Allah cc, insanı en güzel biçimde yarattığını (Tin-4) ve insandan da ayrı olmadığını beyan buyurmaktadır.
İnsanın, insan olma gayretlerinden biride; kini-kibri atmak, ikiliği yani kötülüğü kendinden uzak tutmaktır.
Cümle varlığa sevgi ve hürmetle yaklaşmak; Hakikat bağlamında; her türlü şirk, bühtan, Cenab’ı Hakk’ın hoşnut olmadığı hallerden kendisini arındırıp, insan olma gayretinde daim olmaktır.
İçinde kin barındıran, özünde nasıl insan olabilir? Gönlünde kin barındıran, özünde insan olabilir mi?
Kainatın arzu ettiği, İlahi kudretin şahit olduğu ve Rabb’inin izinde hakikatine kavuşan insanlar; Cenab-ı Hakk’ın yeryüzündeki halifesi ve ahsen-i takvim sırrına mazhar olan kimselerdir. İnsanın “ahsen-i takvim” üzere yaratılmış olması ve en güzel kıvamda olması; Cenab’ı Hakk’ın arzu ettiği doğrultuda istikamet üzere olduğu ifade edilen kimselerdir. İnsanın, Allah’ın yeryüzünde halifesi olması hasebiyle, O’nun bütün isim ve sıfatlarının mazharı olan ve kendinde toplayan kişiye İNSAN-I KAMİL denilmektedir.
Hakikati asliyesine kavuşma gayretinde olan insanların amacı, Nefsi mutmainneye ulaşmaktır. Nefsini mutmain eden gönül dostları, Fecr Suresi, Ayet; 27,28,29 ve 30 ncu ayetlerine mazhar olurlar. ( Bahse konu olan ayetleri araştırınız ve mealini lütfen okuyunuz.) Söz konusu ayetlere mazhar olan ve Nefsini mutmain eden gönül dostlarına, yukarıda ki paragrafta da arz ettiğim üzere; Allah cc. Hadis-i Kutsisinde, “Ben yere göğe sığmam fakat mümin kulumun gönlüne sığarım” diye buyuruyor.
Nefsini mutmain eden İnsanlar sonunda; Arapçada olgun insan anlamına gelen İNSAN-I KAMİL rütbesine terfi ederler. Kamil İnsan; Hakk ile halk arasında bir vasıta olup, Cenab’ı Hakk’ın zuhur mekanıdır. İnsan’ı Kamil'e ulaşan Hakk'a vuslat etmiştir. İnsan’ı Kamili gören Hakk'ı görmüş gibidir. Allah cc. buyuruyor ki; "Eğer Allah'ı seviyorsanız, Bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin" diye buyuruyor. (Ali İmran 31)
Netice olarak; İlmi hakikate göre; Yaratan ile yaratılan arasında ayrılık yoktur. Çünkü Allah’tan başka varlık yoktur ve insan Allah’tan gelmiştir, yine Allah’a dönecektir. Ancak bunun için ölümü beklemeye gerek yoktur, nefsi terbiye etmek yeterlidir.
Mevlana Hazretleri; insanın kutsallığını bir başka şekilde şöyle ifade etmiştir: “Dağ, taş, su, ateş, yel bile insana secde etmektedir. Ve ayrıca buyuruyor ki; “Yaratan ile yaratılan arasında bir fark yoktur” diye buyurmaktadır.
Ey Rabbim, bizleri tez zamanda ikilik kinini içimizden atmayı, Rabbimizi gönlümüzde mihman etmeyi bizlere nasip eyle.
Kalın sağlıcakla.
Mustafa AYALTI
İstanbul, 05 Kasım 2024