Hidayet lügatta kelime manası olarak, Allah yoluna girmek, İslâm ile şereflenmektir diye geçer. Bunlar doğru olmakla birlikte asıl hidayet, menzile ermek ve vuslat etmektir.
Efendim bir muhabbetlerinde “görmek mi, ermek mi olmalı dervişin gayreti” diye buyurmuşlardı. Evet, görmekle, ermek arasında dünyalar kadar fark vardır. İş böyle olmakla birlikte görmek istediğimiz kimdir, ermek ile vuslat edeceğimiz kimdir?
Dervişlik yolunda dervişin önce Mürşidine gönülden tabi olması, ondan emin olup güvenmesi, ahd-e vefasında durması ve kararlı olup, gönlünde asla şüpheye yer vermemesidir.
Bir Mürşide bende ol da seni senden etsin seni
Sıdk ile emrin tut da aşkla mestan etsin seni
Vuslat dediğimiz bütün zorlukları aşıp, bir gönle girebilmekse, bu gönül kimin gönlüdür, bu gönle nasıl girilir veya bu gönül kapısı kişiye nasıl açılır. Derviş cesaret edip hedefini büyük tutarsa, katlanacağı zorluklar da o kadar büyük olur; o zorluklar içinde ona tahmin edemeyeceği kadar da kolaylıklar ihsan edilir. (İnşirah-5-6) Aslında dervişe ihsan edilen aşk ve sevgiden başka bir şey değildir. Çünkü sevgiyle alınan yol kısalır, aşkla yapılan işler dervişe zorluk değil kolaylık ve haz verir.
Vazgeç bütün varlığından yağma et de olsun talan
Kurtul cümle masivadan tende üryan etsin seni
Sevgili Peygamberimiz bir hadis-i şeriflerinde, Kendini bilen Rabbini bilir buyuruyorlar. Evet işin özü de, özeti de budur. Kendimizi bilmek, kendimize arif olmak. Bu da bir mürşit yardımı ile kendi aslımıza yapacağımız yolculukla mümkün olur.
Kişi bilmediği bu yolculuğa mürşit yardımı olmadan kendi başına gitmeye kalkarsa, bu onun için hidayet yolu değil, delalet yolu olur. Ehlullah sözüdür, “Kuldan Allah’a giden yol delalet yoludur” buyururlar. Çünkü kul, bu yolda her şeyi kendi zanlarına göre yapacak, yaptıkları ile gurur duyup övünecek, başkalarını kınayacak, kendini büyük görecek vs. Bunlar hep yola kurulmuş tuzaklardır. Şeytanın hileleridir. Bundan dolayıdır ki bu yola yolu bilen rehberle çıkılmalıdır.
Derler bu dünya yalandır dolup boşalan bir handır
Hicrette elin tutandır Hakk’a mihman etsin seni
Gönülde yandır kandili aşk ile bul Muhammedi
Candan dile sen hikmeti aşk-ı sübhan etsin seni
Malumunuzdur, Hz. Âdem’deki Hak varlığını ve Nur-u Muhammed-i göremeyip, Âdem’e secde etmeyen iblis, huzurdan kovulurken, Allah’tan kıyamete kadar ruhsat istedi. “Bana mühlet ver, Senin dosdoğru yolunun (Hidayet yolu) üzerine oturup Sana gelenlerin hepsini yoldan saptıracağım” dedi; (Araf 16-17) ve bu izni de aldı.
Bunun içindir ki iblis, kimilerini dünya zevkleri ile oyalar, onlara dinlerini unutturur, kimilerini de yaptıkları ibadetler ile ucuba düşürüp, delaletlerine vesile olur. Bundan dolayıdır ki bu yola mürşitsiz çıkılmaz.
Ancak iblisin bu hile ve tuzaklarına aldanmayanlara “aşık” denir, ve ancak onlar Hakk’ın “gel beru” davetine mazhar olup yollarına devam ederler. İşte Hak’tan kula davet ile gidilen yol Hidayet yoludur.
Her sözün ayet-i Kuran söylediğin olsun burhan
Her nefeste Rabbini an canda canan etsin seni
Akrab ol sen Rabbin ile aşk neşvesi doğsun gönle
Bütün bu varlığın ile dosta kurban etsin seni
Ekber-ül Turab elini tut bırakma eteğini
Terk et şanı şöhretini sırrı nihan etsin seni
Malumunuz: Dosttan gel olmazsa dosta varılmaz
Rızasız bahçenin gülü derilmez
Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez
Gönülden gönle gider yol gizli gizli (Neşat Ertaş)
der ozanlarımız, Hakk aşıkları.
Kişi kendini bilmek için, kendi iç alemine yaptığı yolculuk (Seyr-i sülûk) neticesinde anlayacak ki, girmek istediği gönül mürşit gönlü imiş; Mürşit gönlü ise Cenab-ı Resulullah’ın gönlünden başka bir yer değilmiş. Aslında bu kâinat tek bir gönülden ibaretmiş. Senin, benim, onun gönlü diye bir şey yok, âlem sadece Resulullah’ın gönlünden ibaretmiş. Bu sırra erenler de ancak “Her zerrede Cenabı Resulullah’ın nuru var” sözünün şahitleridir.
Aslında bizler kıldığımız namazların her rekatında “Ya Rab: Bizleri hidayet ettiğin kullarının yoluna ilet; azıp sapmışların yoluna değil.” (Fatiha 6-7) diye Rabbimize dua ederiz. Bu duayı aşkla can-ı gönülden yapanlar ve bu yolda ahd-e vefa ile gayret edenler vuslata erer.
Değerli dostlar: Unutmayalım ve unutmayınız ki, bu vuslat yolculuğunda ancak Allah’ın “El Hadi” Esmasının mazharı olanlarla beraber olup, onlara tabi olmakla mümkün olur.
“Selâm olsun Hidayete tabi olanlara (Ta-Ha 47)
Bu hidayet yolunda Rabbim cümlemizin say ve gayretlerini kolay ve makbul eylesin. Selâm ve dua ile kalınız.
Enver EFE
İstanbul, 08 Şubat 2024