Değerli dostlar; asa kelimesi, lügatarda değnek ve sopa olarak geçse de Peygamberlerde ve dervişlerde güç simgesi olarak kullanılan bir semboldür.
Kur’an’da asa konusu Hz. Musa (as.) kıssalarında geçer. Asa, Hz. Musa’nın hayatında önemli bir yere sahiptir. Onun güç sembolüdür. Her ne yaptı ise asası ile yapmıştır. Sanki asa onun mucizelerinin mimarıdır. Bu konuyu biraz daha açalım.
Hz. Musa, Hz. Şuayib’in bir müddet hizmetinde bulunmuştur. Buna mükâfat olarak da Hz. Şuayib, Hz. Musa’ya hem kızını hem de asasını vermiştir. Sohbet meclislerinde “kız” gönül sırrı, “asa” manevi kuvvet olarak zevk edilir.
Musa (as.) eşi ile asli yurduna yolculuk ederken dağda bir ışık görür ve eşini emin bir yerde bırakarak yardım alma ümidi ile o ışığa doğru gider. (Ta-Ha, 9-23) Işığa yaklaşınca Musa (as.)’a sorulan ilk soru: “Ya Musa o elindeki nedir?” sorusu olur. Hz. Musa: “Bu benim asamdır.” der ve onunla yaptıklarını anlatır. “Ben bununla davarlarımı otlatır, onlara ağaçlardan yaprak düşürürüm. Kendimi yırtıcı canavarlardan korurum. Bu asa, yolculuğumda benim dayanağım olur." Der. Yani Musa (as.) asasının değnek bölümünü anlatır. Her ne yaptı ise asa yardımı ile yaptığını söyler.
O’na “Asanı yere bırak.” denilince, asa kocaman bir ejderha oluverir. Daha sonra ikinci bir emir gelir ve “Tut onu! Korkma, biz onu eski haline çevireceğiz” diye buyrulur. (Ta-Ha, 18-21)
Değerli dostlar; burada asa sembolize olarak nefsi emmareyi temsil eder. Sen her ne yaparsan yap, yaptıklarını kendine mal edip Rabbinden bilmezsen, nefsin tıpkı bir ejderhaya dönüşür ve seni kendi egolarını tatmin için zorlar. Seni tevhitten uzaklaştırır. (Yusuf, 53)
Bu dağda Hz. Musa Peygamberlik ile müjdelenince, asa onun manevi rabıtası our. Ona manevi kuvvet olur. İllallah gerçeğinin arifi olur. Bu rabıta (asa) ile Rabbinin kudretiyle firavun sihirbazlarının tüm nefsi hilelerini bozar, onların ejderhalarını (değnek- dayanak) yutar. Hz. Musa bu asa ile Kızıl denizi ikiye böler yani Hakk’ı batıldan, şirki tevhitten ayırır. Tevhit ehlini selamet sahiline ulaştırır. (Bakara, 50)
Değerli dostlar, bu dervişlikte de böyledir. Mürşit her müridine manevi bir asa verir. Biz buna günümüzde rabıta diyoruz. Derviş her ne yaparsa yapsın, rabıta ile yaparsa yaptığı ibadet olur. O rabıta dervişin nefsini tuzaklarından korur, dervişi salik-i vuslata yaklaştırır. O rabıta dervişin imanıdır, teslimiyetidir, güvencesidir, sıddıklığıdır.
Eğer dervişlikte dahi Allah’ı ayrı, kendini ayrı görüyorsan tevhide ermemişsen, rabıtan senin elinde çobandeğneği misali sadece günlük vazife ve ibadetlerinde yardımcın olur. Bu hayır bu şer, bu iyi bu kötü, bu güzel bu çirkin diye yorumlarla ve neden-niçin tereddütlerinle ömrün geçer. Ta ki fark ehli oluncaya kadar! Ama korkma! Seni yarı yolda bırakmazlar, tevhit halkasına dahil ederler fakat vuslatın gecikir.
Değerli dostlar, dervişlikte rabıta (asa) çok önemlidir. Rabıta; rapt olma, bağlanma, ikinin bir vücut, bir akıl, bir hal ve hareket olma halidir. (Saffat, 96) Kendini tüm gayrilerinden arındırıp Hak ile Hak olma halidir.
Rabıta; aynı zamanda Tasavvuftaki bir uygulamaya verilen isimdir. Müridin konsantre olup şeyhini aklında canlandırarak şeyhinden yardım istemesi ve şeyhinin yardımı ile Allah’tan feyiz almasıdır. Rabıta; bağlanmaktır, iki şeyi birbirine bağlamak tır. Yani müridin bütün gayreti mürşidinin gönlüne bağlanabilmektir.
Rabbim cümlemizin yar ve yareni olsun. Selâm ve dua ile kalınız.
Enver EFE
İstanbul, 25 Mayıs 2020