Değerli dostlar; “ÖLMEDEN ÖNCE ÖLMEK” metaforu, sohbetlerimizde sıkça söz konusu olduğu malumunuzdur. “ÖLMEDEN ÖNCE ÖLME” sözcüğünü şöyle tanımladığımızda daha net anlaşılacağı kanaatindeyim. Enfüsünde yani gönül aleminde Rabbinden başka bütün masivalardan kurtulup, ölmeden önce ölme sırrına vakıf olarak, varlığını Hakk’ın varlığında eriten bir kimse olarak tanımlayabiliriz. Ölmeden önce ölmek, tabi ölüm anlamına gelmez. Kendi iradesiyle ölenler, mana aleminde aldığı İKSİR sayesinde yeni bir yaşantıya kavuşurlar. Ab-ı hayat dediğimiz ölümsüzlük suyu işte budur dostlar. (İKSİR; enfüs alemine ferahlık veren ilaç ya da içecek manasındadır.)
Ölüm metaforunu daha iyi kavrayabilmek adına, ölüm katmanlarını bilmemizde yarar var olduğunu düşünüyorum.
Değerli dostlar; “ÖLÜM” sözcüğünü “İzdirari ölüm ve İhtiyari ölüm” olarak iki başlık altında arz etmemiz mümkündür. Sırası ile;
İzdirari ölüm; Allah cc. un, Enbiye Suresi Ayet 35’te “Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle deneyeceğiz. Hepiniz de sonunda bize döndürüleceksiniz” ayetinin gereği, her canlı, belirli bir ömür sürecinden sonra bu fani alemi terk etmesine izdirari ölüm denir. Diğer bir ifade ile ruhun beden kafesini terk etmesidir, diye de ifade edebiliriz.
İhtiyari ölüm ise; Hakikatine ulaşma arzusunda olan bir kişinin kendi istek ve arzusuyla bir Mürşid-i Kamile teslimiyetini müteakip, Mürşid-i Kamilinin murakabesinde meratibi ilahiyedeki fenayı ef’alinin tahsilinde, kendisine nispet ettiği varlıklarının yok edilmesi haline ihtiyari ölüm denir. Yani ölmeden kendi irade ve idrakiyle ölmüşlerden olabilmektir. “Ölmeden evvel ölünüz” işte budur dostlar. Yine Mevlana Hazretleri; “İradi ölüm” ve “Tabii ölüm” diye ikiye ayırır. İradi ölüm; hakikati asliye yolunda, ruhun arındırılması ve nefsin egemenliğinden kurtarılması olarak ifade buyurulmaktadır.
Kendimize nispet ettiğimiz ef’alimizin, sıfatımızın, Zatımızın bize ait olmadığını, fiillerimizin fiilullah, sıfatlarımızın sıfatullah, Zatımızın da Zatullah olduğunu idrak ettiğimizde, “ÖLMEDEN EVVEL ÖLENLERDEN” oluruz. Tekrar dirilmemiz ise, Fenafillah olduktan sonra, Beka aleminde dirilip, Hakkın varlığı ile var olduğumuzu anladığımızda veya yaşadığımızda ihtiyari olarak dirilmiş oluruz.
Yaşam sürecimizde kendimizi tanımak zorundayız. Bu aleme gelme nedenimizin anlamı da bu olsa gerek. Kendimizi fark ettiğimiz zaman, bizim en değerli zamanımızdır. Bu bağlamda hakikatimize ulaşmamıza mani olan enaniyet prangasından kurtularak, benliğimizle aramızdaki mesafeyi kapatmak zorundayız. Bir insanın hakikati asliyesine kavuşabilmesi için, hapsolup kaldığı beşeri hırs ve enaniyetinden yani BEN kafesinden kurtulup, hür ve azat edilmiş olabilmesi için “ölmeden evvel ölmesi” gerekir kardeşlerim.
Hakk ehlinin, Hakk dostunun birinci önceliğidir ölmeden önce ölmek. Bu fani alemde bir kere öldüğümüz zaman, bir daha ölüm yoktur diye buyuruyor sultanlarımız. O halde; ölmek ne demektir? Diye bir sual sorulursa; el cevap “ÖLMEDEN ÖNCE, OLABİLMEKTİR” diye cevaplayabiliriz. Bir kimse kendini tanıdıkça hakikate, hakikate yaklaştıkça da masivadan uzaklaşır. Sonuç olarak masivadan uzaklaştıkça hakikate yaklaşıyor demektir.
Uykudan uyanmaktır ölüm. Kendini bilmek, tanımak ve enaniyetten kurtulmak; ölmeden önce ölmeye giden yolun başlangıcıdır belki de.
Ölmeden önce ölebilmek; asıl olanla, yani bu fani alemde Rabbimiz ile buluşabilmektir demek, en doğru kelamdır. Yunus EMRE Hz. leri nede güzel buyurmuş “Ölümden ne korkarsın, korkma, ebedi varsın.” Tevazu sahibi olanlar için, Rahmanın Rahmeti büyüktür dostlar.
“Ölmeden evvel ölme” sırrına eren bir kimse için NEFS; yalanı, riyayı, kibri, hileyi, kini, nefreti, yok etmiş olarak ruhaniyetinin emrine girmiş olan bir kimseyi işine yaramayacak bir ölü kabul ederek onu azat eder. Aslında bu gibi kimseler hakikati asliyesine dönük olarak yaşayan kimseledir. Cenab-ı Hakk, asliyetine kavuşmuş ve Hakikatle kıvam bulmuş bu gibi kimselere ölümsüz bir hayat bahşetmiştir. Onlar artık, ölseler de, ölmezler.
Değerli dostlar; yine Yunus EMRE Hazretleri bir beytinde, “Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil” diye buyuruyor. Buradan şu sonuca varabiliriz, Bu alemde ölmeden önce ölmüş olanlar, bir daha ölümü tatmazlar sonucu çıkıyor, naçizane. Çünkü; “Ölmeden önce ölmek” demek, kainatta var olan her şeyin Hakk olduğunu bilmek demektir. “Mutu kable ente mutu.” yani “Ölmeden önce ölünüz.” Hadis-Şerif’te de buyurulduğu üzere, enaniyetin ölmesi söz konusudur. Burada ruhun ya da gönlün ölmesi asla söz konusu değildir. Tam aksine ruhun ve gönlün uyanmasıdır. Ölmeden önce ölmek, aslında bu dünyada iken hakikate uyanmanın adı olup, ölümsüzlüğe açılan kapının adıdır.
Yunus EMRE Hazretlerinin şu dörtlüğü ile yazımıza devam edelim İnşallah.
Azrail hamle kılmadan,
Arzu hevadan geçelim
Gel dosta gidelim gönül.
Gel dosta gidelim gönül.
Yunus EMRE hz.leri, aslında ölümden ders almamızın gerektiğini, hepimizin bir gün ölümü tadacağımızı hatırlatılmaktadır.
Mevlana Hazretlerine göre ölümden anladığımız; her canlının yaşam sürecinin bir gün sona ermesiyle birlikte, ten bedeninin geldiği yere yani toprağa döneceğini anlatan bir kavram olduğunu, Ruhun ise; berzah aleminde yani alemi berzahta yaşamına devam edecek olmasını anlarız. Çünkü ölüm Rabbine vuslattır. Rabbine vuslatın yolu, ölümden geçmektedir.
Peygamberimiz Sav. Efendimizin “Ölmeden önce ölünüz” Hadisinin, Mevlana Hazretlerinin anlatımı ile, “ölümsüz bir hayata kavuşmaktır.” diye zevk etmemiz mümkündür dostlar. Zaten Allah. cc. nun kullarından muradı da iradi ölümdür.
Mevlana Hazretleri, Allah cc. dan bir parça olan ruhun tekrar aslına dönmesini, Aşık ile Maşuk’un buluşması olarak ifade eder. Bunun tasavvuftaki adı “Şeb-i- Arus” dur. Burada ruhun aslına dönüşü “kavuşma” veya “vuslat” terimleriyle ifade edilmektedir. Seven ile sevilenin buluşmasıdır. Kavuşmanın karşılığı; dirilmektir, aşık olmaktır. Ölüm, yeniden doğmakla, yaşamakla eş anlamlıdır. Bir diğer deyişle ölümsüzlüğe erişmektir.
Sonuç olarak; Mevlana Hazretlerine göre ecel gelince, can bedenden uçar. Beden adı verilen giysisini terk eder. Ve netice olarak; topraktan yaratılan ten toprağa geri döner. Sonra Ruh, Rabbine kavuşmak üzere dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkar.
Rabbim bizlere ölmeden önce ölebilmeyi ve Rabbine kavuşabilmeyi nasip etsin.
Rabbim cümlenizden razı ve hoşnut olsun.
Mustafa AYALTI
Akçay, 25 Ağustos 2022