Değerli gönül dostu kardeşlerim! Bugüne kadar “vallahi, billahi, tallahi” sözlerini zaman zaman söyler, zaman zaman da duyardık. Hakikatteki anlamını bilmeden, ‘yemin anlamına geliyor’ derdik. Aslında yemindir ama hakikatini araştırdığımızda, daha farklı şeyleri zevk edebiliriz umuduyla yazıma başlamak istiyorum.
Amentü duası genel anlamıyla, İslam dininin iman esaslarını ana hatlarıyla ifade eden bir kavram olup Arapça'da Amentü fiili “inandım” anlamına gelir. Kur’an-ı Kerim’de üç surede geçer. Şura suresinde doğrudan Peygamberimize “Amentü” demesi emri gelmiştir. Amentü duası “Amentü billahi…” ile başlayan ve devam eden bir dua şeklidir.
Nisa Suresinin 136’ncı ayetinde “Ey iman edenler iman ediniz!” anlamına gelen “… Ya eyyuhellezine amenu aminubillahi” diye devam eden ayet-i kerime, hakikatin aslını teşkil etmektedir. Bu ayet-i kerimeyi biraz Rabbimin himmetleriyle açarak devam edelim inşallah.
“Ey iman edenler!” hitabı ilahi bir emir olup bütün nefislere hitap eden bir emirdir. Nefsler, Bezm-i Elestte Rabbi olan Allah (cc.)’dan “işittik”lerine iman etmişlerdir. Nur suresi 51’inci ayet-i kerimede “İşittik ve itaat ettik!” diye buyurulmaktadır.
Hakikatine iman etmiş nefislere, şehadet âleminde söz konusu imanları hatırlatılarak “Billahi” sırrıyla da itaat ve iman edilmesi istenilmektedir. O halde, müsaade ederseniz “Billahi” sırrını biraz açalım.
Billahi’nin “Bi” takısı bürünme ve zuhura çıkma anlamında olup kâinattaki varlık “B” harfi ile zuhur etmiş, ondaki nokta sayesinde vahidiyet mertebesindeki Hak dostları, gayri ibadetinden ve edindikleri mabudlarından firar etmişlerdir. Allah ism-i Celil’i ise, tüm ilahi isim ve sıfatları bünyesinde bulundurmaktadır. Yani Allah, âlemde zatı, sıfatları ve isimleri ile zuhurdadır. İnsan, Rabbinin isim ve sıfatlarından müteşekkildir. Üst paragrafta da arz ettiğimiz üzere hakikat bağlamında, “BİLLAHİ” sırrıyla iman etmemizin gerekliliği bizlere ifade edilmektedir.
Allah (cc.)’ın isim ve sıfatları ile sıfatlandığımızı, Allah (cc.)’dan ayrı bir varlığımızın olmadığını fehmeden bir salik, tıpkı denizin içinde bir buzun yüzmesi ve sonrada hakikatine kavuşması gibi “BİLLAHİ”nin sırrına ulaştığı zaman, buzun denizin içinde eridiği gibi, mutlak anlamda “BİLLAHİ” ile iman etmiş olur ki bu da “Vahdet-i Vücud” zevkiyle mutlak tevhide ulaşmış demektir.
Can dostlarım! “Billahi” sözcüğüne dikkat edersek “ALLAH” kelimesinin başına gelen bir “B” harfini görürüz. “Billahi” lafz-ı Celil’in, başındaki “B” harfinin anlamını dikkate almadığımız zaman, sadece “Allah’a iman ettim” diye anlamak ve öylece kabullenmek son derece kifayetsizdir. Yani “B” harfi “Ben bunu O’nun adına, O’na hilafeten, O’nu temsilen, O’nun bir aleti olarak yapıyorum. Bu iş, hakikatte benim veya başkasının değil, ancak O'nundur!” demek olur. Bu da “Vahdet-i Vücud” zevkinde fenafillah halidir.
“Amentü Billahi” dendiği zaman, “B”nin buradaki işaretinin “ALLAH” isminin anlamını gerçek ve mutlak manasıyla kavradıktan sonra kendimizin yani “ben veya benim” dediğimiz her varlığın, Cenab-ı Hakk’ın varlığı dışında, ayrı bir varlık olmayıp ALLAH (cc.)’ın varlığı ile var olduğuna, varlığımızın münferit bir varlık olmadığına “İMAN” etmek anlamında olduğunu anlamış oluruz.
Bu şu demektir dostlar: “Amentü”, iman ettim; “Billahi”, mutlak ve gerçek anlamda ALLAH'ın varlığına; benim dediğim varlığımın da O'nun varlığı ve vücudu ile kaim olduğuna; tüm varlığımın yanlız O'nun Esma’sıyla mevcut olduğuna; O'nun varlığı dışında hiçbir varlık ve özelliğimin olmadığına iman ediyorum demektir.
İşte bu nedenle, Nisa Suresi 136’ncı ayet-i kerimesini de iman edenlere hitaben “B” harfinin işaret ettiği mana ile hakikat bağlamında “iman edin” diye zevk etmeliyiz. Ayrıca “Billahi” lafz-ı Celil’inde “B” harfinin işaret ettiği anlamlarından biri de iman edenlerin, Allah (cc.)’a imanlarını taklidi imandan, tahkiki iman düzeyine çıkarmalarının gereğini vurgulamaktadır. Diğer bir ifade ile taklidi imandan tahkiki imana davet vardır.
İnsanın aslı Allah (cc.)’ın isim ve sıfatlarının işaret buyurduğu özelliktedir. “B” harfinin sırrı olan “BEN” sözünü bütün sıfatlardan zatını ilan eden Cenab-ı Hakk’a vererek, O’nun Kur’an-ı Kerim’inde emrettiklerini yapmak, yasak ettiklerinden kaçmaktır. Kendi vücut ülkemizde Esma-ül Hüsna olan Allah’ın 99 güzel ismi şeriflerinin, nasıl zuhura geldiğini bizden O seyretsin. Bilinmekliğini bizim gibi bir sıfattan bilsin ve görsün. İşte bunun sonucu olarak yönümüzü Rabbimize döndürmekle, akıbetimiz de ebedi mutluluk ve cennet olur.
Sonuç olarak “B” sırrı Cenab-ı Hakk’ın zerreden kürreye kadar bütün varlıklarında zatını ilan etmesidir. Allah zatından sıfatlarına, sıfatlarından da esma alarak fiilleriyle eserlerini sergilemiştir. Hiçbir varlığın kendisine ait varlığı yoktur. Bu âlemde Cenab-ı Hakk’ın sıfatlarından fiilleriyle zuhur etmesini görmemiz için, bizdeki tecelli eden zatından sıfatlarını, sıfatlarından esmalarını alarak fiilleriyle zuhura geldiğinde, “işte bu tecelliyat Rabbimdendir” diye zevk edeceğiz, inşallah.
Rabbim cümlemizi hakiki manada iman edip BİLLAHİ’nin sırrına erenlerden eylesin.
Rabbim cümlemizden razı ve hoşnut olsun.
Mustafa AYALTI
İstanbul, 20 Nisan 2022