Değerli dostlar! Hayvanlar arasında arının özel bir yeri olduğunu bize anlatan bir ayet-i kerime ile başlamak istiyorum sohbetimize. Kur’an-ı Kerim surelerinden birisi de Nahl suresidir. Nahl; arı demektir. Arı, Allah (cc.)’ın emirlerine, bir diğer ifade ile ilhamına mazhar olmuş bir hayvandır. Söz konusu muhteşem ayet-i kerimeye bir kulak verelim, bakınız ne buyuruyor?
Allah (cc.) Nahl Suresi, ayet 68 ve 69’da “Rabbin bal arısına şöyle buyurdu: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan kendine evler (kovanlar) edin. Sonra meyvelerin her birinden ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı yaylım yollarına gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Elbette bunda düşünen bir kavim için büyük bir ibret vardır.” diye buyuruyor.
Değerli dostlar! “Mümin kime denir, Mümin ne demektir?” Mümin; Allah’ın varlığına ve birliğine, Hz. Muhammed’in (sav.) O’nun kulu ve peygamberi olduğuna ve O’nun haber verdiği bilgilere yürekten inanıp tüm bunları kabul ve tasdik eden kimseye kişiye denir. “La İlahe İllallah” sırrına vakıf ve vasıl olan kimseler, Mümin kimselerdir. Gerçek müminler, Rabbinin arzu ettiği doğrultuda istikamet üzere olma gayretinde olanlardır. Rableri anıldığı zaman yürekleri ürperir, sohbet ve muhabbetlerde imanları artar.
Bu tanımlamadan hareketle; Mümin, bal arısı gibidir. Bal arısı istifade ettiği dalı veya çiçeği asla kırmaz, ona eziyet etmez. Tıpkı hakikatine ulaşmış veya ulaşma gayretinde olan insanlar gibi. Bu insanlar da kırmazlar ve kırılmazlar.
Mümin yapıcıdır, acıyıcıdır, affedicidir, merhamet sahibidir. Tamda bu cihette, Peygamber Efendimiz (sav.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor: “Mümin, bal arısına benzer. Temiz olanı yer (helal yer), temiz olan şeyler ortaya koyar (Hakk’ın rızasına uygun işler yapar), temiz yerlere konar (salih ve sadık kişilerle dost olur) ve konduğu yeri ne kırar ne de bozar (bilakis ihya ve abat eder).”
Bir bal arısının peteğini doldurmak için bin bir çiçeği gezdiği gibi, bizlerin de hakikatimize yapacağımız yolculukta rehber edineceğimiz Sultanımızın ve Hak dostlarımızın yaşantılarından hisseler alıp bu güzellikleri hayatımızın her alanına yayarak yansıtmak öncelikli hedefi olmalıdır. Parlak bir ayna misali; nezaket, zarafet, merhamet ve güler yüzümüzü bütün insanlığa yansıtmalıyız. Ehli hakikat yolcusunun birinci önceliği budur, dostlar.
Hz. Ali Efendimiz (r.a) buyuruyor ki: "İnsanların arasında, kuşların içindeki arı gibi olun. Havada uçan bütün kuşlar arıyı gözlerinde küçük görürler, eğer onun karnındaki şifa ve bereketi bilselerdi, böyle yapmazlardı. Siz de insanların içinde söz ve bedeninizle onlardan biri gibi durun fakat kalbiniz ve amellerinizle onlardan ayrılın." diye buyuruyor.
Mütefekkirlerimizden biri, balın insanlar için bir şifa olmasının sebebini şöyle ifade buyurur: “Arı, kendini Allah için zelil edip O'na boyun eğmiştir. O'nun emri olduğu için kendi şehvetini terk ederek acı tatlı, sevdiği sevmediği bütün meyvelerden yemiştir. Bunu Allah için yaptığından, bütün yedikleri Allah için olmuş ve sonuçta hastalara bir şifaya dönüşmüştür. Aynı şekilde bir kul da Allah'a itaat ederek nefsini zelil ettiğinde, Allah onun sözlerini hasta kalplere bir şifa yapar."
Peygamber Efendimiz(sav.), mümin ile bal arısı benzerliğini veciz şekilde şöyle belirtmiştir: “Mümin; temiz yiyen, temiz üreten, konduğu yeri kırıp bozmayan bal arısı gibidir.” Rabbinin arzu ettiği istikameti üzere olan bir mümin, bal arısı gibi Rabbinin gösterdiği tarz ve istikamette hareket eder, hem kendisi hem de başkaları için yararlı işler ve hizmetler ortaya koyar. Bal Arısının temiz şekilde ürettiği bal nasıl şifa ise müminin helalinden kazanıp ürettikleri de şifadır.
Sonuç olarak; yukarıda arz ettiğimiz hadis-i şeriften de anlaşılacağı üzere mümin bal arısı gibi temiz olacak. Yediği, yedirdiği şifa olacak. Allah’ın koyduğu kurallara riayet edecek. Kırıp dökmeyecek, fesat çıkarmayacak, ifsat etmeyecek. Bal arıları gibi çalışkan olacak, toplumdan uzak kalmayacak, disiplinli bir hayat tarzını benimseyecek ve yaşayacak. Her halimiz, Peygamber Efendimizin (sav.)’in şu tanımına uygun olmalıdır: “Kazancı temiz, içi düzgün, dışı saygın olan, insanlara zarar vermeyen, bildiklerini uygulayan, malının fazlasını infak edip sözün fazlasını imsak eden kimse ne güzel kimsedir.” Bizler hayat felsefemizi buna göre belirlemeliyiz. İstikametimiz de bu yönde olmalıdır.
Rabbim bizleri içiyle dışıyla temiz olan, temiz yiyip, temiz yediren, hem bu âlemde hem de ahir âlemde cennete aday olan kullarından eylesin
Rabbim cümlemizden razı ve hoşnut olsun.
Mustafa AYALTI
İstanbul, 02 Haziran 2022