Allah’ın âleme taalluk eden sıfatları sekizdir. Bunlara sıfat-ı subutiye denir. Sıfat-ı sübut; yerinde sabit demektir. Allah (cc) bu sıfatları ile kâinatı (enfüs ve afakı) kaplamıştır.
Allah’ın subut sıfatları; Hayat, İlim, Semi, Basar, İrade, Kudret, Kelam ve Tekvin’dir. Allah’ın olan bu sıfatlar ile kulların da alakası vardır.
HAYAT; Dirilik demektir. Allah (cc) Hayy’dir, diridir. Allah’ın Hayy esması önce Zat’ına, sonra sıfatlarına ve sıfatlarından da fiiliyatı ile âlemlere tecelli eder. Bunlardan birinin olduğu yerde diğer ikisi de olur. Hak bir yüzden görünmez. Böyle görünür olsa idi kayıtlı olurdu. O her yüzden görünür. Görünen O’dur. Hayat kişide ruh olarak vardır; ruh ise zat ve sıfat ile kendisini izhar edip yaşamını idame ettirir.
Peygamber (a.s) buyurdular ki: “Allah, Âdem’i kendi suretinde yarattı.” Suretten kasıt, sıfatlarıdır. Hayat, ilim, semi, basar, irade, kudret, kelam bunları evrende müşahede edersin ama kemalâtıyla insanda mevcuttur.”
Cenab-ı Resulullah (sav) Efendimiz bir hadislerinde “ Men arefe nefse Hu!” diye buyurmuşlardır. Yani kişi kendi enfüsünü bilip tanırsa orada Hay (diri) olanın Allah olduğunun arifi olur. Kendi hayatının, Allah’ın Hayat sıfatı ile var olduğunu şuhut eder. Allah (cc) Hayat esmasını bir şeyden aldığı zaman, artık o şeye diri denmez; ölü denir. “Ölümsüz ve daima diri olan Allah’a güvenip dayan” (Furkan, 58)
Demek oluyor ki bizdeki dirilik, Hakk’ın Hayat sıfatının mazharıdır. Mazhar, bir şeyin zuhura çıkıp göründüğü yer demektir. Allah (cc) Uluhuyetinden Rububiyetine (Rab) tecelli edip insanı halk ettiğinde, onu kendi Zat ve sıfatları ile bezemiş, müzeyyen kılmıştır. Kişi buna arif olsa da, olmasa da Hakk’ın Zat’ı, sıfatları ve fiilleri ile yaşamını idame ettirir. (Saffat, 96)
Hayat insan için büyük bir nimettir. Bu dünyanın neşv ü nemasını, sıkıntısını ve rahatını, zenginliği ve fakirliği hep bu dünyada yaşar. Kişi öldükten sonra dirileceğini bilip, ahiretteki yerinin güzel (cennet) olmasını arzu ediyorsa, o zaman dünyadaki hayatını ahireti için yaşamalıdır. Dünya ahiretin tarlası ise (h.ş) sağlığında bu tarlayı iyi ekip biçsin, tarlasının çalı çırpısını, taşını dikenini güzelce temizleyip ziraate elverişli hale getirsin ki, ektiği mahsülden (salih amel, kulluk) iyi hasat toplayabilsin. Yani tarlasına diken eken, hasatta buğday toplamayı ummasın.
Hayat, bir sıfattır. Bu sıfat, Allah’ın sıfatıdır. Bunu idrak et. Allah (cc) ebedi Hayydır (diri, hayat sahibi). Ona katıl, O olduğunu idrak et. ‘Hakk’ı bulan Hak olur’ diye buyurur Ehlullah. Bu sırrı idrak eden, ölmezden evvel ölünüz (H.ş) sırrına erer. Ebedi olanı, geçici olana tercih eden ölümsüzlüğe erer, ebedi olur. Senin özünün asli sahibi olan Hak’tır. Senin anavatanın orasıdır. “Kalu inna lillahi ve inna ileyhi raci un.” (Bakara, 156) Biz Allah’tan geldik, dönüşümüz de ancak O’nadır.
İLİM; Okumakla, görmekle ve dinlemekle veya ihsan-ı Hak’la elde edilen malumattır. Bir şeyi hakkıyla bilmek, idrak etmek manalarına gelir. Yani ilim; bilmek ve idrak etmek sıfatıdır.
İlim, Allah’ın sıfat-ı subutiyesindendir. Allah (cc) İlmi ile her şeyi bilendir. Kainatta oluşan her şey O’nun ilmi dahilindedir. O Alim’dir, O Habir’dir. Allah’ın İlim sıfatı da Hakk’ın kullarına olan bir lutf u ihsanıdır. İnsanlar Allah’ın İlim sıfatından istifade eder.
İlim ve bilgi aynı gibi anlaşılsa da, aslında arasında belirgin bir fark vardır. Bilgi; okuma, öğrenme, haber toplama ile elde edilebilir. Bilgide eksiklik noksanlık olabilir. İlim ise tamamen Allah’ın lutfu ve ihsanıdır; kesin bilgidir. Buna en güzel örnek Hz. Musa (as.) İle Hz. Hızır’ın (as.) buluşması ve Musa’nın (as.) Hızır’dan (as.) ilim tahsil etmek istemesidir. (Kehf, 60-80) Nitekim Allah (cc) Hızır (as.) için “Biz ona katımızdan bir ilim öğrettik.” diye buyuruyor. (Kehf, 65)
İlim; dünyevi ve uhrevi (ahiret) olarak ikiye ayrılsa da, bir de bu iki ilmi cem eden “Ledün ilmi” vardır ki, bu ilim Allah’ın kuluna ihsanıdır. Bu ilmi öğrenmek isteyenler muhakkak ehlinden talim etlidir. (Enbiya, 7) Bu ilim de kendi içinde üçe ayrılır. İlmel yakin, aynel yakin ve Hakk’al yakindir. Yani bilme ile, görme ile ve olma ile diye de adlandırabiliriz. Bu tamamen salikin merakına, inancına, say ve gayretine göre lutfedilir.
Allah (cc), Kuran-ı Kerim’deki İlmi ile ilgili birçok ayetle bizi bilgilendiriyor. Bunların en çarpıcı olanları:
“Gaybın anahtarları O’nun indindendir, onları ancak O bilir; karada ve denizde ne varsa hepsini O bilir. O’nun bilgisi dışında bir yaprak dahi düşmez.” (Enam, 59)
“Şüphesiz ki Allah (cc) her şeyi bilendir.” (Enfal, 75)
“Sözünüzü ister gizleyin ister açığa vurun, bilin ki O, kalplerin içindekini bilir. Hiç yaratan bilmez mi? O Latif’tir, her şeyden haberdardır.” (Mülk, 13- 14)
Yunus Emre Hz. bir ilahisinde: “İlim ilim bilmektir / İlim kendin bilmektir / Sen kendini bilmezsen / Bu nice okumaktır.” diye buyurur.
İlmin, İlmullah olmayınca sana hiçbir faydası yoktur. İlim sıfatının Allah’ın sıfatı olduğunu idrak et; kendindeki ilmi de sahibine (Allah’a) ver. Şimdi Allah ilesin korkma, şimdi ilmin İlmullah oldu.
Allah, ilmi ile her şeyi kuşatmıştır. (Ta- Ha, 89)
Enver EFE
İstanbul, 01 Mart 2020