Kendilerinden edep ve ahlâkı talim ettiğim, ilm-i ledün sohbetlerinden namütenahi zevk ve heyecanlar ile feyiz aldığım, Kur’an ve takva ehli, ilm-i ledün nabisi, Allah’ı ve Resulullah’ı müntesiplerine en güzel şekilde anlatan, sevdiren, yaşayıp ve yaşatan Aziz Efendim İbrahim Kanâati (rahmetulahi aleyh) Sultanıma ithaftır.
Kendileri Halveti Tarikatinin Ramazani’ye kolunun Postnişinisi idi. Yaşamı boyunca ehli ihvana güler yüz ve tebessüm ile davrandı. Tenezzül sahibi, müşfik ve babacandı. Az çok demez elindekileri paylaşmaktan haz duyardı. Cömert ve kanaatkârdı.
Hiçbir zaman "Ben" demez, hep "Biz" derdi. İstişareyi sever, sünnet-i Resulullah deyip iştişareyi bizlere de tavsiye ederdi. "Daima birlik ve beraberlikten yana olup, yapılacak bir iş varsa el birliği ile yapınız; birlikte sevgi ve muhabbet vardır". "Allah'ın lütfu, ihsanı, bereketi hep birlik ve beraberlikte" derdi.
Olumsuz hiçbir cümlesi yoktu. “Lâmbayı yakın” demez, “odayı aydınlatın” derdi. “Kapıyı kapatın” demez, “burayı sırlayın” dedi. Sebebini sorduğumuzda ise “Evladım, insan ağzından çıkacak kelama çok dikkat etmeli. Allah, ağzımızdan çıkan kelamları bir gün bize yaşatır.” diye buyururdu. “Siz düşüncelerinizi güzel yorun, tefekkürlerinizi güzel yapın. Çünkü Allah güzeldir, güzeli ve güzellikleri sever.” diye buyururdu.
Her şeyi Hak görün, Hak’tan gayrı bir şey görmeyin. Yolda bir taş görseniz üzerine basıp geçmeyin, kenara çekerken de ayağınızla vurmayın. O taşta da Hakk’ın varlığı mevcuttur. Siz o taşı elinizle alıp bir kenara koyun.” diye buyururdu.
Kibardı, nazikti, nezaket ve nezahet ehlini de severdi. İlim sahiplerini sever, onlara saygı gösterirdi. Ahlak-ı Muhammediye’yi kendisine yaşam tarzı edinmişti. Bizim olumsuz veya nahoş gördüğümüz bazı şeylerde bile o muhakkak bir güzellik görür, o güzellikleri de bizimle paylaşırdı.
Kapısı herkese açık, muhabbete doymaz, muhabbetine doyulmazdı. İzzeti ikramı boldu, ledün ilmini yaymak için en uzak mesafelere kadar gider, her gittiği yere de Cenabı-ı Resulullah’ın edep, ahlak ve muhabbetini götürürdü. “İslam dini sevgi dinidir” derdi. “Cenab-ı Resulullah ancak sevgi ile gönüllerde mihman olur” derdi. “Levlake Levlak” sırrını anlatır, “Allah bu âlemi sevgi ile yarattı, Hz. Muhammet bu âleme sevgi ile hizmet etti. Onların bu sevgilerine karşılık bizler de ancak sevgi ile karşılık verip kulluğumuzu sevgi ile yapalım.” diye buyururdu.
Kendileri sevgi doluydu, her gittiği yere sevgi götürdü. Sevgi ile gönüller yaptı, gönüller fethetti ve o sevdiği gönüllerde kendini sır etti.
EFENDİM İBRAHİM KANÂATİ
Kâmil bir insandı Efendim benim.
Tam bir gönül ehli, gönül insanıydı.
Gülenle gülen, ağlayanla ağlayan,
Herkesin derdine derman arayan.
Mütevazı bir hayatı vardı.
İhtirası yok, gözü tok, kanaatkârdı.
Sanki bütün dünya O’nun, eli cömert, gönlü cömert
Severdi misafiri
Hanesi herkese açık, sofrası bereketli.
Kâmil bir insandı Efendim benim.
Kuran ehli, takva ehli,
Resulullah sevdalısı, ilmi ledün nabisi,
Bir başka severdi Ehlibeyti.
Muhabbet geceleri dergah olurdu evi.
Ehli zikre tabibel kulüb,
Ehli derde Lokman-ı şifa, ehli gönüle mevlâ.
Ab-ı hayat tı sözleri, gönülleri ferahlatan, seni senden alan,
bir alemden bir aleme uçuran.
Her hali bir örnek, her şeyiyle güzel,
Tebessümü eksik olmazdı yüzünden.
Dünyaya yeniden gelmiş gibiydi, O’nu gören.
Kâmil bir insandı Efendim benim.
Muhabbete doymaz, muhabbetine doyulmazdı.
Dili baldan tatlı, sözleri Şarab-ı Kevser misali gönüllere ilaçtı.
Nezahet ve nezaket erbabına değer verir,
Biz bu âleme insan olmaya geldik;
Olgunluğu, insan olmanın baş şartıdır derdi.
Kâmil bir insandı Efendim benim.
İnsanları sevdiği gibi, vatanını milletini seven;
Vatan sevgisini, devlet malını korumasını gençlere öğütleyen.
“Mümkün oldukça memleketi gezin, taşını toprağını, gülünü dikenini,
kurdunu kuşunu, dağlarını ovalarını sevin.
Vatan sevgisi imandandır” derdi.
Her yıl Çanakkale şehitliğine gider, şehitlerimizi ziyaret ederdi.
Yanındakilere “Şehitlerin ser çeşmesini” söyletir,
Fatihalarına gözyaşları karışır, onlar için dua ederdi.
Kâmil bir insandı Efendim benim.
Kelimeleri olgun, her söylediği kişinin gönlünde yer ederdi.
Olumsuz hiç bir cümlesi yoktu.
Her hali sünnet-i Resulullah,
İslam’ın ve tevhidin mücahidi, gönüllerin Efendisi.
Kâmil bir insandı Efendim benim
Hepimizin Allah’ı bir, Peygamberi bir, kitabı bir, kıblesi bir
Camilerimiz Kâbe’nin şubeleridir,
Sizler tefrikaya düşmeyin derdi.
Yıl On sekiz Ekim iki bin iki
Günlerden cuma bir ikindi vakti,
Altınoluk, Narlı köyü camisi,
İmam “Allah’u Ekber” deyip kıbleye dururken
O “Allah’u Ekber” deyip vuslata durdu.
Enver EFE
İstanbul, 21 Ekim 2022