''KADER, GAYRETE AŞIKTIR'' cümlesi, kişinin gayreti ile belirlendiğini anlatan nüktedan bu kader sözcüğü, büyük mutasavvıf ve halk şairi Yunus Emre Hazretlerine aittir dostlar. İlahi bir söz olduğuna inandığım bu cümleciğin, öncelikle ve önemle, hakikatinin arayışı içerisinde olan kişi veya kişilerin kulağına küpe olmalıdır.
Yazımızın konusunu daha iyi anlayabilmek adına, yazımızı iki bölüm halinde sizlerle paylaşmayı uygun mütalaa ediyoruz. Bunlardan birisi “KADER”, diğeri “GAYRET” tir. O halde bir ayeti kerime ile Sultanımın himmetleriyle yazımıza başlayalım İnşallah.
Allah cc. Isra Suresi, Ayet 13’te “Her insanın amelini/kaderini boynuna bağladık. İnsan için kıyamet gününde, açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız” diye buyurmuştur. Bu ayetten hareketle;
Kader nedir? Ne demektir? Buradan başlayalım müsaadenizle. Kaderin lügat manası, "ölçü, miktar, bir şeyi belirli ölçüye göre yapmak ve belirlemek" anlamına gelir. İslami literatürde ise; “Allah cc. un, ezelden ebede kadar olacak bütün yaşantıların zaman ve yerini, özellik ve niteliklerini ezeli ilmiyle bilip sınırlaması ve takdir etmesi” anlamına gelir KADER. Ve aynı zamanda, ilim ve irade sıfatlarıyla ilgili bir kavram olan kadere bağlı olarak; “emir, hüküm, bitirme ve yaratma" anlamlarına gelen, bir de kaza vardır. Kaza; Cenab-ı Hakk'ın ezelde irade ettiği ve takdir buyurduğu şeylerin zamanı gelince, her birisini, ilim, irade ve takdirlerine uygun olarak meydana getirmesi ve yaratmasıdır.
Değerli dostlar; kader ve kazaya iman etmek demek, Allah cc. nun ilim, irade, kudret ve tekvin sıfatlarına inanmak demektir. Bu fani alemde meydana gelmiş veya gelecek olan tecelliyatların, Allah cc. nun ilmi, iradesi ve takdiri ile meydana geldiğini unutmayalım.
Her şeyin bir kaderi vardır. Bu şu demektir. Yüce Allah, insanların hür iradesiyle seçtikleri her şey; nerede ne zaman ve ne şekilde kullanacağını, ezeli yani sınırsız ve mutlak olan ilmiyle bilir ve zamanı geldiğinde, kulun seçimi doğrultusunda yaratır. Ezelden ebede kadar, bizim bu ve buna benzer eylemleri yapacağımız, Cenab-ı Hakk tarafından mutlak manada bilinmektedir.
Kader ve kazaya inanmak, imanın şartlarındandır. Kişiler bazı hususları bahane ederek, kendilerini sorumluluktan kurtaramazlar. Şöyle ki; "Allah böyle yazmış, alın yazım buymuş, bu şekilde takdir buyurmuş, ben ne yapayım?" diyerek, nefsinin esaretinde herhangi bir günah işleyemeyeceği gibi, günah işledikten sonra da kendisini temize çıkaramaz ve kaderi mazeret olarak ileri süremez. Şu husus çok önemlidir. Zuhura gelebilecek fiiller, insanların tercihlerine göre, Allah cc. tarafından yaratılmıştır. Şu ayet-i kerime de bunun delilidir. “Yer yüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.” (Hadid: 22). Diye buyuruyor Allah cc.
Kader, kişi veya kişilerin tercihlerine göre değişim gösterebilir. Çünkü; cüzi iradesine bağlı olarak gayret göstermek suretiyle, herkesin pozitif yönde tekamül etme yetisi vardır. Ezelde yazılan her şey kişinin cüzi iradesine tevdi edilmiş bir tohum gibidir. Eğer bu tohumlar kişinin gayretiyle sulanmazsa kader ortaya çıkamaz.
GAYRET sözcüğünden bir şeyler bahsetmem gerekirse; aslında GAYRET, Allah cc. nun "el-Gayyur" sıfatıdır. Sözlük manası; faaliyet, kıskanma manasındadır.
Gayret aşırı sevgiden kaynaklanan bir sıfat olup, sevgide vefayı ifade eder. Allah cc. nun kıskançlığı, kulunun günah işlemesini istememesi nedeniyle olduğunu zevk edebiliriz. Zira Efendimiz Sav., bir Hadis-i Şerif’lerinde “Rabbimiz’in bu gayreti (kıskançlığı), bütün kulları için aynı şekilde midir? Elbette ki değildir.” Diye buyuruyor.
Allah cc. nun kıskançlığı iki şekilde tezahür eder. Birincisi, Avamın günaha duçar kalmasını kıskanır. Havassın yani tevhid ehlinin başına gelen bütün tecelliyatların, Allah cc. dan değil, kişinin kendisindendir, talebindendir. Cenab-ı Hak, avamın günaha duçar kalmasını kıskandığı gibi, kendisine kavuşma ve sevgisine mazhar olma gayretinde olan tevhid ehli ihvanların da başına gelebilecek her türlü tecelliyatları kendisinden bilmesini ister. Bunun tersi olduğunda yani egosunun esaretinde olduğunda, Rabbi bu kulunu da kıskanır dostlar.
Tasavvuf literatüründe gayret; Salikin, Allah cc. dan başkasına muhabbet ve kulluk etmemesi, Allah cc’ dan başka bir ilahın olmadığına iman etmesi ve Rabbisinin arzu ettiği doğrultuda istikamet üzere olması ihvanın ana arteri olmalıdır.
Peygamberimiz Sav. Efendimiz, bir Hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır. “Muhakkak ki Allah, mü’minler hakkında gayret ve hamiyet gösterir. Allah’ın gayreti (kıskançlığı), Allah’ın haram kıldığı fena şeyleri, mü’minin işlemesinden dolayıdır.” Diye buyurmaktadır.
Allah cc. için gösterilen gayrete “gayretün lillah” ve “gayretün fillah” adı verilmiştir. Bir de “gayretün alellah” vardır ki bu gerçek sevgiliyi başkalarından kıskanma anlamındadır. Bu maksatla; uyarıcı ve müjdeleyici olarak Resullerini göndermiştir. Günümüzde, Peygamberimizin varisi nebileri olan, Allah cc. nun veli kulları müjdeleyici ve uyarıcı olarak günümüzde de devam etmektedir. (Bkz. Bakar-38).
Değerli dostlar; bir ehli ihvan fark ehli olması nedeniyle; seyr-i sülük yolunda hem Allah için hem de mümin kardeşleri için, hatta bütün insanlık aleminin irşadı için gayretkar olmalıdır. Bakın dostlar, aşıkların muhafızı himmet ve gayrettir; Her ne varsa gayretle elde edilir. Cihan mülkünün merkezi gayrettir. Allah cc. nun gayretinden maksat; kullarının şeytanın kulu olmasına razı olmamasından dolayı gayretkardır. İşte, tam da bu nedenle, kişinin hakikatine ulaşma gayreti ve bu kişinin asliyetine rücu etme gayreti, o kişinin KADERİ, GAYRETE AŞIKTIR.
Sonuç olarak; bize şah damarımızdan daha yakın olan Rabbimize, gönül kalesine diktiğimiz tevhid bayrağını teslim etme gayret-i ilahinin gerçekleşmesi en büyük amacımızdır. Gayrettir kaderi hayret içinde bırakacak olan. Gayrettir kapıları açacak olan, gayrettir bizi Rabbimize yaklaştıracak olan. Sözün özü; himmet gayrete vurgundur diyor büyüklerimiz. Öyleyse; gayret bizden himmet Rabbimdendir dostlar.
Rabbim bizleri gayretkar olan kullarından eylesin.
Rabbim cümlenizden razı ve hoşnut olsun.
Kalın sağlıcakla.
Mustafa AYALTI
İstanbul, 10 Mart 2022