Değerli dostlar! Kerbela vakası öyle bir vakadır ki Peygamberimizin ehlibeytinin katilleri, “biz Müslümanız, bu zulüm ve cinayetleri de İslam’ın bekası için yaptık” iddiasında bulundular.
Gönüllerinde Allah ve Resulüne karşı gerçek manada sevgi ve muhabbet beslemeyenler, cahiliye adetlerini hurafe ve bidat olarak yaparlar da bütün bunları İslam adına yaptık zannederler. Kur’an şahittir ki “Siz iman ettik demeyin. İman sizin kalplerinize henüz yerleşmedi. Siz sadece boyun eğdiniz. Bununla beraber Allah ve Resulüne itaat ederseniz yaptığınız hiçbir şey boşa çıkmaz. Allah çok bağışlayıcıdır.” Ayeti böyleleri için ihtardır. (Hucurat, 14) Ta ki iman-ı mutlak olana kadar.
İmam Hz. Ali’nin şehadetinden sonra imamet Hz. Hasan’a geçmiştir. Hilekâr, düzenbaz, katil, rüşvetçi ve Ehlibeyt düşmanı olan Muaviye etrafı tehdit ve rüşvetlerle velveleye veriyor ve Hz. Hasan’ı kendi hilafeti için antlaşmaya zorluyordu. Mülayim, yumuşak gönüllü ve hoşgörü sahibi olan Hz. Hasan, hilafetinin altıncı ayında -bir hikmet tahtında- bazı şartlarının yerine getirilme sözünü aldıktan sonra Muaviye ile antlaşmayı kabul etti.
Hz. Hasan’ın şartları:
*Hz. Hasan hilafeti Muaviye’ye devredecekti.
*Muaviye öldükten sonra yerine halife tayin edemeyecekti.
*Halifeyi kesinlikle şuara (oy birliği ile halk) seçecekti.
Her iki tarafta bu antlaşmayı Allah’ı ve Kur’an’ı şahit tutarak birkaç kişinin huzurunda imzaladılar ve Hz. Hasan halifelikten feragat etti.
Muaviye halife olmasına rağmen Hz. Hasan’dan hep çekindi. İçinde ona karşı hep şüphe ve korku duydu. Bunun neticesinde Hz. Hasan’ın eşlerinden birini (cade) rüşvetle kandırıp Hz. Hasan’ı zehirleterek şehit ettirdi.
Muaviye on dokuz yıl hilafette kaldıktan sonra ömrünün sonlarına doğru yerine oğlu yeziti veliaht tayin etti. Oğluna biat etmeleri için bazı valilere ve aşiret reislerine oldukça yüklü rüşvetler verdi. Bazı hatırı sayılır kişilere de devlet erkânından rütbeler ve önemli mevkiler verdi. Yapılan antlaşmayı hatırlatanlara ise ‘Hz. Hasan öldü, antlaşma geçersizdir!’ diyerek onları da tehdit etti. Ömrünün son günlerine kadar oğlu yezide engel olabilecek kişileri biat için ikna etti.
Muaviye son zamanlarında hastalandı. Ömrünün son günlerinde oğlu yezide, ‘Herkesin biatini al ama özellikle Ali oğlu Hüseyin’den ne pahasına olursa olsun biat al. Alamasan da bir yolunu bulup onu öldür. Yoksa sarayında rahat duramazsın’ diye vasiyet etti ve bundan birkaç gün sonra da öldü.
Yezit iktidarı ele alır almaz halkı tehditle biate zorladı ve bunda başarılı da oldu. O sırada Medine’de bulunan Hz. Hüseyin’i de biate zorladı. Hz. Hüseyin kabul etmeyince Mekke’ye gitmek mecburiyetinde kaldı. Hz. Hüseyin’e Mekke’de de rahat yüzü göstermedi. Bu arada yezit yönetimini beğenmeyen Kûfe’liler Hz. Hüseyin’e mektuplar gönderip onu Kûfe’ye davet ettiler. Şayet gelirse kendisine biat edecek binlerce taraftarın hazır olduğunu vaat ettiler.
Hz. Hüseyin bu mektup ve vaatlere inanarak önce amcaoğlu Müslim Akil, sonra da ailesi, akrabaları ve kendisini seven dostları ile Mekke’ den Kûfe’ye hareket etti.
Enver EFE
İstanbul, 10 Ekim 2020