Allah cc. Ankebut Suresi 2 ve 3 ncü Ayetlerinde, "İnsanlar, sadece inandık deyip de imtihandan geçirilmeden kurtulacaklarını mı sanıyorlar. Muhakkak ki sizden öncekileri, hangilerinin inancında doğru, hangilerinin yalancı olduklarını kesin olarak öğrenmek üzere imtihandan geçirdik" diye buyurmaktadır.
İMAN sözcüğünü hem şeriat-i manada, hem de Tasavvufi manada tanımlayacak olursak; Şeriat-i manada, Kalp ile tasdik, dil ile ikrar anlamına geldiğini, Tasavvufi manada ise; dil ile ikrar, kalp ile tasdik etme anlamında olup, İslamiyet’i Hakk’el yakin mertebesinde yaşayarak, kalbi olarak yani gönülden marifete ulaşma gayretidir.
Mutasavvıflar imanı; "vuslata ermek", "Uluhiyyeti seyretmek", "bir olanı görmek" şeklinde değerlendirirlerken, imanın ileri derecelerini aşk ve hakikat olarak görme gayretidir, diye buyurmuşlardır.
Yukarıda arz ettiğimiz Ayet-i Kerime’den yola çıkarak; İman metaforuna geçmeden önce, “İnsan” dediğimizde ne anlıyoruz? Burayı anlamamızda yarar var dostlar. İnsan denen yüce varlık, esas itibariyle, et bedeni ve ruhtan oluşur. Bu fani beden ruhun elbisesi olduğunu biliyoruz. O halde, bedenimize tesir eden maddi hastalıklar olduğu gibi, iman eksikliğinden kaynaklanan, insanın ruhani yapısını ve kimyasını bozan ruhi hastalıklar da vardır. Bedenin güçlü kalması, ruhun manevi yapısının kuvvetlendirilmesi ile mümkündür. Bu nedenle; Ruhaniyetimiz, manevi yönden herhangi bir deformasyona veya zaafa uğratıldığı zaman, manevi hastalıklar baş gösterir.
Dünya malının esaretine girmiş olmamız veya ruhaniyetimizin nefsi emmarenin esaretine yani şeytanın emrine girmiş olması demek, bu husus, ruhi hastalıkların baş gösterdiği bir yörüngeye doğru ilerlediğimizin bir ifadesidir. Tıpkı; vücudumuz yeterli gıdayı alamadığı, gerekli vitaminlerin sağlanamadığı ve çevre etkenlerinden korunamadığı zaman nasıl bir hastalığa düçar kalıyorsa, ruhaniyetimiz de manevi yönden gıdalandırılamadığı ve değişik kaynaklardan aldığı zehirli besinlerle beslendiğinde, vücudu anasırımızda bir takım manevi hastalıklar baş gösterir. Ve böylece de maneviyattan uzak olan ruh, nefsaniyetinin diğer bir ifade ile şeytaniyetinin emrine girmiş demektir. Artık o kişi, Rahmanın kulu değil, şeytanın kuludur.
Rabbimizin en güzel biçimde yaratığı insan varlığının en önemli unsuru olan Ruh'un besleyicisi ve koruyucu güç kaynağı “İMAN” ve buna bağlı olarak da “GÜZEL AMELLERİDİR.” “RUHUN GIDASI, GÜÇ KAYNAĞI; İMAN’DIR” diye buyuruyor sultanlarımız.
Varlığımızın yaratıcısı olan, her an sonsuz kudreti, rahmeti ve hikmeti ile tecelli eden, kullarının gönlünde mihman olan ve kullarının dualarını kabul buyuracağını vaat eden Allah cc. ya İMAN ETMEK en büyük kuvvet olup, İMAN; maddeyi manaya çeviren, korkutucu sapkınlıklardan, Rabbimizin hoşnut olmadığı hallerden uzak eyleyen, malayani söylemlerden koruyan en yüce bir kılavuzdur. Allah cc. nun ilahi kanunları ve Sultanımızın buyurduğu ilahi hedefler, hakikat bağlamında bizlerin en önemli limanıdır İMAN. İmansızlık ise, yaşamı zehir eden korkunç bir hastalıktır dostlar.
Bizler ruhumuzu imanla/ibadetle ve güzel amellerle güçlendirdiğimiz sürece, hakikat yolculuğumuz Rabbimin arzu ettiği doğrultuda olacağı muhakkaktır. Çünkü Allah cc. ya mutlak iman; güzel amellerle mümkün olabileceğini arz etmek isterim.
Allah cc. şöyle buyuruyor; “Kadın ve erkek kim iman etmiş olarak güzel güzel ameller yaparsa Biz ancak onu hoş bir hayata erdireceğiz...” (Bkz. Nahl 97.)
Şu hususu asla göz ardı etmeyelim değerli dostlar. Ruhaniyetimizi manevi hastalıklara karşı korumak, kollamak ancak; iman ve güzel amellerle tedavi edilebileceğini arz etmek isterim. Fani olmayacak olan ruh, insan vücudu anasırında mutlu olmaya ihtiyacı vardır. Çünkü; Ruh fani değil, ebedidir.
Şu halde, aklı selim insanlar olarak ruhumuzu güçlendirecek, koruyacak, kollayacak ve gerektiğinde de tedavi edecek GÜZEL AMELLER ile meşgul olabilmek, bizlerin birinci önceliği olmalıdır.
Bakınız değerli dostlar; ibadetin kaynağı İman ise, ibadet de imanın gıdasıdır. İman ile ibadet birbirlerinden ayrılmaz önemli bir ikilidir. Bizleri eşrefi mahlukat olarak yaratan Allah cc. Asr Suresinde de buyurduğu gibi; bizlerden sadece verdiği bütün ikramlarına karşılık olarak, iman edip, salih amel sahibi olmamızı, kendisine kulluk etmemizi istemektedir. Başka bir şey istemiyor. Salih amel sahibi olan bir ehli dost, İman ve İbadetine olan sadakatı; samimiyeti ile doğru orantılıdır. Efendim Hazretleri öyle buyuruyor, “Yoksa boşuna yorgunluk olur” diye buyuruyor.
Yeryüzünün en güzide varlığı olarak yaratılan insanı anlamlı kılan şey, İlahi Kudret’in insana birtakım sorumluluklar vermesidir. İnsan, manevi değerlerini koruyup kollama ve Cenab-ı Hakk’a mihman olabilmesi için yaşam serüvenine başlaması ile birlikte, manevi değerlerini koruma adına birtakım sorumluluklar üstlenmiştir. Bu sorumluluklar, insanın varoluş gayesinin temel esaslarını teşkil etmektedir.
Mütefekkirlerimiz ise; “İman, kalpte parlayan bir ışık, bir mum ise, ibadet onu koruyan cam fanus gibidir. Bu ışık kaynağının bedenimizin her tarafını aydınlatması, iyi ameldir. Kökü İman olan İslam ağacının, meyveleri ibadet ve güzel ahlaktır. İman olmadan ibadetlerin bir yararı yoktur. İbadet olmaksızın imanı muhafaza etmek çok zordur. Hafif bir esintide sönüveren fanusu olmadan yanan bir mum gibidir.” Onun içindir ki, ibadetlerimizi gönülden yaparak imanımızı sağlama almalıyız, diye buyuruyorlar.
İnsan, bu fani alemden beraberinde götürebileceği tek şey vardır. O da sadece amelleridir. Bu maksatla; Peygamberimiz Sav. Efendimiz bir Hadis-i Şeriflerinde; "Ölen kimseyi üç şey kabre kadar takip eder; çevresi, malı ve ameli. Bunlardan ikisi geri döner, biri kendisiyle kalır. Çevresi ve malı geri döner, ameli kendisiyle kalır” diye buyurmuştur.
Sonuç olarak; insanın gerçek anlamda kurtuluşa, mutluluğa ulaşabilmesi için, öncelikle sağlam bir İman'a sahip olması ve İmanın gerektirdiği şekilde samimi olarak, Salih amellerle dolu bir hayat yaşaması gerekmektedir. İman çok önemli bir özellik olmakla birlikte, Salih amellerle desteklenmeyen İman'ın korunması, biraz güç olsa gerek.
Rabbim bizleri gerçek manada İman edip, İmanının gereği olarak da, Salih amelle, ibadetlerini en samimi bir şekilde yapanlardan eylesin.
Rabbim cümlenizden razı ve hoşnut olsun.
Kalın sağlıcakla…
Mustafa AYALTI
İstanbul, 27 Ocak 2022