Ehlibeyt: Hane-i Resul, Evlâd-ı Resul, Neseb-i Resul.
Değerli dostlar: Ehlibeyt hakkında bu güne kadar adedi sayılamayacak kadar çok kitaplar, makaleler, mersiyeler, şiirler, romanlar yazıldı; sohbetler yapıldı, konferanslar verildi. Kimileri tarihi gerçekleri, kimileri içlerindeki Ehlibeyt sevgisini, kimileri günümüze kadar gelen duyum yolu ile duyduklarını, kimileri de kuranın ışığında ayet, hadis ve Cenab-ı Resulullah’ın sözlerinden ilham alarak Ehlibeyti yazdılar, söylediler; ve ilelebet de bu böyle süregelecek.
Ehlibeyt denilince aklımıza Sevgili Peygamberimiz, kızı Fatıma, damadı Hz. Ali, torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin gelir. Özellikle torunları Hz. Hasan ve Hü seyin Cenab-ı Resulullah’ın : “Ciğer parelerim” diyerek sevdiği, “Onlar arşın iki küpesidir” diye meth-ü sena ettiği, “Onlar cennet gençlerinin Efendisidir” diyerek övdüğü , “Onlar Evlâd-ı Resuldür” diyerek şereflendirdiği Peygamber ocağında yetişip pişen Şehzadelerdir.
Sevgili Peygamberimizin Veda Hutbesinde açık açık söylediği bu hadis konumuzun vesilesi olmuştur. Cenab-ı Resulullah Veda Hutbesinde buyurdular ki: “Ey nas, Benden sonra sizlere iki emanet bırakıyorum, biri Kuran, diğeri Ehlibeytimdir. Bunlara sıkı sıkı sarılırsanız asla yolunuzdan sapmazsınız” diye tüm kainatı Kuran ve Ehlibeyte teslim etmiş, Ehlibeyti de tüm kainata emanet etmişlerdir.
Ehlibeyt konusunun geçtiği her sohbet ve muhabbetlerde onlardan bahsedilirken “Evlâd-ı Resul” tabirini kullanırız. Peygamberimizin dedesi Abdulmuttalip’ (Şeybe) in onu erkek, altısı kız on altı evladı vardı. Bu on altı evladın hepsi aynı anneden değillerdi. Peygamberimizin babası Abdullah, Hz. Ali’nin babası Ebu Talip, Zübeyr, kızlar: Ümmü Hakim Beyza, Atike, Ervâ, Berre . Bunlar üç erkek dört kız olarak baba Abdulmuttalip, anneleri Fatıma’dır. (Sorularla İslamiyet)
Abdullah evlendi, oğlu Hz. Muhammed sav. dünyaya geldi. Ebu Talip evlen di çocuklarından biri Hz. Ali dünyaya geldi. Sonra Hz. Ali Peygamberimizin küçük kızı Hz. Fatıma ile evlendi ve onların erkek çocukları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin dünyaya geldiler. Peygamberimizin Kasım ve İbrahim adında iki erkek evladı olduysa da bunlar çocuk yaşlarda Hakk’ın rahmetine kavuştukları için Peygamberimiz Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i evlatları gibi görüp, onlarda hem dedelik, hem de babalık zevkini tatmışlardır. Bu yüzden onlara “ciğer parelerim” demişlerdir. Kevser Suresi nazil olduğunda Peygamberimiz: “Her Peygamberin soyu kendi sulbünden gelse de, benim soyum kızım Fatıma ve damadım Ali’den gelecektir” diye buyurmuşlardır.
Cenab-ı Resulullah’ın Veda Hutbesinde “Benden sonra” diye buyurdukları üzre kendileri Hatem-ül Nebi yani son Peygamber, Hz. Ali ise Velâyet-i Nebi, yani peygambere vekalet eden, onun yolunu süren, İslâmın tebliği Kuranın, sünnetlerin, Peygamber hanesinin devamı için görevlendirilmişlerdir. Peygamberimizden sonra Hz. Ali’ye kadar üç Halife görev yapmış olsalar da, Halifelerin kendi ifadeleri ile, sıkışıp, içinden çıkamadıkları zor meseleleri Hz. Ali’ye danışıp çözmüşlerdir.
Ehlibeyti sevmek, Kuran ifadesi ile Allah’ın emridir. Allah’ın emri ise farzdır. Her Müslüman bu emri bilerek veya bilmeyerek yerine getirir. Ehlibeyt’e sevgilerini göstermek için her Muharrem ayında hüzünlenip, onlar için üzülüp dua ederler; Ehlibeyte sevgi ve saygılarını tazelerler, hatta bu sevgilerimizden dolayı cami ve mescidlerimizde halifelerin ardından onların isimlerine de ibadethanelerimizde yer veririz. Bu yas, bu sevgi ilelebet kıyamete kadar devam edecektir.
Hatırlayalım: Allah cc. Kuran-ı Kerimde meveddet “sevgi” ayetlerinde Ehlibeyti övmüştür. Onları tertemiz kılmıştır. (Ahzab 33) Yine Şûrâ suresinin 23. ayetinde “De ki: Ben sizden yakınlarımı (Ehlibeyt) sevmekten başka bir karşılık istemiyorum. “ buyuruyor Cenab-ı Hakk. Bu ayet-i celilelerden de anlıyoruz ki, Allah, Peygamber efendimizin, peygamberliğinin mükâfatı olarak bizlere, Onun yakınlarını böyle bir sevgiyle sevmemizi emretmiştir. Ayet-i kerimede geçen “Meveddet” kelimesi, muhabbetten daha şiddetli bir sevgiye denir. Ehlibeyti sevmek , bunun için müminlere farzdır.
Değerli dostlar: Sa’lebi’nin “el- Kebir” Zemahşeri’nin “el- Keşşaf” ve Fahreddin Râzî’nin “ el- Kebir” isimli tefsirlerinde Şûrâ Suresi 23. Ayet-i kerimesinde geçen “meveddet” kelimesinin tefsirinde şu ifadelere yer verilmiştir. “Biliniz ki, her kim Âl-i Muhammed’in (Ehlibeyt) sevgisiyle ölürse, şehit olarak ölmüştür. Biliniz ki, her kim Âl-i Muhammed’in muhabbetiyle ölürse, bağışlanmış olarak ölmüştür. Biliniz ki, her kim, Âl-i Muhammed’in muhabbetiyle ölürse tövbe etmiş olarak ölür. Biliniz ki, her kim Âl-i Muhammed’in muhabbetiyle ölürse, iman-ı kâmil olan mü’min olarak ölmüştür. Biliniz ki, her kim, Âl-i Muhammed’in muhabbetiyle ölürse, ölüm meleği ona cenneti müjdeler.”
Peygamber Efendimiz yine Ehlibeyt’i kastederek şöyle buyurmuşlardır: “Size bahşettiği nimetler sebebiyle Allah’ı sevin. Beni, Allah sevgisi için sevin. Ehlibeyt’imi de benim sevgim dolayısı ile sevin.” (Tırmizi, Menakıp. 31/ 3789)
Selâm ve dua ile kalınız.
Enver EFE
İstanbul, 20 Ağustos 2023