Saygı değer kardeşlerim; Yunus Emre Hazretlerinin bir beyti ile yazımıza başlamak istiyorum.
“İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır” diyor Yunus EMRE Hazretleri.
Değerli Dostlar; zaten bu alemde var olmamızdaki asıl maksadımızın kendimizi bilmek olduğu gerçeğini unutmamalıyız. Bu bağlamda kendini bilmeyen Rabbini de bilemez. Çünkü; okumaktan, ilim tahsil etmekten asıl maksadın, insanın kendisini bilmesidir, kendisini okumasıdır.
Her şeyin bir tarifi olmasına karşın ilmin de bir tarifi vardır. O halde; İlim, bilmek manasına gelen Arapça bir kelime olup, amaç; ilimle imanı birleştirip, hakikate ulaşmaktır.
Allah cc. Mücadele Suresi Ayet 11’ de “Allah içinizde iman etmiş olanlarla (bilhassa) kendilerine ilim verilmiş bulunanların derecelerini yükseltir” diye buyuran Allah cc. bir başka Ayet’i kerimesinde de “Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve mü’minler, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler. O namazı kılanlar, zekatı verenler, Allah’a ve ahiret gününe inananlar var ya, işte onlara büyük bir mükafat vereceğiz” diye buyuruyor Allah cc. (Bkz. Nisa 162).
Ayetin birinde “De ki: Ey Rabbim! İlmimi artır” (Bkz. Ta’Ha 114) diye buyuran Allah cc.
Bir başka ayetinde ise “De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” diye buyuruyor yüce Rabbim. (Bkz. Zümer 9).
Büyük Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, “Hayatta en hakiki mürşit’in ilim” olduğunu vurgulamıştır. Eğer, her hangi bir konuda ne olursa olsun çeşitli kanallardan ilim tahsil ettiğimizde bu ilmimizi dostlarla paylaşamıyorsak, o ilim hiç bir anlam ifade etmez dostlar.
İlim bir şeyi bilmek olduğuna göre; insan, yaratılış itibarıyla bilmeye, kendisine gizli görünenleri öğrenmeye, meraklı bir yapıya sahiptir. Bu nedenle de daima arayış ve araştırma ihtiyacını hisseder. Bu yüzden okumanın/öğrenmenin yaşı yoktur denmiştir. Bilen insan, akıl sahibi kişilerdir. Dinimiz, akıl sahiplerini muhatap alır, aklını kullanmayanları muhatap almaz, çünkü onlar nefslerinin emrindedirler. “Oku" emri ile başlayan yüce kitabımızın, yukarıda da arz ettiğimiz üzere; Kerim kitabımızın muhtelif ayetlerinde, bilmenin gereği ve faydası vurgulanmıştır. Yine, ilim Çin’de dahi olsa ilim yapmayı tavsiye ediyor büyüklerimiz. Yine büyüklerimiz, İlim; sonsuz bir okyanustur. Her insan, bu ummandan kapasitesi kadar faydalanabilir ya da bu ummana damlalar bırakabilirler diye buyururlar. Beşikten mezara kadar ilim felsefesi biz Müslümanlara aittir.
Kişi, ilme sahip olduğu halde, bu ilim kendisini günah işlemekten alıkoymaz, Allah’a kul olmasını sağlamazsa, öğrendiği ilim faydasız, hayırsız olup, sahibine yüktür. Bilmekten öteye geçmeyen, hakikatine dönmesine mani olan ilim; hem sahibi, hem de toplum için bir yüktür, hamallıktır. Peygamberimiz Sav. Efendimizin bu manada bir duası vardır. "Faydasız ilimden Allah’a sığınırım" diyor Sav. Efendimiz. Tam da bu manada; İlmi ile amel etmeyen kimseleri, Cenab-ı Hakk, Ayet’i Kerime’sinde “kitap taşıyan eşeğe” benzetiyor. (Bakınız Cuma Suresi ayet 5)
Yunus Emre Hazretleri, yukarıda arz ettiğimiz beytinde ilim öğrenmenin bir gayesi olduğuna dikkat çekiyor. Hedefsiz bir ilmin nafile bir emek olduğunu ifade etmek isterim.
Hepimizin aşina olduğu bir kıssayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Adamcağızın biri evladından çok çekmiş olacak ki sonunda ona: “Sen adam olamazsın" demiş. Aradan epey yıl geçmiş. Bir gün evlat, babasını huzuruna çağırtmış: "Bak, sen bana adam olamazsın demiştin; ama ben mevki sahibi oldum." demiş. Baba da içini çekmiş: "Ah evladım ben sana mevki sahibi olamazsın demedim; adam olamazsın demiştim. Eğer adam olsaydın babanı ayağına getirtmez, gelir elimi öperdin." demiş.
Bu kıssada vurgulanmak istenen husus şudur dostlar; evvela kendimizi tanımak yani insan olmaktır. Kendini bilmek demek; insanın niçin yaratıldığının şuuruna varması, dünyaya ne için geldiğini düşünmesi, hayatın maksadını anlaması, gideceği/döneceği yeri bilmesidir. Bu tür düşünceleri gönlünden çıkarmayan kimseler, varlığını Hakkın varlığında ifna edip ve aynı zamanda da HAKİKAT’in gerçeklerini en iyi şekilde yerine getirmesini de bilmelidir. Kendini bilen bu gibi kimseler; Rabbini de bilir. Rabbini gerçek manada bilen insanlar varlığını Hakk’ın varlığında yok eden diğer bir ifade ile enaniyetinden firar eden insanlardır. Hakikate ulaşmanın ana temeli, Allah Resulunün varisi Nebisinin bendesi olmak, bunun için de “İLLALLAH” feyzine ayna olan Rabbimizin varlığı önünde kendimizi “LA” yani yok etmeliyiz.
Hakkın ilmine mazhar olmuş bir İlim sahibi istikamet üzeredir. İstikamet nedir bize ne anlatır diye bir sual akla gelirse; kesrette ve vahdette, her yerde her şeyde Hakk’ı görmektir, Rabbini müşahede etmektir. Bir diğer tarif ise; İstikamet, Rabbinden başka istek ve arzusu olmayan demektir. İstikamet üzere olabilmek ancak aşk ile olur kardeşlerim. İstikamet üzere olan ilim sahibi bir kişi, failin Allah cc. olduğunu bilir. “Nefsini bilen Rabbini bilir” Hadis-i Şerifi bize bunu anlatır. Dolayısıyla İlim nefsini bilmek olduğuna göre; Nefsini bilince de insan Rabbini bilir. Hakikat manada marifet ilmi ilahi ruhun bir eseri olduğunu bilmeliyiz. Asıl ilim, yokluk ilmidir. Yunan filozofu olan Sokrates şöyle diyor “Bildiğim bir şey varsa hiçbir şey bilmediğimdir”. Buradan da ilmin sonunun olmadığını anlıyoruz.
Hakikat ehlinin ilmi satırda değil, onların ilimleri gönüllerde yani sadırlarındadır. Eğer Hakikat ilmi masiva satırını silemiyorsa, orada hakikat ilmi hasıl olmaz. İşte bu da, la ilahe illallah’ın sırrına vakıf olmakla mümkündür. Eğer nefse satırı vuramazsan ne sadırda ilim olur ne satırdaki ilim anlaşılır. En büyük hakikat ilmi “LÂ İLÂHE İLLALLAH” ilmidir.
Netice olarak; paylaştıkça artan bir hazine olan ilim, hikmet makamıdır dostlar. Hikmet Makamı demek, kulun Hak’la söylemesi Hak için iş görmesi ve sadece Hakk’a yönelmesidir, Hakk’ı istemesidir. İlim sahibi kimseler, Hakk’ın sevdiğini sever, Hakk’ın sevdiği amelleri işler ve Hakk’ın hoşnut olduğu sohbetler ile meşgul olurlar. Her mevcudatın Cenab-ı Hakk’ın bir mazharı olduğunu asla unutmayalım dostlar.
Rabbim cümlemizi kendini bilen, okuyan ve Rabbini bilen kullarından eylesin.
Rabbim cümlenizden razı ve hoşnut olsun.
Kalın sağlıcakla.
Mustafa AYALTI
Altınoluk, 20 Haziran 2022