Yazımızın ana temalarına geçmeden önce, İslamiyetin esası, özellikle imanın hassasiyeti, hakikat-i asliyenin esası ve özü olan SIDDIK sözcüğünün ne anlama geldiğini arz ederek yazımıza Sultanımın himmet ve müsaadeleriyle başlayalım inşallah.
Tasavvuf Terimler Sözlüğüne baktığımızda, Hazreti Ebu Bekir r.anha ithaf edilen, Hazreti Ebu Bekir’in namı ve şanı olarak bilinen SIDDIK; işi ve sözü doğru, güvenilir, emin olunan, çok doğru olan kişiye denildiği gibi, Peygamberimiz Sav. Efendimizin Varisi Nebisi olan Sultanlarımıza, Efendilerimize olan ilginin en üst düzeyde olmasıyla birlikte; ve aynı zamanda, ilmen, kavlen ve amelen sadakatle, adanmışlıkla Rabbine teslimiyet anlamında kemale eren kimselere Sıddık, başka bir ifade ile sıddıkiyet diyoruz. Bu bağlamda, Sıddıklar; Allah ve resulüne, Peygamberimiz Sav. Efendimizin varisi Nebisi olan Sultanlarımıza tam bir teslimiyetle sadık, vefakar ve ahde vefa ehli olan dostlardır.
Dosdoğru kişi anlamına gelen “SIDDIK” sıfatı çok yüce ve erişilmesi zor bir haslet olduğunu Mütefekkirlerimiz bizlere beyan buyurmuşlardır. Sıddıkiyet, hakikati asliyesine ulaşan, sözü ve inancı tam olan, varlığını Cenab-ı Hakk’ın varlığında ifna eden, davranışlarıyla ve yaşantısıyla kendini kanıtlayan, dili ile söylediği her şeyi kalbi ve davranışı ile de ifade eden kişiler, sıddık kişilerdir. Sıddıkiyet mertebesine ulaşabilmenin ana temalarını arz etmem gerekirse; SEVGİ-TESLİMİYET-SADAKAT-ADANMIŞLIK-SABİR-SAMİMİYET temaları öne çıkmaktadır. Çünkü; teslimiyet makamı, sıddıkiyet mertebesinin en önemli aşaması olduğunu hatırlatmak isterim.
Evet değerli dostlar; Sıddık, her müminde bulunması gereken bir sıfattır ki; gönülde mekan tutup, cemi cevahir azalarımızda kendini gösteren yüce bir sıfattır. Öz’ün doğruluğu diyebileceğimiz Sıddık; amellere, bilumum fiillere, davranışlara yansıdığı gibi, özellikle kelama yansıyan bir vasıftır.
Tasavvufi görüşte sadakat yani doğruluk, bütün güzel vasıfların ve ahlaki fazilet ölçülerin başında gelir. Bu öyle bir fazilettir ki, bunun içinde diğer bütün ahlaki faziletler toplanmıştır. Bir insan öz doğruluğuna yani, kalbi doğruluğa sahipse, dil doğruluğuna dolayısıyla, amel doğruluğuna da sahip olması gerekir ki, işte bunun ismi sadakat, sıddıkiyet veya doğruluktur.
“SIDDIKIYET; peygamberlikten sonra ve şehitlikten ise önce gelen ikinci büyük manevi mertebenin adı” olması nedeniyle; Hakikat ehli dostlar sözde, niyette ve amelde sadakati gerçekleştirdiğinde sıddıkiyet mertebesine ulaşır. Bu derece Allah cc. un Mü’min kullarından istediğine yönelttiği ve hitap ettiği bir derecedir. Artık bu hallerle hallenen ve sıddıkiyetin bu derecesine nail olan bir ehli dostun artık rağbet edeceği başka bir gayesi kalmamıştır dostlar.
Hakikat ehli dostların mertebesi olan Sıddık; dili ile söylediği her şeyi kalbi ve davranışı ile de ifade edebilen kişi olarak tanımladığımız bu yüce sözcük, peygamberliğin hemen altındaki mertebe sıddıkiyet makamı olup, sıddıkiyetin hemen üstündeki mertebe ise peygamberlik makamıdır. İkisi arasında başka bir mertebe yoktur. Bunun içindir ki; Resulullah Sav. Efendimiz rahatsız olduğunda cemaate namaz kıldıramadığı zamanlarda, yerine Ebu Bekir Sıddık (r.a.) geçip namaz kıldırmıştır. ''Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sadıklarla beraber olun'' (Tevbe Suresi, 119) Ayet-i Kerimesini tefekkür edelim dostlar.
İmam Gazali Hazretleri, yol ve erkanımızda çok önemli yeri olan ve daha iyi kavrayabilmemiz adına SIDDIKİYET mertebesini 6 madde halinde bizlere taktim buyurmuşlardır.
Allah cc. Nisa Suresi 69 ncu Ayet’i Kerimesinde “Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, Sıddıklarla, şehidlerle, iyilerle birliktedir. Bunlar ne güzel arkadaştır” diye buyurulmaktadır. Bu ayette en faziletli dört grup mü’min fazilet sırasına göre zikredilmiştir. Bunlar sırası ile; Peygamberler, Sıddık’lar Şehid’ler ve Allah cc. un Salih kullarıdır.
Üst paragrafta arz edilen ayeti kerimeden de anlaşılacağı üzere, Sıddıkiyet mertebesinin çok önemli bir mertebe olduğunu anlıyoruz. Umuyoruz ki, Rabbimize verdiğimiz söze ve Ahde vefaya sadık kalarak sıddıkiyet mertebesine ulaşma gayretinde oluruz.
Sıddıkiyete ulaşabilmek adına; Kalp hakikati tasdik ederken, dil de o hakikati ikrar edip, ameli ile tasdik etmelidir. Aksi taktirde; bu üç doğrunun şahitleri birbirinden ayrılırsa sıddıkiyet olmaz, yani kalbi, doğruyu tasdik ettiği halde, dil o doğruyu ikrar etmiyorsa, bu kalbin doğruyu tasdiki pek bir mana ifade etmez dostlar.
Sonuç olarak; sıddıkiyet bir anlamda ihlasla beraberdir. İhlasın olmadığı yerde sadakat olmayacağı gibi, sadakatin olmadığı yerde de ihlasın mevcudiyeti muhaldir. Gerçek sadakat ve sıddıkiyete ulaşabilmek ancak; özün, sözün ve amelin cem olması ile mümkün olabilir.
Bir Ayet-i Kerime ile yazımızı sonlandıralım inşallah. Allah cc. Ahzap Suresi 23 ncü Ayet’i Kerimesinde “Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sadık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir” diye buyurmaktadır.
Hakikat ehli bir ehli dost için en yüce paye, bu ayeti kerimeye nail olabilmektir. Ve ayrıca Allah cc. “Şüphe yok ki, Allah sadıklarla beraberdir” diye buyurmaktadır. (Bakara 153)
Rabbim bizleri de sadık kullarından eylesin ve sonrada SIDDIKİYET mertebesine ulaştırsın.
Rabbim hepinizden razı ve hoşnut olsun.
Kalın sağlıcakla.
Mustafa AYALTI
Altınoluk, 30 Eylül 2022