Değerli dostlar! Kur’an-ı Azimüşşan’da Yunus suresi 25’inci ayet-i kerimesinde buyuruyorlar ki “Allah sizleri selamet yurduna çağırır ve dileyeni doğru yola iletir.”
O halde bizim merak edip araştıracağımız selamet yurdu nedir veya neresidir? Bunun birçok misalleri varsa da selamet yurdu kişi ve kişilere göre değişir. Kişi nerede huzur buluyorsa orası onun için selamet yurdudur. Kişinin cehaletten irfaniyete geçmesi onun için selamettir. Kişinin gerçek anlamda müminliğe ermesi, dilini ve gönlünü olumsuz kaba söz ve düşüncelerden arındırıp Hakk’ı zikre yönelmesi onun selamet yurdudur. Kişinin ahsen-el edep ile güzel ahlâk üzere olması da -eline, beline, diline sahip olması- sorumsuz yaşantısını terk edip Hakk’a yönelmesi de abid bir kul olarak yaşaması da onun selametidir.
Namazın her rekâtında okuduğumuz Fatiha Suresinde Rabbimize “Bizi nimet verdiğin kulların ile doğru yoluna ulaştır.” diye dua ediyoruz. Bu nimet verilen kullar, selâmet yurdunun ehilleridir. Bunlar Mürşit-i kâmillerdir.
Mürşitten inabe alan derviş, yukarıda zikrettiğimiz bütün güzel ahlâkı kendi yaşantısına uygulama gayreti ile birlikte bir de ilm-i tevhit yolunda “İllallah” gerçeğinin araştırıcısı olacaktır. Bu gerçeği ve kendi aslını araştırarak Mürşidinin sohbetlerini ve tavsiyelerini dikkate alıp tatbik ederse Hakkı, ef-al’iyle, sıfatları ve mevcudiyetiyle kendi enfüsünde (içinde) arayıp bulmaya, bunun şuhud ve şuuruna erme zevkine de ulaşır. Bu hal bile dervişin selamet yurdudur.
Allah (c.c.) Kur’an’da Emin belde, Selâmet yurdu olarak Tuva vadisini, Turi Sina’yı ve Beytullah’ı işaret ediyor. “Ancak mümin kulumun gönlüne sığarım.” diye buyuran Rabbimiz, gerçek Beytullah’ın (Allah’ın evinin) Tuva vadisinin ve Turi Sina beldesinin insan gönlünden başka bir yerde olmadığını bizlere anlatıyor. O hal de gerçek gönül erlerinin (Mürşit-i Kâmillerin) gönüllerine girebilenler, selâmet yurdundadır.
Mürşit-i Kâmil’in “Bizimdir!” hitabına mazhar olabilmektir, selamet yurdu. “Bizimdir” müjdesini alan dervişin aşk, sevgi, zikir, muhabbet, tefekkür zevki ile coşup neşv ü nema ile gıdalanmasının yeridir, selamet yurdu.
Cenab-ı Resulullah’ın “Benim Rabbim ile öyle bir an’ım vardır ki oraya ne bir melek ne de başka hiçbir şey giremez!” diye buyurduğu “Kâbe-i Kavseyn”dir, selamet yurdu.
Yani sevgili dostlar, dervişin gayreti neticesinde tekâmül, tekâmülü neticesinde irfaniyet, irfaniyeti neticesinde ahsen-el iman, imanı neticesinde teslimiyet, teslimiyetinin neticesinde ilmel, aynel, Hakkal yakinlikten sonrasında da sırrel yakinlik mertebesidir selamet yurdu.
Bu yakinliğe erenin gurur, kibir ve ucuba kapılmadan insanları Hakk’a davet eden, kendisini tenezzül ve tevazu ile ev edna görmesidir. Bunu başarabilen, Marifetullaha erebilenin gönlü imiş selamet yurdu.
İyi ve güzel işler yapan müminlere mükâfatların en güzeli ve tahmin edebileceğinizin fazlası vardır. Onların yüzlerine ne bir karalık bulaşır ne de yüzlerini aşağıya eğdirecek bir zillete maruz kalırlar! Onlar Cennetin yaren ve yoldaşlarıdırlar, orada ebedi kalacaklardır. (bkz. Yunus, 26)
Rabbim bizleri ahsen-el iman ile selamet yurduna girenlerden eylesin.
Rabbim cümlemizin yar ve yareni olsun. Selam ve dua ile kalınız.
Enver EFE
İstanbul, 02 Ekim 2021