İnsan dünyaya gelmezden evvel onun her türlü ihtiyacını hazırlayan Rabbimizdir. İnsan dünyaya geldikten sonra da ona maddi ve manevi her türlü nimetleri ihsan eden Rabbimizdir. İnsan öldükten sonra da cennet nimetlerini onun hizmetine sunan Rabbimizdir. Ona ne kadar hamd ve şükretsek yine aciz kalırız.
“Bilinmekliğimi murat ettim. İnsanı halk ettim!” diye buyuran Rabbimizin bizlerden istediği tek bir şey vardır; O’nu bilip O’na kul olmamız. Çünkü bu İlahi bir emirdir. (bkz. Zariyat, 56)
İslam ile şereflenmek, ibadet ve takva ehli olmak tabi ki çok güzel. Fakat asolan; yaptığımız ibadetlerin bedeni alışkanlık haline dönmemesi için yapılan ibadetin arifi olup bu ibadetlerin içini doldurmak, kulluğumuzun bilincine varmak ve hayali bir inanıştan kurtulup mutlak bir imana sahip olmaktır.
Namazda secdeye vardığımız zaman “Sübhane Rabbiyel Â’la” diyoruz. Manası “Ya Rabbim sen ne güzelsin!” demektir. Cenab-ı Resulullah böyle söylediği için bizler de böyle söylüyoruz. Gerçekte ise bizden istenilen bu güzelliğin şahidi olabilmemizdir.
Aç gözünü seyreyle bak Hak kendini etmiş ayan
Gördüğüne ibretle bak bir şey olmaz Hak’tan nihan
Bulan buldu, bilen bildi, gören gördü bir lahzacık
Daha kapanmaz o perde ariflerde ayan beyan
Tutan O’dur Hak elimden, gören O’dur hem gözümden
Söyleyen O’dur dilimden, buna kimler eder iman
Fail Allah, mevsuf Allah, hem Zat’ı ile Zatullah
Tevhidin sırrı İllallah kulundan aşikar olan
Ayrı görme gayrı görme hep esmaların terk eyle
Eşyanın hakikatinde sırrın söyler sana Süphan
Ey Tûrabi bu tevhidin bildin ise Hakk’ın sırrın
Sende sır eyle lâ ehle buna akıl ermez aman
(Ekber-ül Tûrabi)
“Bana ulaşmak için vesileler arayınız.” diye buyuran Rabbimizin bu ayeti, arifler için emir niteliğindedir. (bkz. Maide, 35) O’na ulaşacak vesile ise sırat-ı mustakim dediğimiz doğru yoldan gitmek ile olur. Sana doğru yolu bulduracak, seni vuslata erdirecek olan da ancak bir Mürşittir.
Enver EFE
İstanbul, 30 Nisan 2020