Değerli gönül dostu kardeşlerim; her zaman olduğu gibi yine bir ayeti kerime ile yazımıza başlayalım inşallah. “Ben cinleri ve insanları, ancak bana ibadet -kulluk etsinler diye yarattım.” Diye buyuruyor Allah cc. (Zariyat Suresi, Ayet 56)
Ayetten de anlaşılacağı üzere; yaratılış gayemizin ve hedefimizin amacı, Rabbine kulluk etmek ve ibadet etmek olduğunu bu ayeti kerimeden net bir şekilde anlıyoruz. Demek oluyor ki, insanın dünyaya gelmesinin maksadı ve gayesi; kainatın yaratıcısını tanımak ve O’na iman edip, ibadet etmek olduğunu anlıyoruz. Tam da bu maksatla; Allah cc. Tin Suresinde bakınız ne buyuruyor? “İncire, zeytine, Sina dağına ve şu emin beldeye yemin olsun ki, biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik. Ancak iman edip salih amel işleyenler müstesna. Onlar için tükenmesi mümkün olmayan ecir vardır” diye buyurmaktadır.
Değerli dostlar; Allahu cc. insanları ruh ve beden bakımından, canlıların en mükemmeli olarak yaratmıştır. İnsan, iradesi ile icraatı ile doğru yol üzere olandır. Diğer bir ifade ile Allah cc. un arzu ettiği doğrultuda istikamet üzere olma gayretinde olandır. Aksine hareket edenler için Cenabı Hakk üst paragrafta, Tin suresinde de buyurduğu üzere; aşağıların aşağısına, hatta hayvandan da aşağı mertebeye ineceği beyan edilmektedir.
Hakikati asliyesine kavuşma gayretinde olan her insan, Cenabı Hakk’ın Rububiyet esması, yani terbiye edici esması ile, kainatın her zerresinde Rabbinin murakebesi altında olduğunu unutmamalıdır. Rububiyet esması bir başka şekilde, bir başka güzellikte, bir başka mükemmellikte kendini daima göstermektedir. Birde şu hususa dikkatlerinizi çekmek isterim. Biz her namazımızda Fatiha Suresini okurken, alemlerin Rabbine hamd ederek, bu farklı terbiyenin şuurunda olduğumuzu arz etmiş oluyoruz. “Kainatın yaratılması insan için, insanın yaratılması ise ubudiyet içindir” diye buyuruyor Mütefekkirlerimiz. (Bu cümleyi tefekkürlerinize sunuyorum.)
Bir yaşlı nenenin kıssası ile yazımıza devam edelim. Yaşlı nene bir gün torunlarını etrafına toplamış ve onlara nasihat ediyormuş: “Yavrum; öyle bir hayat yaşayın ki, Allah’ın sizi yarattığına değsin.” “Benim güzel evlatlarım; Allah sevgisiyle başlayıp, iman şerefiyle biten bir hayat, en mutlu hayattır.” Sözleriyle torunlarına nasihatte bulunuyor yaşlı ninemiz.
Yaratılan ve evrende bir yer işgal eden her varlığın mutlaka bir amacı vardır. Allah Teala, kainattaki bütün varlıkları bir hikmet ve nizam ile yaratmıştır. Güneşin, ayın, yıldızların, soluduğumuz havanın, bulutların, yağmur ve kar tanelerinin, dağların, taşların, hayvanların, bitkilerin, insanların, velhasıl her şeyin bir hikmeti, yaratılış amacı ve gerçeği vardır, (İsra Suresi, Ayet 44). Etrafımıza baktığımızda her şeyin bir maksadı gerçekleştirdiğini aklıselim olan her insan müşahede etmektedir. Amaç ve gayesi olmayan hiçbir şeyi yüce yaratanımız var etmemiş, yaratmamıştır.
Bakınız bir başka ayette Allah cc. buyuruyor. “Onlar, üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmiş ve süslemişiz, onun hiç bir çatlağı yoktur. Yeri de nasıl uzatmış, üzerine sabit dağlar oturtmuşuz. Orada görünüşü güzel her çeşit bitkiden çiftler yetiştirdik. Bunlar, Allah’a yönelen her kula gönül gözünü açmak ve ona ibret vermek içindir.” (Kaf 6- 8)
Bu fani alemde insanın elde edebileceği en büyük nimet, Allah’ı tanıması ve O’na kulluk etmesidir. Bu kadar değer verilen insan, kendini bu değere layık görmeli ve bu değerinin kıymetini bilerek hareket etmelidir.
Biz kimiz? Nereden geldik? Nereye gideceğiz? Allah cc. niçin bu kadar nimeti bizlere ikram etmiş ve istifademize sunmuş? İnsanın yaratılış gayesi nedir? Diye, kendimize sorduğumuz bu soruların cevabını; Kur’an’ı kerim en güzel biçimde bizlere cevabını vermektedir. Şu ayet’i kerimelere lütfen dikkat buyurunuz. “İnsan başıboş olarak bırakılacağını mı sanıyor?” (Kıyamet-36) “Bizim sizi, boş yere, bir oyun ve eğlence olarak yarattığımızı ve sizin gerçekten bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?” (Mü’minun: 115)
Öyleyse İnsan, yani hakikati asliyesine kavuşma gayretinde olan Allah dostları; Allah cc. un Hilafet makamının sahibi, Peygamberimiz Sav. Efendimizin verasetül enbiyası Mürşidi kamilimizin yap dediklerini yapmak, yapma dediklerini de yapmamak en doğru yoldur. Bu doğrunun istikameti Cenabı Allah’tır.
Mevlana’ya göre insanın bu fani alemdeki varoluş gayesi; ona yüklenen İlahi emanetleri yerine getirmektir. Yüklenen İlahi emanet ise; hem kendini, hem çevresini, hem de başka varlıkları idrak eden tek varlık olması hasebiyle, insana yüklenen teklif ve sorumluluktur. (Azhap, 72). Mevlana’ya göre insanın bu dünyaya gönderilişinin asıl amacı kulluktur. Bunu unutur, başka işlere dalarsa yaratılış amacından sapmış olur, diyor Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretleri.
İnsan; ruh ve bedenden müteşekkil bir varlıktır. Allah cc.un emanetini yüklenmiş, meleklerden daha üstün olan ve Cenab-ı Hakkın tecellisine ayna olarak yaratılan ulvi bir varlıktır. İnsan, yaratılışındaki yüksek gayeyi ve kendisindeki cevheri sezdiği zaman insan olur. Allah, ruhun gıdasının iman, insanın yaratılış gayesinin de ibadet olduğunu bildirmektedir.
Netice olarak; Rabbine aşık olan bir kulun amacı; sevgiliyi, canı ve Cemal’i görme, onu temaşa etme; dost olma, gönlünde Rabbini mihman etmektir. Onun tek gayesi Sevgili’yi hoşnut etmektir, ta ki, Sevgili, aşığının kendisini görmesini engelleyen örtüleri açsın. Sonuçta aşığın benliği Sevgili’nin zatında yok olur ve geriye bir tek O’nun zatı kalır. O’nda yok olmak yani FENA FİLLAH olmaktır. İnsan, Hak sevdasıyla, Hak yolunda, yanmayı, olmayı ve erimeyi amaç edinmelidir. Yazımıza, Hz. Rabia-tül Adeviyye Hatunun duygusal cümleleriyle sonlandırmak istiyorum. Bakınız Rabia Sultan ne buyuruyor.
“Rabbim! Eğer cehennemden korktuğum için sana tapıyorsam, beni cehenneme at ve orada yak! Eğer cennete girme emeliyle ibadet ediyorsam, cennete girmeyi bana haram kıl! Yok eğer sırf Senin (Zatın ve rızan) için sana tapıyorsam, o zaman da baki olan cemalini (ebedi olan hüsn-i mutlakını temaşa etmeyi) benden esirgeme!” MÜTHİŞ DUA…
Rabbim; yaratılış gayemize uygun bir hayat sürebilmek ve hem dünya hem de ahiret mutluluğuna kavuşmayı bizlere nasip et. AMİN
Kalın Sağlıcakla
Mustafa AYALTI
İstanbul, 08 Ekim 2024