Âdem; ilk insan, ilk baba, ilk halife, ilk peygamber, ilk muhatap, ilk vahiy, ilk kuldur. Âdem (as.) insanlık tarihinin ilklerini yaşamıştır. Kıyamete kadar sürecek olan nesil de bu ilk zuhurun devamıdır.
Âdem(as.)’ın künyesi “eb-ul beşer” (beşerin babası), lâkabı ise Safiullah’tır. Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed (sav.)’in ”Âdem yaratılmazdan evvel ben Nebi idim, o benim ruhumdan yaratıldı” hadisi şerifine göre O’nun da künyelerinden biri “Ebul ervah” yani ruhların babasıdır.
Kur’an’dan öğreniyoruz ki Âdem (as.)’ın yaradılışında belli bir tarih yoktur. O, gerçek manada Âdem’liğini buluncaya kadar çeşitli evrelerden geçmiş, düşünüp idrak ettikten sonra Allah onu müzeyyen kılmış, kendisine halife seçmiş, O’na bütün esmaları talim ettirmiş, O’nu meleklerden üstün tutup onları secdeyle emreylemiştir.
Allah (cc.), Hz. Âdem’i toprak, hava, ateş ve su ile hasrederek ona hayat vermiş ve Cennet’ine koymuştur. Kendisine eş olarak da Havva validemizi halk etmiştir. Cennet’teki yasak ağaca dokunmamaları şartıyla onlara serbestlik tanımıştır.
“Ben yeryüzü için bir Halife halk edeceğim.” (Bakara, 30) diye buyuran Rabbimizin, Âdem (as.)’i Cennet’te halk etmesinin hikmeti; Cennet’teki bütün güzellikleri görüp Allah (cc.)’ın cömertliğini, lûtufkârlığını, Kerem sahibi olduğunu farkına varması ve arif olmasıdır. Sonra iblis onlara musallat olup günah işlettirdi ve yeryüzüne inmelerine vesile kıldı.
Âdem (as.)’in Cennet’ten ve Havva’dan ayrı kalarak işlediği günahın nedametiyle gece gündüz gözyaşlarıyla ağlayıp tövbe etmesi de Allah’ın Azametini, Afuv, Tevvab, Adil vb. birçok Esmalarının zuhura çıkması ve Allah’ın Ekber’iyetini öğrenmesi içindi. Bunun yanında Hz. Âdem (as.)’ib iblis gibi dik başlı olmayıp Allah’ın büyüklüğünü, kendi acziyetini, muhtaçlığını, çaresizliğini, edep ve terbiye ile Rab’binin Mabud, kendisinin abid olduğunu meleklerine göstermek içindi. (Ben sizin bilmediğinizi bilirim.) (Bakara, 30)
Allah (cc.) “Âdem’e bütün esmaları talim ettirdi” (Bakara, 31) Allah ismi bütün isimlerin toplamı ve yaratılış ötesi olduğuna göre, Allah yaratılmayı irade ettiği anda sayısız esma-i hüsnâsını Hak ismiyle ortaya çıkardı. O halde esma-i hüsnâ Hak’tan zuhur eder. Hak’ta nar misali birlik vardır; narın içindeki taneler gibi Allah’ın isimleri bölünüp ortaya çıkmaya hazırlıklıdır. İbn Arabî yaratılmayı şöyle tarif eder: “Yaratma, yoktan var etme anlamında kullanılmaz. Hak’tan ortaya çıkmak demektir. Allah ilâhi üfleyişiyle ruhundan yani kendi hakikatinden daima üflemektedir.” “Biz ona Kendi ruhumuzdan üfledik.” (Secde, 9)
Allah (cc.) Hz. Âdem’e Kendi ruhundan üflediği zaman, onu kendi nefsiyle ziynetlendirdi. Yukarıda zikrettiğimiz, ona kendi esmalarının küllüsünü talim ettirdi. Allah’ın bütün esmalarının açığa çıkmasına vesile kıldı.
Melekler, nefis hakkında bir bilgiye sahip olsalardı Âdem’i tanırlardı ve ilâhi edebi bilirlerdi. Zira Âdem olmasa varlık aynası denilen kâinat olmaz, her yer karanlık olur ve yaratılışın gayesi zuhura gelmezdi.
Allah (cc.), Hz. Âdem’i hâlk edip, ona esmalarının küllüsünü öğrettikten sonra onu Kendi Sıfatları ile müzeyyen kılıp ziynetlendirdi. Yani ‘bizim sıfat-ı subutiye dediğimiz sıfatların, faili ve mevsufu kimdir’ öğretti. O’nu Muhammedi Nur ile şereflendirip meleklere “secde edin” emrini verdi. (Bakara, 30) Ezazil’in (iblis) secde etmemesi, Âdem’deki İlâhi nuru görememesindendir.
Devran odur ki, kim devrini devr-i felek bilmez ola
İnsan odur kim sırrını ins ü melek bilmez ola
(Niyazi Mısri)
Feleklerin üstündeki devranla, meleklerin bilmediği sırra sahip olan insan, Allah’ ın tecellisidir. Burada anlatılmak istenilen “secde” Hz. Âdem (as.)’ın hakikatidir. Allah, ondan esmalarını zuhura çıkardı. Allah, onun gönlüne vahyetti. Allah, onu Kendine halife seçti. Allah, onu suhufları ile insanlara Peygamber tayin etti. Allah, onu kâinatta (insanlığını bulan) ilk insan, eşref-i mahlûk olarak hâlk etti. Bu hâlkıyyet ilk yaratılışta olduğu gibi halen devam etmektedir; kıyamete kadar da sürecektir. Bunu hazarat-ı hamsede (zuhura çıkmanın beş hali) daha iyi anlayabiliriz.
Âdem: yokluk, hiçlik demektir. Yani kendi anasırında Allah’tan gayrı bir şey yok demektir.
Âdem: Er’lik, adamlık, eminlik demektir. Yani sözüne güvenilen, haksızlığa karşı duran, emaneti koruyan, her söylediği doğru olan demektir.
Âdem: Allah’ın hâlk ettiği ilk insan, ilk sırdaş, Allah’ın tecelligâhı demektir.
Âdem: Kendini bilen, Rab’bini bilen, olgun kemâl sahibi, kâmil mürşid demektir.
Âdem: Hak ile Hak olmuş, Ehl-i Hak, ehl-i gönül, sırr-ı tevhit demektir.
Âdem: Allah’ın Rahman ve Rahim sıfatlarının zuhuruna muhatap olup Rab (eğitici) olarak insanlığa hizmet eden demektir.
Görülüyor ki her şey Âdem’de tecelli etti vesselâm. (Cemalnur Sargut)
Âdem Safiullah’tır esmaların hatibi
Rabbini zikretmeye Âdem’den ders almalı
Esmaların küllüsü Âdem’de cem olmuştur
Ehli zikir olmayı O’ndan talim etmeli
Âdem’liğini bulan Hakk’a aşina olur
Hakk’ı bilmek istersen önce Âdem olmalı
Hakk insanda mevcuttur kendini sır eylemiş
Sırrı çözmek istersen önce Âdem bulmalı
Âdem’den kastedilen senin Mürşidindir o
Sıdk ile elin tutup O’na tabi olmalı
Mürşit’tir bildirecek sana Hak-kal yakini
Buna vakıf olmaya Mürşit elin tutmalı
Ekber-ül Tûrabi’min yoluna yar olanlar
Âdem’liğin bulmaya Hakk’a kurban olmalı
Selâm ve dua ile kalınız.
Enver EFE
İstanbul, 26 Ocak 2022